Şiddet benzer, direniş ortak
Hayvanları katleden yasaya karşı yurttaşlar mahalle toplulukları oluşturuyor. Necla Selmanoğlu, “Bir kadının şiddete maruz bırakılmasıyla bir köpeğin mama kabının devrilmesi birbiriyle bağlantılı” diyor.
Sarya Toprak
saryatoprak@birgun.netKatliam yasasına yönelik tepkiler sürüyor. Yaşamın her alanını hedef alan iktidara karşı direnç de büyüyor. Yasa meclisten geçse de vicdanımızdan geçmedi diyen hayvan hakları savunucuları mahallelerde örgütleniyor. Mahalle örgütlenmelerinde ağırlıklı olarak kadınlar var ve mücadele etmekten asla yorulmuyorlar.
Suadiye Bostancı Hayvan Hakları Savunucuları da bu örgütlenmelerden biri. Suadiye ve Bostancı mahallelerinde kurulan bu topluluğun 80 üyesinin 70’ten fazlası ise kadın. Suadiye Bostancı Hayvan Hakları Savunucuları’ndan Necla Selmanoğlu'yla bu mahalle topluluklarını ve yapacaklarını konuştuk.
Suadiye Bostancı Hayvan Hakları Savunucuları adlı bir mahalle topluluğunuz var. Bu topluluktan bahseder misiniz?
Topluluğumuz şu anlık 80 kişiden oluşuyor, 70'i kadın. Katliam yasanın ardından bir araya geldik. En basit haliyle hayvan hakları savunucularıyız. Sokakta yaşayan bütün canlılarla bir arada yaşamak istiyoruz. Türkiye'nin kültüründe hayvanlara karşı bir düşmanlık yok. Biz bu yüzden çok hızlı bir şekilde komşularımızla tanışabildik, bir komşu ağı kurduk. Hem Suadiye hem Bostancı olarak bir araya geldik. Haftada bir mutlaka birbirimizle görüşmeye, ne yapabileceğimizi konuşmaya çalışıyoruz. Mahallemizde kısır olmayan hayvan kaldı mı, sağlık durumları iyi mi, tedavilerini nasıl sürdürebiliriz gibi aslında hayatın doğal akışında takip ettiğimiz şeyleri konuşup, belediyeden neler talep edebileceğimizi değerlendiriyoruz. Biz Kadıköy'de oturuyoruz ve ülkenin diğer birçok ilçesine ve şehrine göre şanslıyız. Sadece Suadiye ve Bostancı mahallelerinde değil komşu mahallelerimizi ve bütün Kadıköylüleri bu sürece dahil etmeye çalışıyoruz. Geniş forumlar düzenleniyoruz ve birbirimizi bu forumlarda tanıyoruz. Ya da sokakta bir su kabına su koyarken başka köpek gezdirirken tanışıyoruz. Belki de Türkiye'de 20 yıldır unutulmaya yüz tutmuş mahalle ilişkilerini hem komşularımızla hem de esnafla tanışarak yeniden canlandırmaya başladık.
Peki, bundan sonra katliam yasasına dair ne yapacaksınız?
Yasa meclisten geçti ama bizim vicdanımızdan geçmedi. Bu yasanın geri çekilip bu toplumsal huzursuzluğun son bulması için talebimiz çok net. Yasa geri çekilsin. Vatandaş olarak haklarımızı, taleplerimizi dile getireceğiz. Belediyeye de gideceğiz başka kanalları da zorlayacağız.
Mahalle topluluğunuz başka toplumsal meselelerde de bir arada hareket edecek mi?
Bu aynı zamanda bir mahalleli örgütlenmesi. Bu örgütlenmeyi bir noktadan sonra afet koordinasyona da çevirebiliriz. Hayat bütüncül bir şey ve her açıdan birbirimizin yükünü çekmemiz gerekiyor. Biz birbirimizi göz ardı eden bir toplum değiliz. Bu katliam yasasına karşı da direnmeye devam edeceğiz.
Katliam yasası gündeme geldiğinden bari hayvan hakları savunucuları hedefte. Özellikle kendi mahallesinde hayvanların bakımını üstlenen kadınlar şiddetin odağı oldu. Mahalle topluluğunuz şiddete karşı da bir reaksiyon alacak mı?
Genellikle yaşça büyük, kedileri çok seven, onlara mama ve su veren, bakımını üstlenen kadın figürü hepimizin hayatında olan bir şey. Onlar iyi ki varlar. Bunu bir cadı figürü gibi lanse etmeye başladılar. Onlar bize sokağımızdaki canları tanıtan insanlar aslında. İlk olarak kadınların hedef alınması şaşırtıcı değil. Biz kadınlar birçok eşitsizlik, ötekileştirme yaşıyoruz, şiddete maruz bırakılıyoruz. Hayvanlarla aramızda bir paralellik var. Bir kadının şiddete maruz bırakılmasıyla bir köpeğin mama kabının devrilmesi birbiriyle bağlantılı. Biz bir çıkar grubu değiliz. Birbirimizle dayanışmaktan mutluluk duyan bir komşu ağıyız. Hayvanları korumak için mahallemizi, mahallemizi korumak için komşularımızı korumamız gerekiyor.
Meclis'te de, sokakta da hayvan hakları mücadelesinde kadınlar en önde Bunun nasıl yorumlarsınız?
Biz kadınlar şu an toplumda eşit vatandaş olarak bile görülmüyoruz. Mağdur demek istemiyorum ama daha çok sömürülenleriz. Adalet arayışındayız, sürekli bir savaşımız var. Bizim hayvanlarla mağduriyetimiz benzer. Sokaklarımız aynı. Bu yüzden de empatimiz daha yüksek.