Ocak 2019 dönemi işçi sendikaları istatistiklerine ilişkin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSHB) tebliği 31 Ocak 2019’da Resmi Gazete’de yayımlandı. İstatistiklere göre sendikalı işçi sayısı 1 milyon 859 bine ve resmi sendikalaşma oranı da yüzde 13,86’ya yükseldi. Sendikalı işçi sayısı temmuz 2018 dönemine göre 57 bin ocak 2018 dönemine göre ise 145 bin artmış […]

Sigortalı işçi azalırken sendikalı işçi artıyor!

Ocak 2019 dönemi işçi sendikaları istatistiklerine ilişkin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSHB) tebliği 31 Ocak 2019’da Resmi Gazete’de yayımlandı. İstatistiklere göre sendikalı işçi sayısı 1 milyon 859 bine ve resmi sendikalaşma oranı da yüzde 13,86’ya yükseldi. Sendikalı işçi sayısı temmuz 2018 dönemine göre 57 bin ocak 2018 dönemine göre ise 145 bin artmış oldu. Sendikalı işçi sayısının ve resmi sendikalaşma oranının son yıllarda düzenli olarak arttığı biliniyor. Sendikalı işçi sayısında son yıllarda inanılmaz bir artış yaşandı. Ocak 2013’te 1 milyon sendikalı işçi sayısı Ocak 2019’da yüzde 86’lık bir artışla 1 milyon 859 bine yükseldi. Bu artış ne anlama geliyor, nasıl yorumlanmalı? Bu veriler hatalı mı?

Bilindiği gibi 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun ardından Ocak 2013’te yeni seri sendikalaşma istatistikleri açıklanmaya başladı. 6356 sayılı yasadan sonra sendikaların üye sayılarını hesaplama yöntemi değiştirildi. Bir yandan e-devlet yoluyla sendika üyeliği sistemine geçildi. Öte yandan işçi sayıları açısından Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri esas alınmaya başlandı. Böylece 2821 sayılı eski Sendikalar Yasası döneminde sendika üye sayılarına ilişkin gerçek dışı veriler büyük ölçüde ortadan kalktı. Ancak yine de sendikalaşma verilerinde hayatın olağan akışına aykırı tuhaf eğilimler var.

Sigortalı işçi 433 BİN azaldı, sendikalI işçi 145 bin arttı!

Öncelikle işçi sayısındaki artışla sendikalı işçi sayısı arasındaki ilişkiye bakalım. Ocak 2013 ile Ocak 2019 arasında sigortalı işçi sayısı yüzde 23 artışla 10,9 milyondan 13,4 milyona çıkmış. Sendikalı işçi sayısı ise yüzde 86 artmış. Daha da ilginç olanı sigortalı işçi sayısı temmuz 2018’e göre 801 bin, azalırken sendikalı işçi sayısı artmaya devam etmiş. 2018’de sigortalı işçi sayısı 433 bin azalırken sendikalı işçi sayısı 145 bin artmış. Sigortalı işçi sayısında ciddi bir azalış yaşanırken sendikalı işçi sayısının artması oldukça ilginç.

Sendikalı işçi sayısındaki artışın sigortalı işçi sayısından çok daha hızlı artması, dahası sigortalı işçi sayısı azalırken sendikalı işçi sayısının artmaya devam etmesi sendikalaşmadaki artışın sağlıklı olmadığına işarettir. Nitekim sendikalı işçi sayısındaki artışın işkolu ve konfederasyon bazındaki dağılımına bakıldığında, düzenli ve dengeli olmadığı görülmektedir. Sendikalı işçi sayısının belirli işkollarında ve sendikalarda yoğunlaştığı görülüyor.

Sendikalı işçi sayısındaki en hızlı artış genel işler, savunma ve güvenlik ile sağlık ve sosyal hizmetler alanında yaşandı. 857 bin yeni sendika üyesinin 500 bine yakını bu üç işkolunda gerçekleşti. Sendikalı işçi sayısı 6 yılda genel olarak yüzde 86 artarken, genel işlerde yüzde 262, güvenlikte yüzde 439 ve sağlık ve sosyal hizmetlerde yüzde 621 arttı. Bu üç işkolunun ortak özelliği kamu taşeron işçiliğinin yoğunlaştığı işkolları olmaları. Türkiye’de son 6 yıldır sendikalaşmada yaşanan artış esas olarak taşeron kamu işçilerinin sendikalaşmasıdır.

