Şiddetin karşısında, Adrian’ın yanındayız
Cem Adrian’ın sahnede uğradığı şiddete müzik dünyasından tepkiler sürüyor. Müzisyen Aydilge, yaşananları “bir tür zorbalık” olarak adlandırırken Murat Beşer ise şiddetin karşısında örgütlülüğün önemine vurgu yapıyor.
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.netMüzisyenlere yönelik şiddet olayları gündemden düşmüyor. Bunun son örneği Van’da düzenlenen ‘Kültür Yolu Festivali’ kapsamında sahne alan Cem Adrian’ın, şarkı söylediği sırada suratına pet şişe fırlatılması oldu. Adrian’ın sahnede uğradığı şiddet, sosyal medya üzerinden çok sayıda paylaşımla tepkilere neden oldu.
Nedeni henüz belirlenemese de Adrian’ın yaşadıkları yakın zamandaki müzisyene yönelik şiddet olaylarını hatırlattı. İstek şarkı çalmaması gerekçesiyle katledilen Onur Şener, ikinci kez ‘çiftetelli’yi çalmadığı için darp edilen Özkan Süslüer, İzmir’de kimliği belirsiz kişilerce katledilen Şener Esen, Antep’te Kürtçe müzik çaldığı için saz çalarken yüzüne tekme atılıp sazı kırılan Erdal Erdoğan bunlardan sadece birkaçı. Adrian’ın uğradığı şiddetin arka planını ve müzisyenlere yönelik şiddet olaylarındaki artışı müzik dünyasıyla konuştuk.
MURAT BEŞER: ÖRGÜTLENMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK
Van’da düzenlenen Kültür Yolu Festivali’nde yüzüne su şişesi fırlatılmış olması, Cem’in turne tarihinde bugüne değin hiç rastlanmamış türden bir çirkinliğe işaret ediyor. Linç kültürü bir folklor biçimi olamaz, olmamalı… Van’da ilk defa pop müzik konseri olmuyor, ancak böyle bir hadise ilk kez yaşanıyor. Burada bir bölge halkını topyekûn suçlamanın alemi yok. Zaten olaydan sonra izleyici de gereken tepkiyi göstermiş.
İşin arkasında kirli birtakım ellerin bulunup bulunmadığı, bu hadisenin münferit olup olmadığı ancak belki bir süre sonra anlaşılabilecek olsa da, ilk planda Cem’in konserini yarıda kesmemesi, bu aksiyonu tüm bir şehir ve bölge insanına yormaması, konuyla ilgili olarak da sonradan sosyal medya hesabından “Bir iki dikenden dolayı bahçeye küsülmez ki… Ben dikeni de severim gülden ötürü… Muhteşemdiniz Van… Her şey için minnettarım.” ifadesini kullanarak açıklamada bulunması, onun nahif ve sevecen sanatçı kişiliğini bize daha çıplak izah eden bir davranış silsilesi.
Bize düşen şimdilik bu çirkin hadiseyi kınayarak Cem Adrian’a geçmiş olsun dileklerimizi ileterek sahip çıkmak ve bunun son zamanlarda yaşanan bir dizi karanlık güçlerin elinden çıkan provokatif olaylar zincirinin bir halkası olmadığını temenni etmek… Temenni ediyoruz da, ya kazın ayağı öyle değilse! O zaman ta salgın günlerinden beri telaffuz ettiğimiz nihai çözüm: müzisyenin de bir sanat emekçisi olarak örgütlenmekten, örgütlü mücadele etmekten başka çaresi yok.
CAN TEMİZ: SEBEBİ BİREYSEL DEĞİL, TOPLUMSAL
Bu son derece çirkin durum tamamen yeni sayılmaz. Ben de bundan on küsür yıl önce bile sahnemize taştan tutun da, yağmurluğa, tesbihe kadar bir çok şey atıldığını hatırlıyorum. Ama şüphesiz ki son yıllarda böylesi haysiyetsiz olayların daha da arttığını görüyoruz. Bunun sebeplerini, sosyo-ekonomik ve politik dinamiklerini tamamen açıklayabilmek için kuşkusuz çok kapsamlı bir akademik çalışma lazım ama bildiğimiz, gördüğümüz kadarıyla nedenlerine elimizden geldiğince ışık tutmaya çalışırsak öncelikle insan ister istemez son yirmi küsür yıldır ülkenin toplumsal ve politik atmosferindeki gerginliğe dikkat etmeden duramıyor.
Bu gergin atmosferde büyüyen bir neslin şiddetin öyle veya böylesine daha yatkın olması hiç de şaşırtıcı değil. Büyüklerimiz birbirleriyle ve halkla sert ve avam bir üslupla, sağlıksız bir iletişim kurduğunda genç nesilin bu tavrı örnek almaması çok zor. Bunu ebeveynlerin sürekli hakaretler ederek kavga ettiği bir evde büyümeye benzetiyorum.
Onun dışında ekonomi de en büyük faktörlerden biridir diye tahmin ediyorum. Ekonomi daha kötüleşip insanları daha da köşeye sıkıştırdıkça insanlar kendilerini daha da güçsüz hissediyorlar. Ve güçsüzlük duygusu insanı daima şiddet ve öfkeyi kullanarak güçsüzlüğün üstesinden gelmeye itiyor. İnsan hayatında bulduğu her alanda öfkeli tepkiler vererek yaşadığı bu güçsüzlük duygusunu alt etmek istiyor. Kendisinden daha yüksekte gördüğü birine şişe veya herhangi başka bir madde fırlatarak onu güya kendisiyle aynı seviyeye indirme isteği de bunun bir uzantısı gibi geliyor bana.
AYDİLGE: BU BİZİM DEĞİL, ONLARIN ÇARESİZLİĞİ
Sahnedeki müzisyene bir şeyler fırlatma durumu, sözlü ve fiziksel şiddet sıklıkla yaşanıyor. Bu aslında bir tür zorbalık. Yeni çıkardığım şarkım Ben Geldim’de de tam bundan bahsediyorum aslında. Çünkü benim de artık kalbime sığmadığı için şarkıya döktüm hislerimi ve zorbalıktan nasıl bıktığımı... Bakın ister müzisyen olun ister olmayın, bizi sevmeyen, ezmek isteyen insanlar hep olacak. Zorbaları çoğu zaman değiştirmek mümkün değil. Değiştirebileceğimiz tek şey onlarla nasıl baş edeceğimizdir.
Cem Adrian, ustalıkla baş etmiş. Çünkü farkında. Neyin mi? Zorbalığın aslında güçsüz insanların yaralarını saklamak için kullandığı bir maske olduğunun. Yani konu bizim değersizliğimizle ilgili değil, zorbaların değerli hissetmek için başvurduğu yaralayıcı yöntemlerle alakalı. Bu bizim değil, onların çaresizliğidir. ‘’Ama şiddet gösteren, şişe vs. atan onlarken, nasıl çaresiz dersin onlara?’’ diye karşı çıkabilirsiniz bana. Ama sözümün arkasındayım; bu onların çaresizliği ile ilgili. Bir düşünün: Başka birinin acısıyla mutlu olmak, gerçekten bir güç müdür, yoksa güçsüzlük mü? İyi hissetmek ya da dikkat çekmek, var olduğunu hissetmek için başkasının acısına muhtaç olmak, çaresizlik değil de nedir?