Geçtiğimiz günlerde Ocak-Ekim 2010 dönemi bütçe uygulama sonuçları açıklandı.

Geçtiğimiz günlerde Ocak-Ekim 2010 dönemi bütçe uygulama sonuçları açıklandı.

Sonuçlar, hükümetin elini güçlendirmesine olanak veren iki önemli bulguyu ortaya çıkarıyor. İlki, kriz nedeniyle bir önceki yıl (2009 yılı) sekteye uğrayan sıcak para girişinin 2010 yılında yeniden sağlanmasıyla krizde iki yakasını bir araya getiremeyen bütçenin (Ocak-Ekim 2009 döneminde bütçe açığı 43,2 milyar TL olarak gerçekleşmiş) rahatlaması. İkincisi, bu rahatlama sayesinde hükümetin 2011 yapılabilecek bazı harcamaları 2010 yılının son iki ayına çekebilme olanağına kavuşması.

Önce ilkinden başlayalım. Geçmiş deneyimden de biliniyor ki, sıcak para girişi kesintisiz olduğunda merkezi yönetim bütçesinin gelir kalemi büyük ölçüde sıcak para girişine bağlı oluyor. Sıcak para girişiyle ithalat, dolayısıyla ithalattan alınan vergiler artıyor. Ayrıca sıcak paranın uyardığı büyümeyle iç talep (tüketim) canlanıyor, dolayısıyla dahilde alınan KDV ve ÖTV de artış gösteriyor. Nitekim bu kurgu 2011 yılı bütçesi için de geçerli (ayrıntısı için “OVP-OVMP: Sıcak Parayla Yola Devam” başlıklı üç hafta süren yazımıza bakılabilir).

Ocak-Ekim 2010 döneminde sıcak para dopingiyle (Ocak-Eylül 2010 döneminde cari işlemler açığı 32,5 milyar dolara ulaşmış ve bu açık büyük ölçüde sıcak parayla finanse edilmişti. Olağanüstü bir gelişme olmadığında bu eğilimin bir sonraki ayda da devam edeceği çok açıktır. Dolayısıyla, sıcak para dopingi varlığını sürdürecektir) söz konusu vergi gelirleri adeta patlamıştır. Artışlar şöyle:

-Dahilde alınan KDV yüzde 28,1

-İthalden alınan KDV yüzde 36,4                                                      

-ÖTV yüzde 30,9

Bu üç kalemin genel bütçe vergi gelirleri içindeki payı yüzde 56,9’a ulaşmıştır. Bu vergi artışları sayesinde bütçe açığı geçen yılın eş dönemine göre yüzde 46,4 oranında azalarak 23,1 milyar TL’ye gerilemiştir. 

Gelelim ikincisine. Çok açıktır ki, kriz yılında dermansız kalmış bütçe yukarıdaki vergilerin sağladığı rahatlamayla seçim yılına girmeden önce herkese seçim şekeri dağıtma olanağına fazlasıyla kavuşmuştur. İşte size bunun kanıtı:  DPT’nin 2011 Yılı Programı’nda 2010 yılı bütçe açığı gerçekleşme tahmini 44,1 milyar TL olarak veriliyor. Bu durumda son iki ayda bütçe açığının yüzde 91 oranında yükselebilme olanağı bulunuyor. Bu ise bütçe giderlerinin yüzde 29,1, gelirlerinin ise 6,8 artmasıyla ancak mümkün olabiliyor. Yani hükümet istediği herkese mavi boncuk dağıtabilme olanağına sahiptir. Kaldı ki, 2010 yılı gerçekleşme tahmini rakamı da bağlayıcı değil. Geçmiş yıllarda olduğu gibi, ödenek üstü harcama yaparak hükümetin bu rakamı aşabilmesi imkan dahilinde.

Görülüyor ki, hükümet 2011 yılı seçim bütçesi daha henüz yoldayken (bilindiği üzere 2011 yılı bütçe görüşmeleri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor) son iki ayda seçim bütçesi harcaması yapabilme olanağına kavuşuyor. Hükümetin bu olanağı kullanıp kullanmayacağını bekleyip göreceğiz. Ancak tahminimiz (hatırlanacaktır “Seçim Bütçesi Yolda” başlıklı yazımızda bu tahminimizi dile getirmiştik) bütçedeki bu rahatlamanın sefasını süreceği yönünde.