Doğu Akdeniz’de ipler her geçen gün daha da geriliyor. Geçtiğimiz günlerde Rum basınında yer alan ve Türkiye’nin tepki gösterdiği iddia resmen açıklandı. Kıbrıs yönetimi adına Reuters’a konuşan Rum yetkili Doğu Akdeniz açıklarında hidrokarbon arayan Türkiye’ye ait Fatih sondaj gemisindeki mürettebat hakkında tutuklama emri çıkarıldığını resmi olarak duyurdu ve karara gerekçe olarak “sınır ihlalini” gösterdi. Hemen […]

Sıcak temmuz, sıcak gelişmelere gebe

Doğu Akdeniz’de ipler her geçen gün daha da geriliyor.

Geçtiğimiz günlerde Rum basınında yer alan ve Türkiye’nin tepki gösterdiği iddia resmen açıklandı. Kıbrıs yönetimi adına Reuters’a konuşan Rum yetkili Doğu Akdeniz açıklarında hidrokarbon arayan Türkiye’ye ait Fatih sondaj gemisindeki mürettebat hakkında tutuklama emri çıkarıldığını resmi olarak duyurdu ve karara gerekçe olarak “sınır ihlalini” gösterdi.

Hemen ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy tarafından yapılan açıklamada, “Bu cürette bulunduğu takdirde, gereken cevabı vereceğimizden de kimsenin şüphesi bulunmamalıdır” denildi ve Haziran ayında yapılan bir açıklama; Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürü Melih Han Bilgin’den geldi. Bilgin; “ Doğu Akdeniz’de Yavuz ve Fatih sondaj gemileriyle çalışmaların devam edeceğini belirterek, lokasyonun belirlenmesinin ardından Yavuz, temmuz ayının başında sondaja başlayacak” dedi.

Bütün bu restleşmeler altında 17/21 Haziran tarihlerinde yapılan Türk-Yunan heyetleri ikili görüşmesine de yansımış olacak ki görüşmeler sonucu hakkında kamuoyuna somut bir bilgi verilmedi. Acaba İstanbul seçiminin gölgesinde kaldı da göremedim mi diye ayrıntılı araştırdım ama bir bilgiye ulaşamadım. Sadece, Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Milli Savunma Bakanı Akar, Brüksel temasları çerçevesinde Yunanistan Savunma Bakanı Apostolakis ile NATO Karargahı’nda bir araya geldiği açıklaması vardı.

Görüşmede, iki ülke Savunma Bakanlıkları arasında Atina ve Ankara’da gerçekleştirilen, güven arttırıcı önlemler başta olmak üzere Ege Denizi’nde iş birliğini geliştirmek maksadıyla yapılan heyetler arası toplantılardan duyulan memnuniyet dile getirildi, söz konusu toplantıların iyi komşuluk ilişkileri içinde devam etmesinin önemine değinildiği şeklinde yuvarlak bir açıklama…

Sert açıklamalar ötesinde bazı somut gelişmelerde yok değil. Örneğin ABD’nin Güney Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldıran ve Yunanistan’a askeri desteğin önünü açan düzenlemeyi onaylaması gibi… 26 Haziran’da kongreden geçen “Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji İşbirliği Kanunu” tasarısı, Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunun kaldırılmasının, Yunanistan’a 3 milyon dolarlık askeri destek sağlanmasının ve hem Yunanistan hem de Güney Kıbrıs’a ikişer milyon dolarlık askeri eğitim desteği verilmesinin önünü açtı.

İstanbul seçiminden sonra içeride daha da sıkışan AKP ekonomik krizi de aşamıyor. Girdiği dağılma sürecinden çıkış ararken dışarıda ki yalnızlaşmasının da bu gidişatta etkileri görülüyor. Dışarıdan sıcak para girişi giderek düşmüş olup Merkez Bankası ihtiyat akçesinden bütçeye aktarım yapmak zorunda kaldı.

İzlenen çatışma politikaları sonucu kavgalı olmadığımız ülke kalmadı gibi bir şey. Yeni Zelanda’dan İzlanda’ya kadar her ülke ile atıştık son günlerde. Doğu Akdeniz’de Mısır, İsrail, Suriye, Kıbrıs ile limoniyiz. NATO ülkesi olarak Akdeniz’de ortak tatbikat yapacak bir ülke bulamayıp, Kuzey Kıbrıs ile ortak tatbikat yapıyoruz.

İşin içinde blöf yoksa sıcak geçeceği görülen Temmuz ayında gerginlik arttırıcı hamleler gelirse bu gerginlikte Avrupa Birliği’nin yaptırımları da söz konusu olabilir.

Bilindiği üzere Lüksemburg›da toplanan AB bakanları, birlik üyesi Kıbrıs etrafında “Türkiye’nin yasa dışı sondaj faaliyetleri nedeniyle ciddi endişe” duyduklarını ifade ettiler.

DW Türkçe’nin aktardığı habere göre bakanlar Avrupa Komisyonu’na ‘uygun önlemler için somut eylemleri gecikmeksizin değerlendirme’ çağrısı yaptı. Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn görüşme sonrası yaptığı açıklamada sondaj meselesinin toplantıdaki ana gündem maddesi olduğunu ve AB’nin Türkiye’ye finansmanı kesebileceğini ya da Ankara’da üst düzey toplantılara son verebileceğini söyledi.

Görünen iki olasılık var; ya içerideki sıkışmayı ve dağılma sürecini önleme adına milliyetçi, duyguları kamçılayacak ve “şimdi zamanı mı?” dedirttirecek çatışma içine çekilecek Türkiye ya da yelkenler suya indirilecek ve Ege, Kıbrıs hatta Kürt açılımı dâhil olmak üzere yeni bir sayfa açılacak.

Her ikisi de AKP için süreci yavaşlatmaktan öte hızlandırabilecek sonuçlar doğurabilir.