On yıldan fazlasını geçirdiğim İzmir’de Seferihisar bana Hindistan kadar uzaktı. En yakın tatil yöresi İnciraltı idi o zamanlar. Mahalleli pazar günleri, çoluk çocuk kamyonlara, minibüslere doluşur Gümüldür’ün yolunu tutardı.

Şiire başladığım lise yıllarında Seferihisar’a uğramadan Ulamış köyünü görmüştüm. Buna da Ödemişli şair, son yıllarını Almanya’da geçiren ve orada ölen Fethi Savaşçı neden olmuştu. Fethi Savaşçı, Özkan Mert, Cemal Nalçacı, Emin Ersoy, ben ve daha birkaç arkadaş gitmiştik; Ulamış’ta yaşayan hikâyeci M.Necati Özsu’yu görmeye…

  Özsu, 60’lı yılların sonunda “Saban” adlı bir dergi çıkarmıştı. Sanırım dünyada ve ülkemizde köyde çıkan ilk dergiydi. Dönemin birçok yazar ve şairi “Saban” katkıda bulunmuştu. Bu da Seferihisar’ın çok kültürlülüğünün bir göstergesi olmalı…

Özsu, köyde hem bakkallık, hem berberlik yapıyordu küçük bir dükkânda. “Saban” zamanında çıkan edebiyat dergilerini de bir kenara yığmış, kimiyle usturasını temizliyor, kimine şekerli leblebi sarıyordu.

Biz gençler için hazine idi. İlk kez gördüğümüz Şairler Yaprağı, Pazar Postası, Seçilmiş Hikâyeler, a gibi dergileri aramızda paylaşmıştık.

Birkaç yıl önce de Seferihisar’ın beş kilometre batısındaki Sığacık’a düştü yolum.

Kaleiçi’ni dolaştım.

Tek katlı, iki katlı evler… Birçoğu kerpiç dokulu ve içlerinde avlular var. İki katlılar cumbalı ve tahta panjurlu. Merdivenler ve kapılar ahşap…

Sığacıklılar evlerinde yaptıkları el işi ürünleri, börek, çörekleri pazar günleri kurulan pazarda satıyorlarmış, ben rastlayamadım

Kaleiçi önündeki deniz kıyısında demli iki bardak çay içtim.

Hani Yaşar Kemal der ya, “Karıncanın su içtiği” diye…

Ortalıkta öyle bir sessizlik var. Bir karınca deniz kıyısına inse yalnızca ayak seslerini duyuyorsunuz, bir arı çiçeğe konsa vızıltısını…

Egzos hariç bütün kokuların tadına bakmanız mümkün.

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Sığacık’ta bir “Sanat Evi” kurma projesini öğrenince bütün bunlar düştü aklımın mahzenine…

Kurulacak “Uluslararası Yaratıcı Yazarlık Merkezi”nde dizi, roman, kitap, reklam yazarları yetiştirilecek…

Madem uluslararası olacak merkezin “yazar” yetiştirme işlevi yanında başka ülkelerin yazar ve şairlerine kucak açmasını dilerim.

Geçmişte Türkiye Yazarlar Sendikası’nın böyle bir girişimi olmuştu İsveç Yazarlar Birliği ile… Oktay Akbal’ın başkanlığındaki sendika, benim de içinde bulunduğum yönetim kurulu üyeleri Sezer Duru, Demirtaş Ceyhun, Cengiz Bektaş ile Stockholm’e gitmiş, İsveç Yazarlar Birliği Başkanı Peter Curman ile görüşmeler yapmıştık. İsveçli yazarların maddi katkısıyla İstanbul’da bir yazarlar evi açılacak, altı ay boyunca buradan İsveç’e, İsveç’ten İstanbul’a yazarlar ve şairler gelerek kültürel ve sanatsal işbirliğinde bulunacaklardı. Mimar-şair Cengiz Bektaş yapının projesini hazırlamış, bir maketini de İsveçlilere sunmuştu. Dönemin siyasal iktidarı projeye ilgi göstermeyince de rafa kalktı.

Daha sonra İsveçliler Rodos’ta bir “çevirmenler evi” kurdu Yunanlılarla işbirliği yaparak.

Böyle bir projenin Sığacık’ta gündeme gelmesine inanmak isterim. Çok kültürlü Seferihisar’a da dünya kültür, sanat ve edebiyatı ile böylesi bir iletişim kurmak yaraşır diye düşünüyorum.

Elbet Seferihisarlı M.Necati Özsu’yu da unutmayarak.

 

 

Nice aşkların depreminden

sel felaketinden, yangınından,

afetinden sakındın da ömrünü

Şair, çocukluğunun hangi bahçesine

gömdün ilk aşkının anılarını?

 

Hangi sevgilin bilecek, ihtiyar

ve bahtiyar çağında şimdi

aşkının açık ve gizli anlamını?

 

O bahçede diken kimdi, gül kim

avut avutabilirsen artık anılarını…