'Şiddete karşı sıfır tolerans', peki nasıl?

12 Eylül 2020 tarihinde bir TV programına katılan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, kadın cinayetlerine ilişkin olarak "Her şüpheli ölüm, intihar da kadın cinayeti değildir. Bazı siteler bir şekilde her kadın intiharını da kadın cinayeti istatistiklerine katıyorlar. Dolayısıyla bu da farklı verilere sebep olabiliyor" demiş.

Öncelikle belirtmek isterim ki Bakan Selçuk’un kadına yönelik erkek şiddetine dair beyanda bulunmuş olması mühim bir durum zira bakanlığının görev alanına giren alanların fazlalığından olsa gerek kadınlara ilişkin herhangi bir açıklamasına sıklıkla rastlayamıyoruz.

Mesela koronavirüs sürecindeki karantina dönemlerine ilişkin kendisine yönelttiğimiz pek çok soru yanıtsız kaldı, oysa 6284 sayılı yasanın adeta askıya alındığı aylar yaşanmıştı.

Sayın Bakan’ın programda yapmış olduğu açıklamasına döneyim:

"AK Parti hükümetleri olarak başından beri kadına yönelik şiddetle mücadele bizim en önemli kırmızı çizgilerimizden birisi ve Cumhurbaşkanımızın da liderliğinde biz kadına yönelik şiddetle mücadelede 'sıfır tolerans' ilkesiyle amasız, fakatsız mücadeleye devam etmekteyiz. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir geri adım atılması söz konusu değil."

Bakan’ın yukarıdaki açıklamasını daha önce okumuş gibiyim, arşivime baktığımda çocuğunun gözü önünde katledilen ve son sözü ‘Ölmek istemiyorum’ olan Emine Bulut’un katlinden sonra Selçuk’un 23 Ağustos 2019 tarihinde verdiği demecine rastladım. Bana çağrışım yapan Bakan’ın o tarihte yaptığı “Kırıkkale'de bir annenin, evladının gözleri önünde öldürüldüğü vahşi bir cinayet ile derinden sarsıldık. Aynı acıların tekrar yaşanmaması için şiddete karşı sıfır tolerans anlayışıyla davaya müdahil olacağız. Bizlere emanet olan yavrumuzun her an yanındayız” açıklamasıydı.

Oysa Selçuk’un katıldığı TV programından daha iki gün önce İzmir’in Buca ilçesinde, İrfan Temelli 9 yaşındaki oğlunun gözleri önünde eşi Meryem Temelli’nin boğazını keserek öldürdü. Katil erkek intihar etti. Geride iki çocuk kaldı. Yani aynı acılar yaşanmaya devam ediyor, IŞİD yöntemleriyle kadınlar hem de çocuklarının gözleri önünde yine katlediliyordu ama sayın Bakan’ın Meryem’in katledilmesine dair bir sözü olmadı.Bir senede erkek şiddeti ile mücadelede bir arpa boy yol alınmadığından, kadınların türlü türlü vahşi yöntemlerle hayatlarını yitirdiklerinden, pandemi süreci başladığından beri sayısı artan erkek şiddetinden, öldürülmeden önce karakola giden Emine Bulut için 6284 sayılı yasadaki tedbir kararlarının kolluk tarafından re’sen alınabilecekken risk görülmeyip alınmadığından, Mart 2020’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce yapılan ‘Tek artış yüzde 38,2 ile hane içi şiddettir.’ açıklamasına değinmeden, yine bilindik eski sözlerini tekrar etti.

Görülen o ki, AÇSH Bakanlığı cephesinden yine yeni bir şey yoktu.

Sayın Bakan açıklamalarınıza, ‘Dünyada da bakıldığı zaman her üç kadından birisinin hayatının herhangi bir döneminde fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor, biz herhangi bir insanın şiddete maruz kalmasına hiçbir zaman tolerans göstermeyiz. Ama 'Türkiye bu konuda daha kötü durumda' algısı da tamamen yanlış" değerlendirmesi ile devam etmişsiniz.

Oysa bu demecinizin aksini ortaya koyan veriler bulunmaktadır.

OECD verilerine göre Türkiye’de kadınların yüzde 42’si hayatlarında en az bir kez partnerleri tarafından cinsel ve veya fiziksel şiddete uğruyor ve bu oran ile Türkiye OECD ülkeleri arasında Meksika’dan sonra en yüksek orana sahip ülke konumunda.

siddete-karsi-sifir-tolerans-785346-1.
Görsel dogrulukpayi.com adresinden alınmıştır

Sayın bakan, şiddete karşı sıfır tolerans şüphesiz hepimizin muradı ancak durum ‘o sıfırın’ fersah fersah uzağında.

Erkek şiddeti ile mücadelede gerçeklerin eşliğinde yol yürünmediği de ortada.

Oysa altı senedir yokmuş gibi davranılan İstanbul Sözleşmesi, taraf devletolarak Türkiye’nin yükümlülüklerinden olanveri toplama ile gereğini yapmasını söylüyor.

