‘Şiir insanlık için var’

KADİR İNCESU

İsmail Biçer şiir dünyamızın üretken ve yenilikçi isimlerinden. Kendisiyle yeni şiir kitabı “Sus Alfabesi”ni ve gelecekteki çalışmalarını konuştuk.

>>“Sus Alfabesi” önceki şiir kitaplarınıza oranla ‘hüzün’, ‘keder’ ve ‘yalnızlık’ duygularını daha çok barındırıyor. Yanılıyor muyum?
Doğru. Bahsettiğiniz ‘izlekler’, önceki kitaplarımdaki şiirlere oranla daha fazla; kitabın sonunda yer alan şiirlerden “Kayıp Gölge”yi saymazsak. Nedenine gelecek olursak: Bu dönemsel bir durum. Bu duyguları yoğun bir şekilde barındıran şiirlerimi bir araya getirmek, bilinçli yapmış olduğum bir tercih değil.

>>Refik Durbaş, Ülkü Tamer, Fazıl Hüznü Dağlarca, Rahmi Emeç, Melih Cevdet Anday ve Şükran Kurdakul’dan alıntılar var şiirlerinizde. Bu isimlerin sizdeki karşılıkları nelerdir?
Beni (daha doğrusu şiir anlayışımı) yakından izleyenlerin bildikleri bir şey var. O da, şiirimizin hayatta olan ya da olmayan pek çok ustasını önemsediğim. Hatta, ikinci şiir kitabım “Töz”de, “Kıyısında Dolaştığım Şairler İçin Sözlük” adını taşıyan bir bölüm yapmış, şiirimizin iz bırakmış birçok şairini tek dizeyle ifade etmiştim. Şiirin aynı zamanda ustalardan öğrenileceğine inanıyorum. Her sanatın/zanaatın ustalarından öğrenildiği gibi. Bu anlamda vefa duygusunu elden bırakmamaya özen gösteriyorum. Diğer bir nokta: Adını sıraladığınız şairlerin kitabımda yer alması, onlara ait dizelerin duygu yönünden şiirlerimle de örtüşüyor olmasıdır.

>>Şiir hayatınızdaki eksikleri mi tamamlıyor?
Güzel soru. Evet, şiir hayatımdaki eksiklikleri tamamlıyor. Ama her şeyden önemlisi, şiir hayatımdaki eksikleri açığa çıkarıyor.
Tekrar “Sus Alfabesi”ne dönersek; daha önceleri gün yüzüne çıkmamış (dolaşımda olmayan) çok özgün imgelerle karşılaşıyoruz. İmgenin şiirdeki/şiirinizdeki önemi nedir?
İmge şiirin dilidir, hammaddesidir. İmgesiz şiir, kurumuş dere yatağına benzer. İmgesiz şiirlerin ne kadar sığ, çağrışımdan ve estetikten uzak olduğunu görürüz. İmgesiz şiirler, bir yığın klişelere sahiptir; sıradandır ve kalıcı değildir.

>>“Sus Alfabesi” henüz yeni olmasına rağmen, sırada neler var?
Bugüne kadar, şiirimizin özgün, iz bırakmış birçok şairiyle söyleşiler gerçekleştirdim. Bu söyleşileri (herhangi bir isim değişikliği olmazsa), “Şair Sokağı Söyleşileri” adıyla kitaplaştırmayı düşünüyorum. Çeşitli gazetelerde, gazetelerin kitap eklerinde ve edebiyat dergilerinde yayımlanmış bu söyleşiler, sadece şiiri içeren konular üzerine değil; yer yer kültürel, sanatsal, toplumsal ve siyasal konular üzerine de şairlerimizin bakış açılarını yansıtmaları bakımından önemli içeriğe sahip. Yine tamamlanmak üzere olan bir şiir dosyam var. Bu dosyanın yayımlanması, “Şair Sokağı Söyleşileri”nin yayımlanmasından sonra gerçekleşecek.

>>Az önca , ‘toplumsal konular’ ifadesini kullandınız. Şiir toplumsal konuları dert edinmeli mi?
Bu sorunuz başlı başına, ayrı bir söyleşiyi gerektiriyor. Yine de bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyorum. Şiiri toplumsal konuları dert edinen ya da edinmeyen şeklinde ayırt etmek doğru değil. Bazı şiirler var ki, toplumsal konular üzerine yazılmıştır ve son derece estetik ve sağlamdır. Bazı şiirler de, toplumsal konuların yakınından uzağından geçmez. Ama yine de, bir o kadar sağlam ve şiir adına tüm estetik unsurları taşır. Demek ki; ister toplumsal içerikli şiirler yazın, ister iç dünyanızı yansıtan şiirler yazın, sonuçta yazdığınız her şeyden önce şiir olmalıdır. Çünkü her şeye rağmen, şiir insanlık için var.