Bolivya, Peru, Nikaragua, Honduras ve şimdi de Şili. Son bir yılda solun-sosyalistlerin seçimleri kazandığı ya da mevcut iktidarlarını koruduğu, ülkelerden bazıları bunlar. Güney Amerika’da fena halde bir sol fırtına esiyor. Sırada Brezilya var.

Eylül 2022’deki seçimin Lula’nın kazanması halinde –ki kesin gözüyle bakılıyor- Güney/Orta Amerika yeniden bir sol iktidarlar kuşağının eline geçecek.

Tıpkı 2000’lerin başında Hugo Chavez’in Venezuelası’yla başlayıp Brezilya, Bolivya, Ekvator, Paraguay ile devam eden dalga misali. Güney Amerika yine, yeniden sola yüzünü döndü.


Meksika’dan Şili’ye, Küba’dan Venezeula’ya, Honduras’tan Arjantin ve Nikaragua’yaya uzanan geniş coğrafyada işbaşına gelen sol, homojen değil kuşkusuz. Sosyalistinden sosyal demokratına uzanan geniş sol skalada hepsi farklı bir noktada yer alıyor.

LATİN SOLUNUN FARKLI RENKLERİ

Orta ve Güney Amerika’daki sol iktidarlara yakından bakacak olursak üçlü bir kategorizasyona gitmek mümkün.

1) Pembe dalga/Sosyal demokratlar: Meksika, Arjantin, Kosta Rika ve Honduras sosyal demokrat isimlerin elinde. Andrés Manuel López Obrador Meksika’da Alberto Fernández Arjantin’de, Carlos Alvarado Quesada Kosta Rika’da iktidarda. Honduras’ta kasımdaki seçimi kazanan Xiomara Castro, ocak ayında görevi devralacak.

2) Kırmızı dalga/Solcular: Nikaragua, Venezuela, Bolivya, Peru bu kategoride ele alınabilir. Nikaragua’da Daniel Ortega liderliğindeki Sandinistler, Venezuela’da Nicolas Maduro, Bolivya’da Evo Morales’in varisi Luis Arce, Peru’da Pedro Castillo kendilerini sosyalist olarak tanımlayan liderler. Tüm eleştiri, eksik ve yanlışlarına ragmen bu ülkelerdeki yönetimler sosyal demokrasinin çok solunda yer alıyor.

3) Kızıl dalga/Sosyalistler: Karayip Denizi’nin ortasında yarım yüzyılı aşkın süredir ABD’ye direnen Küba sosyalist bir ülke. Miguel Díaz-Canel’in Küba’sı sol skalanın en sol ucunda konumlanıyor.

ŞİLİ’DE PERİ MASALI

Şili’de sol Gabriel Boric ile birlikte adeta bir peri masalına imza attı. Yakın siyasi tarihin en özgün başarısı iki yıl önce metro zammına karşı başlayan gösterilerle start aldı. Kısa sürede zamları da kapsayan toplumsal bir başkaldırıya dönüştü. Aylar süren gösteriler sonrası diktatörlük bakiyesi anayasa referanduma götürüldü. Ardından da yeni anayasayı yazacak kurucular kurulu seçiminde ağırlık solun, bağımsız adayların oldu.

Ve o hikâye pazar günü itibariyle tamamlandı. Başkanlık seçimini öğrenci hareketi liderliğinden gelen Hırvat asıllı bir ailenin çocuğu olan 35 yaşındaki Boric’in kazanması bütün sola umut oldu.

Daha seçilir seçilmez, seçim zaferini kutlamak yerine Boric’in sosyalist olmadığını ispata çalışanlara da bir çift söz söyleyelim. Evet, Boric en genel ifadeyle solcu bir aday. Sosyal demokrat-sosyalist arası bir yerde. Kamucu politikaları savunan, halkçı bir isim. Yeni bir Çipras olur mu olmaz mı sorusunu ortaya atmak Hayri Kozanoğlu Hoca’nın da yazdığı üzere “Halkın faşizme hayır demesi anlamına da gelen” Boric’in zaferini gölgelemek olur.

Evet, Şilililer ve tüm Güney Amerika halkları bir kez daha gösterdi ki, "El pueblo unido, jamas será vencido!" yani "Örgütlü bir halkı hiç bir kuvvet yenemez!"

***

Dolar/borç diplomasisi

Borç diplomasisi Çin’in uluslararası sistemde görece daha az gelişmiş ülkelere kredi vererek onları borçlandırarak kendisine tabi ettiği stratejiye verilen isim. Tanımlama elbette ki Batılı ülkelere, uzmanlara ait.

Küresel liderlik için ABD ile çok yönlü bir rekabete girişen Çin’in Güney Amerika’dan Balkanlar’a, Orta Asya’dan Afrika’ya kadar pek çok ülkede “dolar diplomasisi” olarak da tanımlanan bu sistemle limanlardan havayollarına, köprü ve tünellerden otoyollara pek çok stratejik yapının işletmesini devralıyor.

Çin verdiği paranın nasıl ve nerede kullanılacağına karışmadan çeşitli devletlere kredi musluklarını açarak “borç tuzağı”na düşürüyor. Borçlarını ödeyemeyecek durumda kalan devletlerin çeşitli varlıklarına bir anlamda ipotek koyuyor. Zambiya, Uganda, Sri Lanka, Ekvator Ginesi, Cibuti, Tacikistan, Kırgızistan, Laos, Maldivler, Madagaskar, Pakistan, Karadağ bu ülkelerden bazıları. Bu ülkelerdeki havalimanları, limanlar, otoyollar çoktan Pekin’in eline geçti.

Son olarak Nikaragua vaat edilen krediler ve yardımlar sonrası Tayvan ile bağını kopardı, Çin ile diplomatik ilişki kurdu. Honduras’taki solcu Castro yönetiminin de Nikaragua’yı takip etmesi bekleniyor. Daha önce de Panama, El Salvador ve Dominik Cumhuriyeti aynı şekilde taraf değiştirmişti.