“Horozdan korkan” şair-ressam Metin Eloğlu, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın düzenlediği “Şairlerin Seçtikleri” şiir antolojisinde ömrünün fotografisi şöyle çıkarır:

“Soyadı: Eloğlu
Adı: Mehmet Metin
Baba Adı: Hasan -ölü-
Ana Adı: Fatma Nahide -ölü-
Doğum Yeri: İstanbul
Doğum Tarihi: 11 Mart 1927
Dini: Yok
İşi: Sanatçı
Medeni Hali: Evli
Boy, Göz, Renk: Fotoğrafta”

Yapıtlarında Metin Eloğlu dışında Mehmet Metin, Mehmet Emin, Ali Haziranlı, Etem Olgungil, Nil Meteoğlu imzalarını kullandığı da bilinir.

Sıkı bir içkici olduğu da kabul edilmektedir.

Nasıl olmasın?

Eloğlu olarak takma adlarıyla içkiye otursa daha ilk elde bir büyük rakı şişesinin dibi görünecektir.

Eloğlu da içkisini yanında taşıyan şair erbabındandır.

70’li yılların başları…

Ankara’da Türk Dil Kurumu Kurultayı var.

Eloğlu, eleştirmen bir arkadaşıyla Ankara’ya gidecektir “Mavi Tren”le…

Gece boyunca trende içerler.

Sabaha karşı Ankara’ya inerler.

Kurultay’a daha vakit vardır.

Eloğlu, o yıllar sanatçıların uğrak yeri, Sakarya’daki “Piknik’e uğrayalım” der.

Fakat Piknik’te sabah temizliği yapan bir çalışandan başka kimse yoktur.

Eloğlu “Azizim” der, “bize iki sade kahve ve iki de kanyak…”

Adam, “Dolap kapalı bey” der, “size içki veremem.”

Eloğlu, “O zaman sen kahveleri yap” der demez, çantasını açar, bir cep kanyağı çıkarır.

“Her zaman tedbirli olmak gerekir” diyerek içmeye başlarlar.

(Ben içkiye meyyal olduğum zamanlarda çantamda ‘zaten çanta taşımak gibi bir alışkanlığım yok’ içki taşımazdım. Adını sevgiyle andığım Adanalı arkadaşım Önder Bozok, cep kanyağını belinde taşırdı. Ama meyhaneden çıkarken bir kadeh rakı ceketimin iç cebimde olurdu her zaman, “yolluk” olarak değil de “yol”da içmek için.)

Metin Eloğlu bir ara İzmir’e yerleşmiştir.

O yıllarda Attilâ İlhan da “Demokrat İzmir” gazetesinde genel yayın yönetmenidir.

O zamanın gazetelerinde “Gazete ressamlığı” diye bir iş vardı. Görevleri gazeteye girecek resimleri rötuşlayarak baskıya hazır hale getirmekti.

Mesela “Cumhuriyet” gazetesinin iki ressamı vardı: Biri Elif Naci arşivden sorumluydu, öteki Agop Arad gazetenin ressamı…

Aslında gerçekten de bir ressamdı. Desenleri, 50’li yılların nice şiir kitapların içini ve kapağını da süslemiştir.

Arad, eski bir resmi alır, yıpranmış yerlerini beyaz üstübeçle onararak kullanılır duruma getirirdi.

Eloğlu da “Demokrat İzmir”de böyle bir görevle çalışmakta…

Fakat bir süre sonra gazetede dizgi yanlışlarının çoğaldığı görülecektir.

Attilâ İlhan önce bu işe bir anlam veremez, ama sonradan anlaşılır ki bütün düzeltmenler içkili…

Çünkü Eloğlu’nun çalışma odası ile düzeltmenlerin odası yan yanadır ve birlikte içki içilmektedir.

İlhan, Eloğlu’nun odasındaki dolapları açınca içlerinin boş içki şişeleriyle dolu olduğunu görecek ve hemen işine son verecektir.

Gelelim Can Yücel ile dostluğuna…

Can Yücel, yılın oku 1956’yı vurduğunda, üç çocuğunun annesi Güler ile tanışır.

Evliliklerinin birinci yılında Londra’ya düşer yolları.

BBC’nin Türkçe Yayınlar Bölümü’nde spikerlik yapacaktır.

Spikerlik, Nâzım Hikmet’in ölümüne kadar sürer.

3 Haziran 1963’te Nâzım ölümünü BBC’de okumak ona nasip olacaktır.

Ve Nâzım’dan ayrılmanın acısını sunturlu bir küfürle süslediğinden o an işine son verilir BBC’de.

Türkiye’ye dönerler ailecek. Marmaris’te rehberlik, turizm müdürlüğü yapar, eşi Güler ise öğretmenlik.

Ama palmiyelerin kesilmesine karşı durduğu için işine son verilir.

İstanbul’da “Yeni Sabah”ta çalışmaya başlar.

En iyi arkadaşından biri Metin Eloğlu’dur.

Beyoğlu Bursa sokakta bir ev tutarlar.

Eloğlu’nun zaten parası yok, o ise pek bir şey kazanamamakta.

Yine de Eloğlu’na “Sen çalışma şiir yaz, ben sana bakacağım” der.

Bir süre sonra evde şiirden çok içki şişesi birikmeye başlar.

Ama Can Yücel’in annesi olaya el koyacak, ikisini de sefaletten kurtaracaktır.