ABD Temsilciler Meclisi, 1915’in “Ermeni soykırımı” olarak tanınmasını öngören karar tasarısı ile Türkiye’ye Barış Pınarı Harekâtı nedeniyle yaptırımlar öngören yasa tasarısını “oy çokluğu” ile kabul etti.

“Ermeni soykırımı” konulu karar tasarısı tavsiye niteliğinde olduğundan bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Yine de, onu “yok hükmünde” sayarak, “tarihi siyasete alet etmenin utanç verici örneklerinden biri” diye reddettik ve “sen önce kendi tarihine bak” dedik.

Trump’ın veto etme yetkisi olan; Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar dahil Suriye’ye askeri müdahalede rolü olan Türk yetkililere vize yasağı ve mal varlıklarının dondurulması gibi tedbirler uygulanması ile Türkiye’ye operasyonda kullanılabilecek savunma teçhizatı, hizmetler ya da teknoloji sağlayan yabancı kişilere de benzer yaptırımların öngörüldüğü yasa tasarısını da “şiddetle kınadık.”

Trump karşı olsa bile, tasarı Senato’dan da üçte iki çoğunlukla geçerse, yasalaşıyor!

“Oy çoğunluğu” denilen karar ve yasa tasarıları; 405’e 11 ve 403’e 16 gibi neredeyse “oy birliği” denilebilecek şekilde geçti ve bu, hiç kuşkusuz, Türkiye’nin dış politikadaki gücünün ve sahada zaferle sonuçlandığını ilan ettiği Barış Pınarı Harekatı’nın diplomatik sürecinin nasıl bir zeminde yürüyeceğinin göstergesi!

Aslında, tam bu noktada, alttan alta bir gelişmenin başka işaretler de var.

Hadi bu ABD, Trump’ın ülkesi, ve biz onun en onur kırıcı ifadeleri karşısında bile “Eyyyy Trump, eyyyy ABD” demedik.

Ancak, 7 emirlikten oluşan, yaklaşık 9 milyon nüfuslu ve kişi başına milli geliri 45 bin dolara yaklaşan zengin Körfez ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) gelen sinyaller, Türkiye’ye dönük yaptırımların yaygınlaşma eğilimine işaret ediyor.

BAE’nin görece bağımsızlığı olan 7 emirliğinden biri, başkent Abu Dabi, bir süredir, en olmayacak alandan, bilimsel toplantılar üzerinden Türkiye’ye diş gösteriyor. Bu tavrın gerekçesi de Barış Pınarı Harekâtı.

Önce, 17-19 Ekim tarihinde 1. Ortadoğu Venöz Forumu’nun Abu Dabi’de düzenlediği Fleboloji ve Lenfoloji Konferansı’nda Doç. Dr. Mert Dumantepe konuşturulmadı. “Türk olduğu için!”

BAE’nin, başkenti Abu Dabi’den, Türkiyeli bilim insanlarına gösterdiği tepki, sorumluluğun düzenleyici uluslararası kuruluşlarda olduğu kongrelere yayılmaya başladı.

29 Ekim-2 Kasım tarihli 2019 Dünya Endoüroloji Kongresi de Abu Dabi’de yapılıyor ve bu kongreye Türkiye’den katılan hekimlerin büyük çoğunluğuna BAE tarafından “bilimsel ambargo” uygulanarak konuşma izni verilmedi.

“Bu bilimsel bir engellemenin ötesinde ulusal bir sorundur” diyen Ürolojik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Aydın Mungan kongreyi düzenleyen Dünya Endoüroloji Derneği Başkanı’na yazdığı mektupta; sorumluluğun ev sahibi ülkede değil düzenleyici uluslararası kurumda olduğunu anımsatarak, “tıbbi toplantıların siyasal manevraların alanı olmaması gerektiği”ni vurguladı.

Toplantıda konuşması reddedilenler arasına 1 Kenyalı ve 1 Iraklı ile 2 İranlı ve 2 Libyalı hekim olsa da, konuşmasına izin verilmeyen Türkiyelilerin sayısının 18 olması hedefte Türkiye’nin olduğunu açıkça gösteriyor.

Ticareti önceleyen Dubai görece daha esnek; bir Türk orada prestijli bir otelin genel müdür yardımcısı olabiliyor, ancak aynı kişi Abu Dabi’de kendisi için açılan genel müdürlük pozisyonuna Türk olduğu için kabul edilmiyor! Bu da, bilimsel konferanslardaki tavrın farklı alanlara yayılacağının işareti olsa gerek.

“7 düvele meydan okuyan ve artık küresel düzeyde oyun kuran” Türkiye’nin, ortaya çıkan sonuçları “şiddetle protesto” etmekle kalmayıp, BAE’nde uç veren eğilimi de yaygınlaşmadan önleyebilmesi gerekiyor.

cukurda-defineci-avi-540867-1.