Asimetrik ve hormonlu artış!

Sendikalaşma bütün işkollarına yayılmaz ve taşeron işçilerde yoğunlaşırken, taşeron işçilerin de ezici çoğunluğunun Hak-İş tarafından üye yapıldığı görülüyor. Nitekim son 6 yıl boyunca sendikalaşan 857 bin işçinin 517 bini Hak-İş’e, 265 bini Türk-İş’e ve 71 bini DİSK’e üye olmuştur. Hak-İş üye sayısını 166 binden 517 bine çıkarmıştır. Hak-İş’in sendikalı işçiler içindeki temsil oranı yüzde 17’den yüzde 37’ye yükselirken, Türk-İş’inki yüzde 71’den yüzde 52’ye gerilemiş, DİSK’in ise yüzde 9-10 bandında kalmıştır. Sendikalaşmanın taşeron işçilerde yoğunlaşması ve bu örgütlenmede aslan payının Hak-İş’e ait olması ilginç bir tablo ortaya çıkarıyor. Örneğin tek başına Hak-İş üyesi Hizmet-İş Sendikası 2013’te 51 bin olan üye sayısını 264 bin artışla 315 bine yükseltmiş. Bu tablonun hayatın olağan akışına ve endüstri ilişkilerinin doğasına uygun olmadığı sır değil. Hak-İş’in özellikle taşeron ve kamu işçilerinin örgütlenmesinde korunup kollandığına dair iddialar ayyuka çıkmış durumda.

1,8 milyon sendikalı 1 milyon toplu iş sözleşmeli!

Sendikalı işçi sayıları teknik olarak gerçeği yansıtmakla birlikte asimetrik ve hormonlu bir büyümenin olduğu görülüyor. Bunu fiili sendikalaşma oranları ve toplu iş sözleşmesi kapsamından görebiliyoruz. Bakanlık verilerine göre sendikalaşma oranı yüzde 13,86 olarak açıklandı. Ancak bu oran gerçek durumu yansıtmaktan uzaktır. Bakanlık sendikalı işçi sayısını kayıtlı işçi sayısına oranlayarak sendikalaşma oranını bulmaktadır. Oysa yapılması gereken bütün işçilerin dikkate alınmasıdır. Bakanlık 13,4 milyon sigortalı işçiden hareket etmektedir. Oysa memurlar hariç bağımlı (ücretli) çalışanların sayısı 16,6 milyondur. Bu durumda fiili (gerçek) sendikalaşma oranı yüzde 11,2’dir.

Sendikalaşmadaki hormonlu büyüme toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi sayısında da ortaya çıkıyor. 2017 sonu itibariyle yaklaşık 1 milyon sendika üyesi işçinin toplu iş sözleşmesi kapsamında olduğu görülüyor. Aynı dönemde sendikalı işçi sayısının 1,6 milyon civarında olduğu dikkate alınacak olursa işçilerin üçte birinin, sendika üyesi 500 ile 600 bin işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamadığı görülüyor. Bu durum sendikalaşmadaki yapay artışın ve tuhaflığın bir diğer göstergesidir.

Bakanlığın sendikalaşma istatistiklerinin izaha muhtaç bir diğer unsuru ise sigortalı işçi sayısındaki düşüştür. Bakanlığa göre sigortalı işçi sayısı ocak 2018’e göre 433 bin, temmuz 2018’e göre ise 801 bin geriledi. İŞKUR’a göre ise 2018’de 1 milyon 247 bin kişi işe yerleştirildi. Bir yandan 1 milyon 247 bin kişi işe yerleştirilirken, öte yandan bir yılda 433 bin sigortalı azalışı nasıl mümkün? Bakanlık verileri 433 bin azalma var derken, bakanlığa bağlı İŞKUR 1,2 milyondan fazla işe yerleştirmeden söz ediyor. Bunun izahı nedir? Yoksa istatistikle her şey mümkün mü?