Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

İsmail Küçükkaya, Fox TV’nin sabah kuşağındaki “Çalar Saat” izlencesinde kültür-sanat konularına ve kitap tanıtımlarına sürekli yer veriyor. Çok da iyi ediyor. Çünkü televizyon kanallarında eksikliği gitgide daha çok duyulan bir şeydir sanat.
İsmail Küçükkaya, her gün şiir de okuyor izlencesinde. Seçtiği ozanların nitelikli olduğunu söyleyebilirim. Ne var ki, kendisi çok kötü bir şiir okuyucusu! Seslendirdiği şiirlerin ruhunu geçiremiyor dinleyenlere. Çünkü egemen değil okuduğu şiirlerin yapısına ve içeriğine. Çoğu kez aynı dizeyi birkaç kez yineliyor. Bazen de kimi sözcükleri yanlış okuyor; şiirde doğaçlama değişiklikler yapıyor, dizeleri eksiltiyor ya da çoğaltıyor!

İsmail Küçükkaya’nın bir kusuru da kimi sözcükleri zaman zaman yanlış seslendirmesi. Örneğin İKSV kısaltmasındaki “K” harfini hâlâ “Ka” diye söylüyor. 12 Kasım günkü izlencede ,“cüret” sözcüğünü ısrarla “cüüret” diye, “ü’yü uzatarak seslendirmesi ise benim açımdan bardağı taşıran damla oldu.

Yapılan iş kadar, onun nasıl yapıldığı da önemli. Kötü şiir sunumu, insanları şiirden büsbütün uzaklaştırır. Dostça uyarmak istedim.

***

Seslendirilmesi sıkıntılı sözcükler
“Tak” sözcüğünün sesletiminde yaşanan sıkıntıya daha önce değinmiştim. Seslendirilmesi sorunlu sözcüklerden biri de Arapça kökenli “kal”dir. Sözcüğü kısa sesletirseniz, “gitme, kal!” anlamındaki eylem akla gelir. Oysa bu sözcüğün anlamı Türkçe Sözlük’te, “Söz, lakırdı, laf” olarak açıklanmış. Daha çok “kale almamak” biçiminde kullanılıyor. Anlamı ise “önem vermemek, dikkate almamak”. Ama buradaki “kal”in ilk hecesini “kaal” diye uzun okumazsanız, satın alınmayan bir “kale”den söz eder gibi olursunuz!


Türkçeyi sıkıntısız ve doğru kullanmanın en kestirme yolu, yabancı kökenli sözcüklerden olabildiğince uzak durmaktır!

***


“Beğeni” beğenmek değildir!
Can Yayınları’nın Basın Danışmanı Fazilet Onat imzasıyla posta kutuma düşen tanıtım yazısında, Barış İnce’nin ikinci romanı Sarsıntı için şöyle deniyor:

“Barış İnce, büyük beğeni toplayan romanı Çelişki’den sonra okurlarını her anlamda ‘sarsacak’ bir romanla karşımızda.”
“Beğeni” sözcüğünün “beğenme”yle anlam bağlantısı bulunmadığını, dilimizde Arapça “zevk”in karşılığı olarak kullanıldığını, o yüzden de “beğeni toplamak” söyleminin Türkçe açısından yanlış bir anlatım biçimi olduğunu çok yazdık ama anlatamadık! Ülkemizin sayılı yayınevlerinden birinin basın sorumlusu da aynı yanlışı yapıyorsa biz kime dert anlatacağız?

***

HAFTANIN NOTU

Halit Suiçmez’den yeni kitaplar

siir-boyle-sevdirilmez-543284-1.
Halit Suiçmez, kaleminden kan değil sevgi damlayan bir yazardır. Ekonomistliğinin yanı sıra, çok üretken bir yazı insanıdır. Siyah Beyaz gazetesinin yazı işlerinde çalıştığım dönemde, o da bizim gazetenin köşeyazarları arasındaydı. Halit arkadaşım, ekonomiyi kuru rakamlarla, sıkıcı sayısal verilerle değil, yazınsal bir deneme diliyle anlatmayı sever. Bu türde birçok ürün de vermiştir. Yeni çıkan kitaplarından “Üretken Adam”da anısal öyküler anlatırken, Kanguru Yayınları’ndan çıkan “Öz Peşinde”siyle romana yönelmiş. “Bir arayışın romanı” olarak tanımladığı bu kitabı için, “Paniksiz sevginin ve yerleşik aşkın anlatısı” diyor…

siir-boyle-sevdirilmez-543285-1.

“Üretkenlik” ve “sevgi” sözcükleri, Halit Suiçmez’in tutkuyla bağlandığı iki temel kavramdır. “Sevgi diliyle” yazılmış yeni kitapları da bu izlekler ekseninde yol alıyor.