İsmail Biçer, şiirin net bir tanımını yapmaktan kaçınarak, “Şiir, henüz doğmamış bir çocuğun yarattığı mutluluk olabilir” diyor.

Şiir edebiyat dışıdır

KADİR İNCESU

İsmail Biçer’in yeni şiir kitabı 'Şer Zaman Mezmurları', Bap Edebiyat etiketiyle okur karşısında. “Sadece kendi şarkımı söylemek istiyorum” diyerek, kendi şiir denizini yaratma çabasında olan Biçer ile kitabı ve şiir anlayışı üzerine konuştuk.

'Azade Bir Sızı Yokluğun' başlıklı şiirinizde, “içime sinen şiirler yazdım da/ içimin ateşini aldım” diyorsunuz. Şiirin ‘düşünce’, ‘yazma’ ve ‘son noktayı koyma’ aşamalarında, şairde yarattığı etki/etkiler nelerdir?

Duygu ve düşüncelerimi dizeler üzerinden dile getirirken, oldukça titiz olduğumu özellikle belirtmeliyim. İçime sinmeyen ifadeler bende son derece can sıkıntısı oluşturduğu için, şiirlerimde yer almaz; dışlanırlar. Sorunuzda geçen ‘düşünce’, ‘yazma’ ve ‘son noktayı koyma’ aşamaları, şiire ve şiir okuruna karşı görevimi en iyi şekilde yerine getirmiş olma duygusuyla bende sonsuz bir huzur yaratıyor. Bu anlamda, şiirimizin değerli isimlerinden Aziz Kemal Hızıroğlu’nun bir sözünü anımsatmalıyım: “Hangi anlayışla, dünya görüşüyle, nasıl yazarsan yaz. Yazdığın her şeyden önce şiir olmalı.”

Okurun bir şiirde, şairi tarafından iletmek (ya da çağrıştırmak) istediği dünyanın dışına çıkarak, kendi zihninde farklı anlamlar ve resimler oluşturması, şair açısından bir sorun mu?

Şairin, şiirini yazıp bitirdikten sonra okura ulaştırması, bir nesnenin akan bir suya bırakılması gibi bir şey… Şiirler kitap ya da dergiler vasıtasıyla okura ulaşırlar. Ama birbirinden farklı dünya görüşüne ve sanat anlayışına sahip okura gidecektir ki, hepsi de önüne konulan bu şiirleri, farklı yorumlayacaktır; bu da son derece doğaldır. Her şiirin, okurda aynı duygu ve düşünceyi uyandırması beklenemez. Hele de şiirlerinizi imgeler (metaforlar) üzerinden kurmuşsanız.

“Söylenmemiş ne kaldı/ yazılmayan hangi şiir/ nafile bu çırpınış -iskambilden hayat” dizelerinizden yola çıkarak, söylenmemiş neyi söylediğinizi düşünüyorsunuz?

Şiirin girmediği konu, yoklamadığı kovuk kalmamıştır. Yaşama dair aklınıza ne geliyorsa şiir oradadır ya da orada şiir vardır. Şiirin ‘es’ geçtiği bir şey olduğuna inanmıyorum. Buradan hareketle; şiirin her yerde var olması ya da yaşamın her alanına sirayet etmesi yeterli değildir. Çünkü şiir, sadece anlatan bir şey değildir. Bir söz sanatıdır, bir söyleme/söyleyiş biçimidir. Keşfedilmeyi bekleyen o kadar çok imge var ki… Sonuç olarak; neyi anlattığınız kadar, nasıl anlattığınız daha önemlidir şiirde.

Sanırım buradan şiirin tanımına doğru evriliyoruz. Şiirin bir tanımı olmadığı ya da arandığında derli toplu bir tanımın ortaya çıkamayacağı düşüncesine katılıyor musunuz?

Sorunuzu yöneltirken, yanıtını da bir anlamda verdiniz. Şiirin çok çeşitli tanımları yapılmış olsa da, onu karşılayacak derli toplu bir tanım yapmak zor. Çünkü, ben de birçok şair gibi şiiri edebiyat dışı bulurum. İlla bir tanım yapmam gerekecekse (ki çok karşılaştığım bir durum), net bir tanım yapmakta zorlanır ya da kaçınırım. “Belki de şiir, henüz doğmamış bir çocuğun yarattığı mutluluk olabilir” demekle yetinelim şimdilik.

Şiirlerinizin atmosferinde ‘hüzün’, ‘keder’ ve ‘yalnızlık’ temaları ağır basıyor. Bu kavramlarla anılmak sizde nasıl bir duygu uyandırıyor?

Kitaplarına dair, çokça kalem oynatılan ve söyleşiler gerçekleştirilen biri olmaktan her zaman büyük onur duydum. Bundan dolayıdır ki; bir gün tası tarağı toplayıp bu dünyadan gittiğimde, “Hüzün ve keder denizinde en iyi o kulaç attı” desinler, yeter. Kaldı ki; hüzün ve kederden geçmeyen şiirler eksik ve tatsızdır.

Sırada bekleyen çalışmalarınıza da değinebilir miyiz?

Elbette. Çeşitli şiir, edebiyat dergilerinde ve bazı gazetelerin kitap eklerinde, 2007’den beri yayımlanmış deneme inceleme türündeki yazılarımı, 'Şair Divanı' adıyla yayımlatmayı düşünüyorum. Bu çalışmamı, daha önce benimle gerçekleştirilen söyleşilerde de dile getirmiştim. Ancak bu çalışma, bu kez isim değişikliğine uğramış oldu. Bir diğeri; bugüne kadar yayımlanmış şiir kitaplarımdan bir seçki oluşturarak, 'Sancı Molekülleri' adıyla okura ulaştırmak istiyorum. Öykülerime gelecek olursak; henüz birikiyorlar. Kitaplaşması uzun soluklu bir durum.