İktidar bloku siyaset dilini giderek sertleştiriyor. Saray ittifakı dışında hemen herkes ‘terörist’ ilan edilirken bilhassa HDP’nin kapatılması tartışması muhalefet cephesini bölme amacı taşıyor. Kısa vadede iktidarın bekasına dönük bu dil, uzun vadede ülkeyi daha karanlık günlere sürüklüyor.

Sıkıştıkça nefret diline sarılıyorlar

Mehmet Emin KURNAZ

PANDEMİ ve ekonomik krizin köşeye sıkıştırdığı iktidar bloku, siyaset dilini her geçen gün sertleştiriyor. Ana muhalefet partisinden HDP’ye, geçinemediğini söyleyen esnaftan Boğaziçi öğrencilerine dek Saray ittifakına karşı yükseltilen her ses şiddetle susturulmaya çalışılıyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başta olmak üzere, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun bu dile sarılıyor. Toplumda ‘terörist’ ilan edilmeyen neredeyse hiçbir kesim kalmazken kısa vadede Saray’ın bekasına dönük bu dil, uzun vadede ülkeyi daha karanlık günlere sürüklüyor.

BAHÇELİ HDP’Yİ HEDEF ALDI

Son olarak Bahçeli, hedef tahtasına yine HDP’yi koydu. “HDP, PKK’nın ta kendisidir” diyen Bahçeli, “Bu HDP’nin kapatılması için zaman kaybetmek devletimizin egemenlik haklarına ileri düzeyde zarardır” diye konuştu. Bahçeli, HDP’nin kapatılması için başvuru yapacaklarını da söyledi.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Somer, Siyaset Bilimci Akademisyen Fatih Yaşlı ve Gazeteci Kemal Can ile iktidarın politik şiddet dilini konuştuk. Siyaset bilimcilere göre, söz konusu dil iktidar cephesinin genel yönelimi haline geldi. Siyaset bilimciler, bilhassa HDP’nin kriminalize edilmesini, hem muhalefet cephesini bölme hem de Saray’a sırtını dönen milyonları konsolide etme çabası olarak görüyor.

***

7 Haziran-1 Kasım sürecine benziyor

sikistikca-nefret-diline-sariliyorlar-842395-1.Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Somer: Sertleşen siyaset dili sadece Bahçeli ve Soylu ile kısıtlı değil. İktidarın politikası bu. Bunu 2015 sonrası döneme benzetebiliriz. İktidarın oy desteği azaldıkça politikalarında sertleşme olacağını bekliyordum. Boğaziçili öğrencilerden avukatlara, işçilerden madenlere karşı çıkan çevrecilere kadar herkesin “terörist” olarak nitelendirilmesi, söylemsel şiddet yoluyla oluyor. Bir bütün olarak muhalefeti itibarsızlaştırmaya bir yandan da bölmeye çalışıyorlar. İktidar, oy desteği düştüğü için zor kullanarak, muhalefete karşı bir üstünlük kurmaya çalışıyor. 2015 Haziran seçimleri sonrası iktidar, çoğunluğunu kaybetmişti, kaybettiği andan itibaren Türkiye bir korku ve terör ortamına girdi. Bu korku duygusunu o dönem iktidar kendi söylemleri ile körükledi. Bunun sonucunda da kasımdaki seçimlerde kazandı. Bu güvenlik kaygıları, şiddetten ve tehlikelerden korkmayı, güvenlik kaygısının öne geçmesini sağlar. Güçlü olana sığınma ihtiyacını ortaya çıkartır. Hem de bir akıl tutulması yaratır. Muhalefet terörü kınayan ama iktidara sorulması gereken meşrU soruları da soran kendi alternatif bildirisini de yayımlamalı düşüncesini de önemli buluyorum.

***

Siyasette yeni bir evreye geçiliyor

sikistikca-nefret-diline-sariliyorlar-842396-1.Siyaset Bilimci Akademisyen Fatih Yaşlı: Bahçeli ve Soylu’nun söylemleri iktidarın genel stratejisinden ayrıştırılabilir söylemler değil. Siyasetteki sertleşme Bahçeli ve Soylu’nun iktidar bloku içerisindeki hareket alanlarını genişletiyor olabilir. Ancak sertleşen sadece Bahçeli ve Soylu değil. Erdoğan’ın ve örneğin “İletişim Başkanı”nın son günlerdeki açıklamalarında da giderek sertleşen bir ton görüyoruz. Bunun gerisinde ise esas olarak iktidarın en güvendiği yer olan sandığın artık en güvenilir yer olmaktan çıkması bulunuyor. İktidar, başta ekonomik kriz olmak üzere, çeşitli nedenlerle oylarında ciddi bir aşınma olduğunun ve artık yüzde 50’yi kolay kolay geçemeyeceğinin farkında. İktidarını devam ettirebilmek için başvurabileceği tek yöntem ise topluma daha çok “sopa” göstermek. Bunun için de en elverişli araç Kürt sorununda bir kez daha şiddet siyasetini yükseltmek ve milliyetçilik rüzgârları estirmek. Bunlar üzerinden ise karşı-ittifakların dağıtılması hedefleniyor. Yani hem CHP ile İYİP arasındaki ittifakı bozmak hem de Kürt siyasi hareketinin 31 Mart seçimlerinde olduğu gibi sandıkta “Millet İttifakı”na destek anlamına gelecek bir tutum almasını engellemeye yönelik bir plan söz konusu. Irak operasyonu sonrası Türkiye siyasetinde yeni bir evreye geçildiğini, bu plana uygun adımların arka arkaya atılabileceğini düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde HDP’ye kapatma davası açılmasından tutun da Irak’ta ve belki Suriye’de yeni birtakım operasyonlara girişilmesine ve tüm bunlara bağlı olarak muhalefetin daha çok baskı altına alınmasına uzanan bir genişlikte, bu planın nasıl hayata geçirildiğini göreceğiz büyük olasılıkla.

***

Muhalefeti ortak etmek istiyorlar

sikistikca-nefret-diline-sariliyorlar-842397-1.Siyaset Bilimci Gazeteci Kemal Can: Bahçeli’nin çıkışı yeni değil, HDP’nin kapatılma çağrısı olsun, Erdoğan’ın reform söyleminin çerçevesini çizen üslubu olsun, aylardır doz artırarak, güvenlikçi politika çizgisini kalınlaştırıyor. Erdoğan’ın; Bahçeli’nin Arınç, Kurtulmuş gibi isimleri hedef alan çıkışlarına bile cevap vermediğini düşünürsek, üslubunu Bahçeli ile uyumlu hale getirdiğini görürüz. Zaten bu dönem siyasetin gerilim ve sertlikle geçeceğinin, büyük ölçüde de HDP ve Kürt meselesi üzerinden muhalefet etrafında bir baskı oluşturulacağının işaretleri vardı. Bu strateji artık yürürlüğe konuyor. Anketlerden de anlaşılan sonuç iktidarın kendi güvenliği için elindeki tek argümanın muhalefetin birlikte duruşunu önlemek olduğunu görüyoruz. HDP’nin kapatılmasına ilişkin bu strateji, hızlı bir sonuç almaktan çok, süreci ‘verimli’ kullanmak gibi bir amaç taşıyor. Kendileri bir kapatma davası açmayıp muhalefeti buraya ortak etmek ve HDP üzerinde oluşturulabilecek tasarrufları zorlamayı düşünecekler.