Mad Max: Fury Road, maçolukta zirve yapan diğer aksiyon filmlerinin ne kadar anlamsız ve riyakâr olduğunu gösteriyor

Şiddetin güzelliği

Damarlarımıza alt kültürün her türlü üretimini enjekte ettiğimiz dönemlerde izlediğimiz Mad Max serisi hepimizi adeta büyülemişti. Kıyamet sonrası dünyanın bilinmez bir gelecekteki bu inanılmaz tarifi hem sinema tarihi için yeni bir kapı açmıştı hem de evrende tüm adaletsizliğe karşı verilmiş içimizdeki en şiddetli cevapları vermişti. Öldürülen ailesinin intikamının peşinde olan Mel Gibson’ın canlandırdığı yol savaşçısı Max Rockatansky’nin üzerinden 30 yıl geçti. Motosikletli çeteler ve her türlü sadistik kanun dışı tiplemelerle dolu yaratılan bu dünyanın en ayrık ve cezbedici yönlerinden biri, alt kültür metninin güçlü olmasıydı. 2015 model Mad Max hikâye ve alt kültür söylemleri bu anlamda az olsa da seyirciyi adeta transa geçiren bir aksiyona ve kargaşaya sahip. Kıyamet sonrası filmlerin en önemli fenomeni olduğu rahatlıkla söylenebilecek film serinin fikir babası George Miller tarafından yazılıp çekildi, yani "yaş 70 ama iş bitmemiş" dedirtti.

DERS NİTELİĞİNDE
Serinin ilk bölümlerinde su ve petrol üzerine gerçekleşen savaşlar insanları korkunç ve çaresiz durumda görüyoruz. Çölün ortasında koca bir kayalık üzerinde hükmeden Immortan Joe (Hugh Keays-Byrne) halkını köle olarak kullanmakta ve zulüm etmekte, susuzluk içinde can çekişen sefil haldeki insanlara ara sıra kayalığın tepesinden su akıtarak gücünü daimi ve kutsal kılmaktadır. Immortan Joe’nun güvenilir savaşçısı, sol kolu mekanik Furiosa (Charlize Theron) Joe’nun beş eşini ve savaş tırını alarak çölde kaçar. Bu kaçan gruba Max de dahil olur ve inanılmaz bir kovalamaca başlar. Filmde diyalog yok denecek kadar az tutulmuş. Karakterler mimikler ve ifadelerle anlaşır haldeler. Filmin toplamda onbeş dakikalık bir nefes aldırma kısmı dışında hiçbir hamle aksiyonun ritmini bozmuyor. Bu hamle özellikle ucuz diyaloglarla hava atan içi boş karakterlerle dolu greenbox blockbuster çöplüğüne dönüşmek üzere olan Hollywood’un alması gereken derslerden sadece biri.

MOBİL KONSER ARACI
Film, her şeyden öte son derece eksantrik görsellere sahip. Garip steampunk ögelerle bezenmiş savaş araçları arasında en dikkati çeken mobil konser aracı. Biraz gotik bir hava da taşıyan bu savaş arabasına zincirlenmiş olan ve klavyesinden ateş püskürten gitarlı heavy metal gitaristi bulunmakta. Ve bu ögenin filmdeki aksiyon boyunca tekrarlanan bir motif olarak karşımıza çıkması fazlasıyla orijinal ve çok iyi hayal edilmiş. Göğüslerinden süt çekilen Kybele benzeri kadınlar, anne sütü dolu tanker, insanı kan torbası olarak kullanmak bu garipliklerden sadece birkaçı. 100 milyon dolarlık neredeyse sınırsız sayılabilecek bir bütçe ile serbest bırakıldığı belli olan yönetmen Miller, kabaca söylemek gerekirse, hiç acımamış; 3000 imajlı storyboard ve 480 saatlik kayıt ile gerçek çekimler kullanarak greenbox desteğini neredeyse es geçmiş. Bu sayede suni olmayan, daha gerçek görünen bir dünya yaratmış.

GAYET FEMİNİST
Miller gelecekte geçen hikâyesini ihtiyaçlar için savaşanlardan ziyade hayatta kalma savaşı verenlere odaklamış. Max daha ziyade kendi yolunda ilerleyen ve kendi tarzında hayatta kalmaya çalışan bir insan olarak filmde yer alıyor. Buna karşılık filmin asıl hikâye ağırlığının başrolünde bir kadın bulunuyor. Immortan Joe’nun savaş konvoyunu çalan Furiosa bir kefaretin peşinde. Joe’nun üreme makinesi olarak kullandığı beş eşiyle birlikte, çocukken koparıldığı yeşil bölgeye gitmek amacında. Furiosa’nin motivasyonu ve umudu tüm filmin ruhunu oluşturuyor. Bu noktada Mad Max’in bir yandan gayet feminist bir aksiyon filmi olduğunu söylemek pek de yanlış olmasa gerek. Miller’ın senaryo yazımı aşamasında ‘Vajina Monologları’nın yazarı Eve Ensler ile hikâyenin feminist damarını güçlendirdiği bir gerçek. Yeni hayatın yaratıcılarının kadın olduğu mesajını filmin tümüne cesur bir yürekle yerleştiren film, umudun ve dirayetin kaynağının da kadınlarda olduğunu söylüyor. Maçolukta zirve yapan diğer aksiyon filmlerinin ne kadar anlamsız ve riyakâr olduğunu göstermiş oluyor.

AKSİYON METEOR YAĞMURU
Filmin ilk saniyesinde başlayan aksiyon adeta bir meteor yağmuru gibi devam ediyor. Her yerde araçlar, uçan nesneler, insanlar, hiç susmayan heavy metal tınısı izleyeni adeta kendinden geçiriyor. Özellikle Immortan Joe’nun adamlarının Furiosa’yı yakalamaya çalıştığı ilk sahnenin sadece filmin en iyi aksiyon sahnesi değil aynı zamanda gelmiş geçmiş en iyi aksiyon sahnesi olduğunu düşünüyorum. Miller’ın kamera açıları sayesinde tüm hareketleri, olayların yönünü, neyin nerede gerçekleştiğini ayırt edebiliyoruz. Oyunculuklar, senaryo, koreografi, yönetmenlik tam beş yıldız olan Mad Max: Fury Road kefaret, devrim, kadının gücü ile ilgili. Bu filmden sonra tüm aksiyon film yönetmenlerinin zorlanacağına eminim. Çıta çok yükseldi. Şunu söylemeden geçemeyeceğim Mad Max: Fury Road sadece bizim zamanımızın değil belki de tüm zamanların en iyi aksiyon filmi.