Ayrı düşürülmüş doğal ve toplumsal parçaların yatay düzlemde kendiliğinden yan yana gelişlerini bir düşünsenize; o tükenmez güzelliği. Şimdi canlanma, canavar olma zamanı

Şimdi canavar olmak vardı

Canavarı düşman belletiler bize, yedi başlısı vardı, ağzından ateş çıkaranı. Ve öldürdüğümüzde kahraman olacaktık. Canavarlar icat ettiler, öldürdük. İktidar kendi bekası için canavarlar icat etmek zorunda. Ama canavarlarını öldürerek tüketemezsiniz, asıl mesele canavar üreteni ortadan kaldırmak. Canavar da biziz, kahraman da. Canavarları bizden yaratıyor ve sonra bizi bize kırdırıyor. Niye yatay bir düzlemde yan yana gelerek biz bir canavara, canı olana dönüşemiyoruz ki? Canavarın canı vardır; iktidarın üretmediği, dolayısıyla yok edemeyeceği canlı bir bedene dönüşmek. Aradan iktidarı çıkarın, geriye kalan toplumsal beden canavardır ve çok güzeldir.


Canavarı ‘uyumsuz öğelerin birleşimi’ olarak tanımlayan Alfred Jarr klasik güzellik anlayışını reddetmiştir: “Ben kendine özgü, tükenmez her güzelliği canavar olarak tanımlarım.” Klasik güzellik, bütün ile parça arasındaki sayısal simetriye, uyuma dayalı kanonik bir beden anlayışıdır. Ve bedenin kanonlaşması, akışkan olan bir şeyin kalıba sokulmasıdır. Kanonik beden anlayışında parçaların kendi başlarına bir değeri olmadığı gibi, güzel de değillerdir. Ancak bütünün içinde, bütüne orantılı ve uyumlu bir şekilde katıldıkları ölçüde değer kazanırlar.

Hükümdarın baş, işçilerin ve köylülerin ayaklar olduğu hiyerarşik bir toplum kanonik bir bedendir. Ayaklar kendi başlarına hiçtir. İktidar açısından ‘ayaklar baş olursa kıyamet kopar’, muhalefete göreyse ‘akılsız başın cezasını ayaklar çeker’. İktidar için hiyerarşik bütün güzeldir. Bu yüzden aynaya baktığında kendini güzel buluyor.

simdi-canavar-olmak-vardi-502328-1.


Oysa canavar öyle mi? Canavarın bedeni uyumsuz parçalardan oluşmuştur, tek tek parçaları da güzeldir ve değerli, bütünü de. Kadim zamanların canavar imgelerine bakın! Doğanın tek tek parçaları birleştirilmiştir.

Yunanlıların Chimera’sının gövdesi aslandır, sırtında keçi kafası vardır, kuyruğu yılan. Ya da Çin ejderhasının gövdesi yılandır ve yine uyumsuz öğelerin birleşimidir: kartal pençeleri, geyiğin boynuzları, devenin başı, boğanın kulakları, kaplanın bacakları ve yarasa kanatları. Ve iktidarın aynasından baktığımız için canavar çirkindir. Bakışımız, uyumlu parçalardan oluşan bir bütünü güzel olarak algılayacak şekilde evcilleştirilmiştir. Ve modern toplumlarda biçim, norm ile yargılandığında, uyumsuz parçalardan oluşan bedenler norm dışı ilan edilecektir.

Doğa, tüm zamanların canavarı. Üst paleontolojik dönemdeki canavar imgesi (teriantrop), doğanın bedenleştirilmesidir; insan, doğanın tekil parçalarını yan yana getirerek doğayı bir canavar olarak imgeleştirmiş. Baykuş gözleriyle, geyik boynuzlarıyla, ayı pençeleriyle, iki ayağı üzerinde duran bir yaratık. Hıristiyanlıkta Aziz George’un öldürdüğü yedi başlı canavar da doğadır, insan doğası. Doğa topyekûn düşmandır, öldürülmeli. Ve doğa, modern zamanlarda akılla yenilmesi gereken baş düşmana dönüşmüştür.

simdi-canavar-olmak-vardi-502329-1.

İktidar doğaya karşı kendisine müttefik ararken kapitalist üretim bandında bir başka canavar ortaya çıktı. Burjuvazi, feodal bütünü parçalayıp parçalarını kentlerdeki fabrikalarda bir araya getirdiğinde proletaryayı yaratmıştı. Mezarlıktan toplanan ceset parçalarından yaratılmış Frankenstein canavarı. Ve burjuvazi kendi yarattığı canavarın kendisini öldürmesinden korktuğu için bu canavarı ortadan kaldırmış ama bu sefer de zombileri yaratmıştır. Artık zombiler yürüyen cesetlerdir: “Anlamsız fakat doymak bilmez açlıklarıyla” her şeyi “silip süpürmek... isteyen” zombiler (Luckhurst, Zombiler, Koç). İktidar, ayrıştırıp hiçleştirdiği parçalardan beyinsiz ve belleksiz zombiler üretti, düşünmeden tüketmeleri için. Oysa Jarr canavarı ‘tükenmez güzellik’ olarak tanımlamıştı, ‘uyumsuz öğelerin birleşimi.’ Ayrı düşürülmüş doğal ve toplumsal parçaların yatay düzlemde kendiliğinden yan yana gelişlerini bir düşünsenize; o tükenmez güzelliği. Şimdi canlanma, canavar olma zamanı.