Can Yücel ustanın Sevgi Duvarı adlı şiirini bu zamanda nasıl okumalı? “Yalnızlığım benim, sidikli kontesim” dediği...

Can Yücel ustanın Sevgi Duvarı adlı şiirini bu zamanda nasıl okumalı? “Yalnızlığım benim, sidikli kontesim” dediği, şiirdeki sidikli kontesi nasıl anlamalı? Bu sorular bir yana, bir başka yönden bakarsak; bu şiirin yazıldığı zamanın koşullarını anımsadığımızda, günümüzle nasıl bir karşılaştırma yapabiliriz?

Kapitalizm İkinci Dünya Savaşı sonrasının “gürlüğünde” şimdiki çatlaklarını çok iyi gizliyordu. Gerek ekonomik alt yapı olarak gerekse düşünsel olarak. Can Yücel’in şiiri, parlak, steril ve yenilmez görünümlü kapitalizm makinasına çizilmiş büyük bir çizgi. Büyük bir çarpı işaretiydi. Şiirin, kapitalizmin “altın çağı” olan yetmişli yıllarda yazıldığını düşündüğümüzde, şairin “yenilmez armada” görünümlü sisteme tam cepheden şiirsel saldırıda bulunmasındaki bilinç parlaklığını daha iyi anlayabiliyoruz.

O şiirinde “Ne kadar rezil olsak o kadar iyi”, “ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi” diyor ve şöyle bitiriyordu; “Ne kadar yalansız Bir şiiri yeniden yazarsanız o şiir, şiir olmaz. Taklit olur, çoğaltma olur. Ancak Sevgi Duvarı’nın yazınsal ve düşünsel doğrusalında olan, onun akış kanalında yer alan yeni bir şiir bu olumsuzlamanın dışında kalır. Böylesi bir tarihsel ardıllık zemininde var olan bir şiir doğru bir zeminde yer alabilir.
Şimdiki zamanda Sevi Duvarı’nın “yenisini” yazmak çok zor. Çünkü, Can Yücel’in elindeki/kalemindeki devrimci bir bomba olan “kir”, “kirlenmek güzeldir” reklam sloganıyla çoktan massedilmiş düşünsel sıradışılıktan, ideolojik evcillik ağılına çoktan sokulmuştur. Zaten bu yüzden de Ünsal Oskay Hoca’nın itibarı yükselmiştir; “Yıkanmak istemeyen çocuklar olalım!”

Bir açıdan bakınca, kirin reklam sloganıyla temizlenmesi oldukça dürüst ve oyunun kurallarına uygun. Bir de tek bir alıntıyla oluşturulan düşünsel doğruluk düzlemleri var. Özellikle devrimcilere, solculara yönelik eleştirilerde “Marks...” ile başlayan alıntılar. Vurucu tek bir cümle. Bu alıntı ile sanal bir koruma/ doğruluk çatısı kuruyor çok akıllı birileri. Tek tek cümlelerle, olguyu öyle sanmamız, öyle kabullenmemiz isteniveriyor. Çünkü “Sidikli  Kontesin” geniş, devrimci görüş açısı çoktan bulandırılmıştır. Bulanıklıktaki ışıklı bir cümle, ışıklı reklam panoları gibi tek bir noktaya çekiverir dikkatimizi. Tek cümle doğrucuları eski zamanlarda karşı cenahtaydı. Şimdi ise “içimizden” gibi davranıyorlar.
“Hiçbirşey”in “herşey”e dönüştürüldüğü ve herkesin müşteri haline getirildiği İKEA anlayışının, İkea kataloglarının,siyasal-düşünsel ikizi ile karşı karşıyayızdır.

En doğru gibi gözüken en yanlış için bir örtü olabiliyor işte. Bu yüzden, akıllı cümleleri ve sahiplerini Sevgi Duvarı’nın sidikli kontesiyle sınamalı. Kir gerçekten dışarda mı, yoksa kiri içinde, kalbinde mi?

Şair Sevgi Duvarı’nda sidikli kontesi yüceltirken, çok doğru bir noktadan başkaldırıda bulunuyordu; düzene, egemen düşünceye, iktidarın ahlakına. Çünkü bu minvalde sidikli olmak bir ahlaktır, olunması gereken bir üst düşünsel konumdur. Sahih ve sahici olmayan, sahte ve yalan yüceltmelere karşı bir gerçeklik sesi ve müdahaledir Sevgi Duvarı.

Sidikli kontes sadece edebiyatın değil, düşünce tarihimizde de bir yer edinmiştir. Kendilerince çok akıllı cümlelerle, gözlerini/kalemlerini belerte belerte biz akıl verenlere karşı kontesin sidik kokusu en temizi hala…
Haftanın dizesi; “Şiir ki benim en güzel sahtekarlığım” /Alova, Dizeler 2001-1973, YKY)