Sıkışan ekonomi böyle düze çıkmaz
Merkez Bankası’nın faiz kararı beklenirken ülke ekonomisi yüksek faiz, yüksek enflasyon ve yüksek döviz kuru üçgeninde sıkışmış durumda. İktisatçı Sönmez’e göre sorunların çözümü politik dönüşümü zorunlu kılıyor.
Havva Gümüşkaya
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini belirlemek için bugün toplanıyor. Son dört toplantıda faizleri yüzde 19 seviyesinde sabit tutan Merkez Bankası, hazirandaki toplantının ardından yaz aylarında faizlerin düşürülebileceği sinyalini vermişti. Haziran ayı enflasyon oranının yüzde 17,53 seviyesine çıkması faiz indirimi ihtimalini düşürdü ancak gözler bugün Merkez Bankası’ndan gelecek haberde. Analistler bugünkü toplantıdan faizlerin sabit tutulması kararını bekliyor. Öte yandan artan üretici fiyat endeksi verilerinin yüzde 42,9’a çıkması enflasyonu tehdit ederken temmuz ayının başında elektriğe yüzde 15, doğalgaza ise yüzde 12’lik zam önümüzdeki aylarda enflasyonun daha da artacağına işaret ediyor.
Saray’ın baskısı ve enflasyon
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ise önceki gün yaptığı konuşmada ekonominin faiz, döviz kuru ve enflasyon parantezine sıkıştırılmaya çalışıldığını iddia ederek, “2021 yılında ulaşacağımız büyüme oranıyla, dünyanın yükselen ekonomisi olduğumuzu, hedeflerimize adım adım yaklaştığımızı ispatlayacağız. Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolunda diğer alanlarla birlikte ekonomide de emin adımlarla ilerliyoruz” ifadelerini kullandı. Ancak ülke ekonomisi uzun süredir Saray’ın faiz indirme ve enflasyon baskısı ile karşı karşıya. Yaşanan ekonomik krizle birlikte faiz oranlarının seyri ve bunun enflasyon ile döviz kuru üzerindeki etkilerine dair tartışmalar yapılıyor.
Erdoğan’ın ekonomi çevreleri tarafından pek kabul görmeyen “enflasyonu düşürmek için faizlerin indirilmesi gerekli” görüşünü savunduğu biliniyor. Bu görüşün Merkez Bankası üzerinde yarattığı baskı nedeniyle son dört toplantıda faizler ne düşürülebiliyor ne de artırılabiliyor.
Şahap Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası’nın başına geçirildiği andan itibaren oluşan düşük faiz beklentisi, Kavcıoğlu’nun göreve başlamasının ardından yapılan dört toplantıda da ertelendi. Haziran ayında yapılan PPK toplantısının karar metninde enflasyona dair bir başlık açılarak “Enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler dikkate alınarak, Nisan Enflasyon Raporu tahmin patikasındaki belirgin düşüş sağlanana kadar para politikasındaki mevcut sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir” denilmişti.
Faiz-Enflasyon-Döviz Arasındaki ilişki
Merkez Bankası'nın piyasadaki para arzını yönetebilmek için sahip olduğu araçlardan birisi politika faiz oranları. Faiz oranlarının düzeyi, bireylerin ve kurumların kaynaklarını tasarrufa ya da harcamaya yöneltmesinde belirleyici oluyor. Tüketim harcamalarının artması enflasyonun yükselmesine neden oluyor. Faizlerin indirilmesi ise tüketim harcamalarını artıyor. Dolayısıyla faizlerin indirilmesi seçeneği haziran ayında yüzde 17,53 olarak açıklanan enflasyonun daha da yükselmesi riskini taşıyor. Bu nedenle bugün yapılacak toplantıda Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi beklenmiyor.
Türkiye girdi maliyetleri açısından dışa bağımlı bir ülke. Bu nedenle döviz kurunda yaşanan en ufak bir oynaklık girdi fiyatları yukarı yönlü hareketlendiriyor. Bu da doğal olarak satış fiyatlarını etkiliyor ve enflasyonu hareketlenmesine neden oluyor.
***
İktidardan umut kesildi
Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu sıkışıklığı BirGün’e değerlendiren İktisatçı yazar Mustafa Sönmez, ekonomik sıkışmışlığın çözümünün politik dönüşümü zorunlu kıldığına işaret etti. “Dövizdeki yüksek seyir ise 3 yılını dolduran ‘tek adam’ ya da ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ ile ilgili” ifadelerini kulanan Sönmez, “Birçok yönden dışa bağımlı üretim, son 3 yılda yüzde 90’a yakın artan döviz fiyatlarından etkileniyor” dedi.
İktisatçı yazar Mustafa Sönmez
Sönmez, bu durumun Saray rejimiyle ilgili olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Üretim maliyetlerinin hızla artmasında en önemli etken döviz fiyatlarındaki tırmanış. Üretici fiyatları ile döviz fiyatları artışı yakın seyrediyor.
Dövizdeki yüksek seyir ise 3 yılını dolduran “tek adam” ya da “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” ile ilgili. Bu sisteme iç ve dış ekonomik aktörlerin duyduğu güvensizlik, döviz arzını azaltırken, Merkez Bankası’nın eritilen 128 milyar doları bile soruna çözüm olamadı ve ülkeyi daha şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten uzak bir profile büründürdü. Bu durum, yabancı yatırımcı girişini caydırıyor ve Türkiye’nin önümüzdeki 12 ayda 225 milyar dolara varan döviz yükümlülükleri dövizin yüksek seyrinin devam edeceğini, buna bağlı olarak enflasyon sorunun öneminin artacağını ortaya koyuyor.
Enflasyona karşı parasal sıkılaştırma politikalarından siyasi kaygılarla uzak duran Saray rejimi, birçok konuda olduğu gibi enflasyonda da kontrolü kaybetti ve bu özellikle işsiz, dar gelirli kesimler için bu iktidardan umudu kesmek, yeni arayışlar içinde olmak demek. Ekonomik sorunların çözümü daha çok politik dönüşümü zorunlu kılıyor.”