Şili halkı, neoliberalizmi bitirecek yapısal reformlar lehine tercih yaptı. Diktatör Pinochet’in devrilmesinden bu yana kazanılan en büyük zafer. Şimdi toplumun ve işçi sınıfının önderliğinde köklü yapısal reformlar yapma zamanı.

Şili’de halk, diktatör kalıntılarını siliyor

Pablo Abufom

15-16 Mayıs günlerinde Şili’de yerel seçimler yapıldı, bununla beraber Anayasa Kurulu’nda koltuk sahibi olacak üyeler de seçildi. Başkan Sebastian Pinera etrafında birleşen sağcılar ağır darbe aldılar. Merkez koalisyon Concertacion ise resmen çöktü. Seçimlerin kazananı sol siyaset ve toplumsal hareketler oldu. Önemli yerel yönetimlerin yanı sıra, yeni anayasayı yazacak kurulun üyelerini de sol seçmen belirlemiş oldu.

Belediye başkanlarını belirleyen; kent konseyi, yerel yönetim ve anayasa kurulu üyelerini seçen bu önemli seçim, bir dönüm noktasıydı ve etkisi yıllarca hissedilecek. Solun galip gelmesi sayesinde 18 Ekim 2019’da halk sokağa döküldüğünde verilen sözler tutulmuş oldu. Daha da önemlisi, Şili diktatörlükten kurtulduğunda merkez sağ, merkez sol ve ordu arasında varılan uzlaşma ile inşa edilen ‘geçiş dönemi rejimi’ artık yıkılmak üzere.

Frente Amplio ve Şili Komünist Partisi gibi solcu partiler önemli yerel yönetimleri kazandılar ve anayasa kurulunda da önemli ağırlığa sahip oldular. Bilhassa feministler, çevreci gruplar ve yerli grupların halk mensupları önemli temsil hakkı kazandılar. Sol fırtına on yıllardır dışlandığı kurumsal siyasette, bir gecede tekrar söz sahibi oldu.


Bu esnada Şili siyasetinin ‘geleneksel’ elitleri sersemlemiş vaziyette; çıkardıkları ders, Şili halkının kendilerine ‘mesaj yolladığı’ oldu.

Fakat geçen haftanın seçimini, seçmenin ‘tepki oyu’ şeklinde yorumlarsak yanılgıya düşeriz. Seçmen sandığa gitti ve sosyal hakları güvenceye alacak, neoliberalizmi yerle bir edecek yol haritasından yana tercih kullandı.

Yeni Anayasaya Doğru

Yeni anayasaya giden yolda birçok güçlük yaşandı. 15 Kasım 2019 günü patlak veren kitlesel eylemleri bastırmaya çalışan ana akım siyasetçiler o dönem ‘Toplumsal Barış ve Yeni Anayasa Mutabakatı’ denen bir belgeye imza attılar. İmzacı olmayan tek parti, Komünist Parti’ydi. Eylemcileri yatıştırma amacıyla tasarlanan bu belge bir yandan yara alan Pinera Yönetimine can suyu olmuş, aynı zamanda Pinochet döneminin mirası niteliğindeki anayasanın yeniden yazımı için de fitili ateşlemişti.

2020 yılında ülke çapında yapılan plebisitte, halkın yüzde 78’lik bölümü Anayasa Kurulu oluşturulması yönünde oy kullandı. Kurul 77 kadın ve 78 erkek olmak üzere toplam 155 kişiden oluşacak ve bu kişilerin görevi Şili’nin Magna Carta’sını yazmak olacaktı. Sosyal haklar, devletin görev ve sorumlulukları, mülkiyet rejimi gibi birçok konu baştan tanımlanacaktı.

Yasama organınca oylanacak anayasa reformun, kurulda üçte ikilik çoğunluğun oyunu alması gerekiyor. Üçte birlik bir azınlığın süreci tıkayacak ağırlığa sahip olması, sağ için umut kaynağı oldu çünkü radikal reform önerilerini bu şekilde veto edebileceklerdi. Fakat gelinen noktada yüzde 33’lük temsil oranını dahi yakalayamadılar ve bu plan suya düştü.

İnsanları yüreklendiren tüm bu gelişmelere karşın, yanıtlanması gereken bazı sorular var. Bir defa, seçmen katılım oranının neden yalnızca yüzde 43,4’te kaldığına kafa yorulması gerek. 2020’nin Ekim ayında yapılan plebisite katılım fevkalade yüksekti.

Ayrıca ülkenin en önemli seçmen bölgelerinden birinde dört feminist aday kurul dışı kaldı çünkü seçim sistemi bağımsız adayların aleyhinde işleyen detaylar barındırıyor. Kurulda eşit cinsiyet dağılımı gözetilmesini öngören kurallar da bazı önemli kadın adayların kurul dışı kalmasına sebep oldu. Kurula 8M isimli feminist koordinasyon grubunun temsilcisi olarak seçilen Alondra Carillo, verdiği demeçte “Cinsiyet dağılımı kuralları kadınların çoğunluk kazandığı bir tabloda erkeklere ayrıcalık tanıyor” dedi.

