George Floyd’un ölmesinin ardından başlayan ırkçılık karşıtı protestolar neredeyse bütün ülkeye yayılmış durumda. 2016 ABD Başkanlık seçimlerinde Yeşiller Partisi’nin Başkan Yardımcısı Adayı olan Ajamu Baraka, ABD’deki protestoların arka planını BirGün’e anlattı. Baraka’ya göre ABD, yurttaşlarının temel ihtiyaçlarını karşılayamama başarısızlığını, şiddet tehditleriyle örtmeye çalışıyor.

Şiddetin nedeni başarısızlığı örtmek

Ömür Şahin Keyif - Washington

ABD’nin Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi sonrası ülkenin dört bir yanında protesto gösterileri başladı. Çok şiddetli polis saldırıları, tehditler ve sokağa çıkma yasaklarına rağmen süren eylemlerin, 1960’lardan bu yana görülen en geniş kapsamlı hareketlilik olduğu ifade ediliyor. ABD’de geçen yıl yaklaşık 1100 kişi polis tarafından öldürüldü. Bu kişilerin yüzde 24’ü siyahtı. Siyahların genel nüfusa oranı ise yüzde 13.

Yaygın kanı, Floyd cinayeti sonrası sokağa dökülen halkın, kendilerini kötü koşullara ve yoksulluğa mahkûm eden sisteme karşı öfkelerinin de eylemlerde etkili olduğu. Amerikan Tıp Derneği verilerine göre, dünyanın en zengin ülkesi olan ABD’de kötü yaşam koşulları nedeniyle, 2014’ten bu yana ortalama yaşam süresinde düşüş gözlemleniyor.

Kötü yaşam koşulları ve eşitsizlik Covid-19 salgınıyla bir kez daha gün yüzüne çıktı. Yurttaşlarının; beslenme, sağlık, barınma gibi en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan, temel insan haklarını koruyamayan devlet, onayladığı ekonomik paketlerle her zaman olduğu gibi büyük şirketlerin kasasını doldurdu.

Bu süreçte, siyahlar, Latinler, göçmenler, yoksul işçi kitleleri salgından beyaz ve zengin Amerikalılara kıyasla çok daha fazla etkilendi. Salgında ölen siyahların oranı, beyazların oranının neredeyse üç katı. Her iki bin siyahtan biri salgın nedeniyle hayatını kaybetti. ABD’de gittikçe derinleşen eşitsizlik, bugün sokakları kasıp kavuran protestoları anlamak için önemli bir kılavuz.

Barış İçin Siyah İttifakı'nın (The Black Alliance for Peace) kurucularından aynı zamanda 2016 seçimlerinde Yeşil Parti’nin Başkan Yardımcısı Adayı olan Ajamu Baraka’ya göre halk, salgın sırasında, hükümet tarafından yüzüstü bırakıldığını hissetti. Devletinse bugün sokaklarda uyguladığı şiddet ve savurduğu tehditler, bu başarısızlığı örtbas etmek için.

siddetin-nedeni-basarisizligi-ortmek-740777-1.
Ajamu Baraka, geçen yıl, Beyaz Saray’ın karşısında, 70’inci kuruluş yıl dönümünde “NATO’ya Hayır” eylemine katılmıştı.

Barış İçin Siyah İttifakı olarak Birleşmiş Milletler’e (BM) ABD’ye müdahale çağrısı yaptınız. Neydi bunun gerekçesi?

Çağrımızı, Trump yönetiminden gelen açık tehditlere karşı yaptık. Bu tehditler arasında ABD’de yaşayan insanlara karşı öldürücü güç kullanma da vardı. ABD'nin yurttaşlarının ve ABD’de yaşayan kişilerin temel insan haklarını koruyamadığı açık hale geldi. Yönetimin Covid-19’a verdiği karşılıkla yüzüstü bırakıldık. Bu salgının Afrikalı Amerikalılar ve diğer beyaz olmayanlar üzerinde beyazlara kıyasla orantısız etkileri oldu. Fakat bu başarısızlığı örtbas etmek için otoriteler şimdi, yasal hakları olan protestolara katılanları üzerlerinde öldürücü güç kullanmakla tehdit ediyor. BM’nin belli devletlere insan hakkı ihlallerini gerekçe göstererek müdahale etmesinin örnekleri var. BM tutarlı olmak için Afrikalı Amerikalılar ve beyaz olmayan diğerleri adına ABD’de devam eden insan hakları krizine müdahale etmeli.

►​ Covid-19 salgınıyla şu anda sokaklardaki polis şiddetinin birbiriyle ilişkili olduğunu söylüyorsunuz…

Biri olmadan diğerini anlayamazsınız. Aslında George Floyd, Breonna Taylor (Kentucky eyaletinin Louisville kentinde, 13 Mart’ta, ‘yanlış ev’i basan polislerce, en az sekiz el ateşle, 26 yaşındayken öldürüldü. Polisin aradığı kişi zaten gözaltındaydı.) ve polisin yargısız infazlarının diğer kurbanlarının ölümleri, ABD’de devam eden insan hakları krizinin bir parçası. Her gün Covid-19 nedeniyle ölen yüzlerce Afrikalı Amerikalının, devletin yurttaşlarını korumadaki başarısızlığını temsil ettiğini söylüyoruz. Bu iki meselenin kaynağı aynı. ABD, Afrikalı Amerikalıların diğer beyaz olmayanların ve işçi sınıfınının insan haklarını korumak açısından başarısız olmuş bir ülkedir.