Türkiye, sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayıyla ilgili istatiksel veriyi düzenli aralıklarla toplamakla, erkek şiddeti ile ilgili araştırmaları desteklemekle, şiddet olayının yaygınlığını ve nasıl bir eğilim içinde olduğuna ilişkin düzenli aralıklarla halk anketleri yapmaya ve toplanan bilgilerin kamuoyunun erişimine açık olmasını sağlamakla yükümlü.

Sayın Bakan aynı programda İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı kadın cinayetleri sayısını esas aldıklarını,bazı web sitelerinin yayınladığı veriler doğruluğu ifade etmediğini, bazı STK'lerin yayınladığı verilerinde intiharı kadın cinayeti olarak yansıttıklarını, bazı siteler bir şekilde her kadın intiharını da kadın cinayeti istatistiklerine kattıklarını da ifade etmişsiniz.

Bazı STK’ler diye bahsettiğiniz erkek şiddeti ile mücadelede bakanlık olarak işbirliği yapmanız elzem olan kuruluşlar. Bakanlığınız tarafından herhangi bir data çalışması yapılmıyor, kısıtlı imkanlarla kadınlar ve o bazı STK’ler veri toplamaya çalışıyor. Çünkü biliyoruz ki kadına yönelik erkek şiddetini önlemede veri çalışması önemli bir başlangıç.

Ayrıca bildiğimiz gibi, dünyanın hemen her yerinde kadın dayanışma merkezlerinin, acil yardım hatlarının ve sığınakların açılmasında kadın örgütleri kurucu rol oynadılar. Avrupa’da ve Türkiye’de kadın danışma merkezleri ilk olarak kadınlar tarafından açıldı ve yürütüldü. Bugün hala erkek şiddetinin ve cinsiyet eşitsizliğininönlenmesineyönelik tedbirlerin uygulamasında temel başvurukaynağı kadın örgütlerinin on yıllarda oluşturduğu deneyimlerdir. Kadına yönelik erkek şiddeti konusunda sistemli veri toplamak için devletlerin bu deneyimleri yok saymadan, başvurucuların güvenliğini ve kişisel verilerin gizliliğini gözeten bir yaklaşımla çalışması ve de türetmesini beklemekteyken sizin bunun aksine davranıyor olmanız kadınların yararına bir tutum değildir.

Ayrıca ‘Bir de her şüpheli ölüm, intihar da kadın cinayeti değildir.’ açıklamanıza şu açıdan bakmayı tercih ediyorum; erkek şiddeti birçok türüyle kadınların karşısında yükselirken, adalet duygusunu hissettirecek olan her şüpheli ölüm için soruşturma makamının hızlı bir şekilde intihar diyerek dosyayı kapatması değildir. Olaya son derece şüpheci yaklaşıp, soruşturma sürecini etkin ve etkili şekilde yürütülmesi yani soruşturma ile ilgili tüm iddiaların araştırılması, bu araştırma ile ilgili tüm soruşturma işlemlerinin yapılması ve ilgili özneler hakkında yargılama sürecinin başlatılmasıdır yapılması gerekilen. Mutlaka kamu davası açılması şart değildir elbette. Ama burada önemli olan husus soruşturma aşamasında eksik inceleme ile karar verilmemesi halidir. Şayet tüm soruşturma işlemleri yapılmammış ise, yani eksik inceleme ile karar verilmiş ise, bu durumda soruşturmanın yetersizliğinden söz edilecektir. Ve son yıllarda basına yansıyan olaylarda soruşturma eksikliğine sıklıkla rastlamaktayız.

Örneğin 28 ��ubat 2018'de yedi metre yükseklikten düşen Aysun Yıldırım’ın yaşamını yitirmesi kayıtlara önce ‘şüpheli ölüm’ olarak geçti. Savcılık soruşturmasında ‘intihar’ denilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen dosya 25 Eylül 2018’de takipsizlik kararı sonrası kapatıldı. Ailenin avukatının yeterli delil incelemesi yapılmadı itirazıyla dosya tekrar açıldı.

29 Mayıs 2018 tarihinde Şule Çet tecavüz edildikten sonra öldürüldü. Oysa plazanın 20. katından atlayarak intihar ettiği ileri sürülmüştü, soruşturma da bu eksende gidiyordu ve bu olayda da yine ailesinin ve arkadaşlarının mücadelesi ile dava açılabildi.

İşte bugibi örnekler sebebiyle soruşturma makamları, açıklamanızın aksine her şüpheli ölüme kadın cinayeti şüphesiyle bakmalıdır. Hiçbir şiddet cezasız kalmasın, geçmiş örneklerdeki cezasızlıklar muhtemel faillere cesaret vermesin, adalete inanç azalmasın diye.

Sayın bakan, erkek şiddeti ile mücadele etmek için özellikle bakanlığınız ile kadınların, alanda çalışan STK’lerin, erkek şiddeti ile mücadele eden hak savunucularının işbirliği içinde olması gerekmekte olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak sizden randevu alma taleplerimiz birçok kez sonuçsuz kaldı.Gaye şiddet ile mücadelede sıfır tolerans ise alanda çalışan kadın örgütlerinin deneyimlerine kulak verilmesi çok önemli. Bu, erkek şiddetine maruz kalmış ve kalan kadınların ve çocukların yararına bir tutum olacaktır.