Kurula gireceği tahmin edilen Birleşik İşçi Merkezi de temsil hakkı kazanamadı. Yıllardır sosyal güvenlik sisteminin yeniden tasarlanması için çalışan NO+AFP grubu da birçok aday çıkarmasına rağmen yalnızca bir sözcü çıkarabildi.

Seçimin toplumsal hareketler için büyük zafer olduğunu söylemek de güç. Azınlık temsilcisi gruplar, ekolojistler ve öğrenci grupları olumlu sonuçlar alırken, örgütlü emek grupları beklenen başarıyı yakalayamadı.

Kurulun ilk oturumuna yalnızca birkaç hafta var. Kurulda verilecek ilk mücadele, iç prosedürlerin tanımlanması üzerine olacak. Muhafazakarlar 15 Kasım mutabakatında kararlaştırılan koşulların korunmasını talep ederken, sol bu koşulların antidemokratik olduğu gerekçesiyle karşı çıkıyor. Örneğin, sol üçte iki çoğunluk maddesine karşı çıkacak ve uluslararası ticaret anlaşmaları gibi diğer sosyo-ekonomik sorunları da tartışma eksenine dahil etmeye çalışacak.
Çoğunluk kazanan neoliberalizm karşıtları kurulda belirleyici rol oynayabilirler, fakat başarılı olmak için sağ ve Concertacion birliğinden doğacak dirence teslim olmamalılar.

Geleceği Çizme Fırsatı

Önümüzdeki haftalarda Komünist Parti ve Frente Amplio arasındaki ittifakı da yakından izlemek gerekecek. Yerel seçimlerde birçok yerel yönetim koltuğunu kazanarak büyük başarı elde ettiler ve Kurul’daki başlıca sol bloğu oluşturuyorlar. Frente Amplio koalisyonu 2017 yılındaki kuruluşundan bu yana ilerici ve genç siyasetin temsilcisi oldu. Fakat giderek ‘geçiş dönemi’ siyasetinin buyruklarına teslim olduğu görüntüsünü veriyor. ‘Yönetilebilirlik ve pazarlık’ yaklaşımlarına öncelik verdiği anlaşılıyor ancak kimilerine göre daha radikal yaklaşımlara ihtiyaç var.

Tecrübe sahibi Komünist Parti ise öncelikli konularda merkez sol ile ortak hareket ederken, ihtiyaç doğduğunda anti-neoliberal yaklaşımlarda güçlü duruşunu muhafaza ediyor. Kuruldaki neoliberalizm karşıtı bloğun güçlenmesi için partiler arası görüş ayrılıklarının üstesinden gelinmeli ve Şili solunun parti sıralamasından fazlası olduğu tanınmalı.

Şili solunu bekleyen birçok güçlük olsa da, birçok fırsat da var. Feminist ve anti-kapitalist bir program etrafında birleşme şansı hiç bu kadar yakın olmamıştı. Sol, Anayasa Kurulu’nun görevini, Ekim 2019 eylemlerindeki taleplerle bağdaştırmakta başarılı oldu. Şimdi bir yandan kuruldaki güç ilişkilerini yönetirken, bir yandan da toplumun geleceğini işçi sınıfının iyiliğini gözetecek şekilde inşa edecek vizyonu ortaya koymalı.

Kısacası Şili solu sokağın gücünü gösterdi. Şimdi sıra büyük sınavda. Bu gücü kullanıp Pinochet’den miras kalan ekonomik sisteme, yepyeni bir toplum inşa edecek şekilde karşı çıkabilmesi gerekiyor. Bağımsız solun ve toplumsal hareketlerin aktif katılımını güvenceye almak, kuruldaki sol partiler için elzem olacak. Şili’de ve Latin Amerika genelinde şahit olduğumuz Feminist Grev son on yılların en önemli siyasi olaylarından biriydi. Diğer ilerici güçler tarafından dışlansaydı, anti-kapitalist mücadele büyük yara almış olacaktı.

Son olarak, sol bu tarihi fırsatı kullanmak istiyorsa, yalnızca Anayasa Kurulu’nda baskı unsuru olmakla yetinemez. Solun bazı kesimleri ve toplumsal hareketler, halkın iradesinin görmezden gelinmemesi için sokağa çıkarak kurulu ‘kuşatma’ altına almak gerektiğinden söz ediyorlar. Önümüzdeki haftalarda Şili sokakları, yeni anayasanın fitilini ateşleyen harekete benzer şekilde toplumsal iradeyi gözler önüne sermeli.

Anayasa Kurulu halkın katılımına açık olmalı ve toplumun alt kesimlerinin tekliflerini değerlendirebilmeli. Kurulun çalışma alanının dışına taşan siyasi konular özelinde dahi değerlendirme yapılmalı. Mapuçe bölgesindeki devlet destekli terör görüşülmeli, neoliberal otoriter rejime başkaldırmada önemli rol oynayan emek kurumları güçlendirilmeli.

Şili 1980’lerin antidemokratik anayasasını ortadan kaldırmak için önemli bir adım attı. Şimdi toplumun ve işçi sınıfının önderliğinde köklü yapısal reformlar yapma zamanı. Anayasa Kurulu’nun önümüzdeki iki yılda yapacakları, ülkenin geleceğini ve siyaset çerçevesini çizecek.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Jacobin