NORMALE DÖNÜŞ YOK

►​ Şu anda Covid-19 sonrası normale dönme konuşuluyor. Peki, bu protestolar sonrası ‘normal’e dönüş olacak mı? Floyd polis tarafından öldürülen ilk kişi değil… Bir şeyler değişecek mi?

Covid-19 ve polis baskılarının yoğunlaşması, ABD halkında devletin çıkarlarının halkın çıkarlarını yansıtmadığına dair yeni bir bilinçle sonuçlandı. Büyük bir ekonomik kriz deneyimliyoruz. 40 milyon kişi işsiz, 80 milyonun temel sağlık hizmetlerine erişimi yok çünkü 40 milyon kişi işini kaybedince sağlık sigortasını da kaybetti. Devam eden Covid-19 ve hükümetin koşulları düzeltememesi nedeniyle ABD yurttaşlarının ölmeye devam etmesi ve şimdi de devletin şiddeti; toplumda açığa çıktı ve bu duruma direnmek için çok ırklı koalisyonlar geliştiriliyor. Normale dönmeye yönelik herhangi bir girişim, başarılı olmayacaktır. Ayrıca biz kendimiz için ABD’de yaşayan siyahlar için şöyle diyoruz: Bizim için normal devam eden travmatik bir krizdi. Kesinlikle normale geri dönmüyoruz.

►​ ABD medyasından protestoculara, "Polis tutuklandı evinize dönün" çağrıları yapılıyor. Protestocuların talebi nedir?

George Floyd’un ölümüne verilen karşılık sadece bir tetikleyiciydi. İnsanların anlaması gereken şey şu, siyahlar bu protestolarda başı çekiyor olsalar da sokaklarda bu zalimce polis taktiklerinden bıkmış başkaları da var. LGBTİ+ toplumunun üyeleri, Amerikan yerlileri, Latinler, yoksul beyazlar… İnsanlar, polisin haklarını tanımaz şekilde davranışlarına karşı hissettikleri hayal kırıklığı nedeniyle tepki gösterdiler. Buna ek olarak, insanlar hükümetin pandemi krizi sırasında sorumluluk almaması dolayısıyla da hayal kırıklığına uğradılar. Ekmek kırıntısıyla beslenmek zorunda kalan insanlar varken; işçiler, çalışıp ölmekle, evde oturup aç kalmak arasında bir seçimle yüz yüze gelip, işe geri dönmeye zorlanırken; şirketlerin ve bankaların ceplerine paralar girdiğini gördüler. Bütün bunlar birleşerek bir muhalefet patlaması yarattı.

►​ Protestolar bir harekete dönüşecek mi? Wall Street’i İşgal Et eylemlerinde olduğu gibi…

Bunu göreceğiz… Sokak protestolarından, bir direnişin pratik olarak örgütlenmesini sağlayan şeyin ne olduğunu aklımızda tutmalıyız, bu bir. İkincisi, İşgal Et hareketi, sonunda Obama yönetimi tarafından bastırılmış bir hareketti. Trump yönetiminin valilere ve yetkililere bu protestolara son vermek için daha da sertleşilmesi sinyalleri gönderdiğini gördük. Bu yolda açık sinyaller gönderiyorlarsa, federal hükümetin, valilerin protestocuları önlemek üzere herhangi bir girişimini desteklemek için onlarla koordinasyon içinde olduğunu varsayabiliriz. Yani daha fazla baskı bekliyoruz. Trump bir örgüt değil bir çeşit ideal olan Antifa’yı iç terör örgütü ilan edeceğine dair tweet attı. İç baskıya dönüş, ABD’de devam eden hükümet krizinin yansıması. Bu da Barış İçin Siyah İttifakı'nın uluslararası inceleme, eğer mümkünse de müdahale çağrısının nedenlerini destekliyor.

siddetin-nedeni-basarisizligi-ortmek-740778-1.
“ABD’nin çaresizliğinin bir parçası olarak gördüğümüz bu hareketler ve bazı müttefiklerle birlikte küresel hegemonyayı sürdürme çabası sadece şiddet değil aynı zamanda da ırk meselesi. Bu ikisinin temelde birleşik olduğunu görüyoruz. Emperyalist politikaların desteklenmesinin de ABD’nin emperyalist maceraları karşısında sessiz kalınmasının da nedeni bu. Çünkü ABD emperyalizminin kurbanı olanlar Avrupalı olmayanlar.”

►​ Medyada çoğu zaman polis şiddetinden çok yağmalar konuşuluyor. Eylemler sadece yağmalardan ibaretmiş gibi bir izlenim oluşuyor zaman zaman. Neden?

Tüm dünyada insanların özel mülkiyete saygıyı abarttıkları bir durumdayız. Özel mülke yönelik en ufak bir saldırı, suç endişesine yol açıyor, direnişe ve tahammülsüzlüğe neden oluyor. Haberlerle protestoların algısı birbirinden farklı. Örneğin Hong Kong’daki gösteriler epey saldırgan. Mülke ve hükümet binalarına saldırılar var. Ama batı medyasında protestolar böyle gösterilmiyor.

Öte yandan oluşan fırsattan, zaman zaman beliren Trumpçı unsurlar da faydanacaktır. Fakat ABD medyası yağma olgusunun altını çiziyor ki bu; direniş etiğine zarar vermeye ve muhalefeti kriminalize ettmeye çalışan otoritenin ekmeğine yağ sürüyor.