Siyasi iktidar dış politikada kontrolü iyice kaybetti. Fırat’ın her iki yakasında da işler yolunda değil. ABD ve Rusya’yı aynı anda memnun etme, ya da birbirlerine karşı koz olarak kullanma politikası resmen iflas etti. İdlib’de Rusya, Fırat’ın doğusunda da ABD ile karşı karşıya gelen siyasal İslamcılar sıkışmışlığı aşmaya çalışırken, daha fazla Suriye bataklığına saplanmakta. Suriye’de küresel güç merkezleri arasında bir oraya, bir buraya yaslanılan tahterevalli stratejisi sürdürülebilir değildi. Bu strateji boşa düşmeye mahkûmdu. Ki öyle de oldu. Sahadaki ve masadaki gelişmeler Ankara’nın tüm planlarını altüst etti. Bu sıkışmışlık can havliyle alelacele kararlar almaya zorlarken, Moskova-Washington hattındaki mekik diplomasisi günü kurtarmanın ötesine geçmeyecek. Her adım küresel güç merkezleri arasında yaşanan sıkışmışlığı daha da artırıyor. Yaşanan akıl tutulması, mezhepçi körlük rasyonel kararlar almaya engel. Öyle ki, egemen bir devletin kendi toprağından cihatçıları temizlemesine itiraz ediliyor. Görünür neden sığınmacı akını ve güvenlik tehdidi olarak gösterilse de geçmiş dönem pratikleri Ankara’nın her ikisini de dert etmediğinin göstergesi.

NEDEN İDLİB’İN TEMİZLENMESİ İSTENMİYOR?

Peki siyasal İslamcılar neden Suriye ordusu’nun İdlib’e girmesini istemiyor?

1) Masada pazarlık kozu: Asıl mesele stratejik. Ankara’nın niyeti Soçi anlaşması kapsamında gözlem noktaları üzerinden girdiği İdlib’e yerleşmek. Tıpkı, Afrin’den Cerablus’a uzanan bölgeye yerleşildiği gibi İdlib’te de var olmak stratejik bir hamle olarak görülüyor. Buradaki varlık, kurulacak Suriye masasında askeri ve siyasi olarak bir koz olarak sahaya sürülecek.

2)Sıranın Afrin-El Bab’a gelecek olması: İdlib’in düşmesi sıranın Afrin-Cerablus bölgesine geleceğinin işareti. İdlib sonrasında eli kolu iyice rahatlayacak Suriye’nin ilk hamlesi TSK’nin ÖSO ile birlikte kontrol ettiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının bölgesi olacak.

ANKARA’NIN STRATEJİSİ NE?

Ankara bir yandan Kuzey hattı boyunca SDG/YPG hâkimiyetini reddediyor, “kırmızı çizgi” diyerek bu alanlara müdahale etmek istiyor, öte yandan da Kuzey Suriye’de Suriye devletinin kontrolüne karşı çıkıyor. AKP/Saray rejimi Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla yerleşilen Azez-Cerablus hattında kalıcı olmak gibi “neo-Osmanlıcı” düşler peşinde. Egemen bir devletin topraklarında istediği gibi tasarrufta bulunulmayacağını acı tecrübelerle tatbik edilecek. Genişliği, derinliği, yönetimi belirsiz güvenli bölgede son söz ABD emperyalizminin. ABD’nin her iki müttefikini dengede tutma kaygısıyla onay verdiği güvenli bölge SDG/YPG arasında bir tampon işlevi görecek.

MOSKOVA’DA NEYİN PAZARLIĞI YAPILACAK?

İdlib sonrasında Rusya-Suriye İttifakı’nın bir sonraki adımı TSK-ÖSO kontrolündeki bu bölgeler olması kaçınılmaz. Ankara-Washington yakınlaşmasını gören Moskova’nın Suriye stratejisinin önceliği kendi çıkarlarının muhafazası. Fırat’ın batısı, Akdeniz hattı öncelikli alan. Rusya’nın oyun planı ABD ve müttefiklerini Akdeniz hattından uzak tutmak. İdlib bu nedenle önemli. ABD’nin “güvenli bölge” ile Fırat’ın her iki yakasında manevra alanını genişleteceğinin sezen Rusya, İdlib sınırındaki Azez’den başlayarak Cerablus ve Kobane’ye kadar uzanan hatta kurulacak yeni düzenin kendi çıkarlarını tehlikeye atacağının farkında. Ankara’dan gelen operasyon itirazlarına kulaklarını tıkayan Putin bu nedenle üç gün boyunca Erdoğan’ın telefonlarına çıkmadı. Telefonlar açıldığında ise Erdoğan Moskova’ya çağrıldı. Bugün Moskova’ya gidecek Erdoğan-Putin görüşmesinde İdlib ve güvenli bölge pazarlıkları ele alınacak. Ancak Ankara’nın bu saatten sonra İdlib üzerinde yeni bir manevra yapma olasılığı pek yok. Komşu bir ülke toprakları üzerinde yapılacak her türlü pazarlık yeni sorunlar ortaya çıkaracağı gibi, mevcut bataklığı da daha da derinleştirecek. Şam yönetimiyle doğrudan ilişki kurmadan, Fırat’ın her iki yakasında istikrar sağlanmadan sorun kanamaya devam edecektir. Çok parçalı, istikrarsız bir Suriye her geçen gün Türkiye’yi de istikrarsızlığa sevk edecek. Türkiye için Suriye’de yolun sonuna gelindi.