ABD Hürmüz Boğazına ordu yığıyor, okyanuslar aşarak gemiler gönderiyor. İran petrolünü sattırmıyor. İran kendisine düşman olan ülkelerin gemilerine el koyuyor. Suriye sonrası Hürmüz Boğazı krizi artık kapıyı geçti! Biz TSK’nin yapısını değiştirdik! Değişiklik iyi mi kötü mü? Belli değil!

YAŞ geldi çattı…Siyaset askeri terfilere el attı! Bazı generaller istifa etti. Hükümet istifaların ikisine peki dedi... Diğerlerinin imzaları çekildi...

Havuz medyası istifa eden generalleri, görev yerlerini beğenmemekle suçladı… Generaller de “O kadar da değil. Biz en zor görevleri yaptık ” diye cevap verdi. Kalemşörler siyaseti destekledi, TSK mensupları da gerçekleri açıkladı!

Cumhuriyet Gazetesi’ne beyanat veren emekli Tuğgeneral Ali Er; “İstifaların nedeni, generallere YAŞ’ta gösterilmiş olan güvensizliktir. Siyasi irade, komutanları terfi ettirmemekle komutanlara olan güvensizliğini ortaya koymuştur” diyerek, TSK’nin gerçek düşüncesini dile getirdi…

Aslında TSK içinde çok önemli görevler almış, Atatürk ilkeleriyle yetişmiş subayların genel düşüncesi daha da vahim!

“Bugünkü iktidar, TSK’nin içinde kalan son laik, çağdaş Cumhuriyet ilkeleriyle yetişmiş subayları tasfiye ediyor. Geleneklerini sinsice yok etmekten vaz geçti. Artık açtıktan yapıyor…Böylece kendi düşünce ve felsefelerine uygun bir TSK yapısı kuruyor.”

Özellikle Süleyman Şah Türbesi’nin yer değiştirilmesi ve arkasından Ege’de 18 adanın Yunanistan’a bırakılmasına çok kızıyorlar. Uluslararası antlaşmalarla Türkiye’ye bırakılmış ada ve kayalıkların terk edilmesi nedeniyle değişen kıta sahanlığı, Akdeniz’de hakkımız olan enerji havzalarının kaybedilmesine sebep olduğu için daha da öfkeleniyorlar. Asıl sitemleri siyasete ve muhalefet partilerine. İktidarı başıboş bıraktıkları için!

FETÖ’nün, Ergenekon, Balyoz, casusluk vb. adlarla açtırdığı kumpas davalarının başlangıcında sessiz kalan dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı nefretle anıyorlar. Aynı duyguları şimdi TSK’nin yapısı ve kuruluş ilkelerinin değiştirilmesine katkı sağladığı için Hulusi Akar’a da duyduklarını ilave ediyorlar…

Eskiden, Ankara’da ve ülkenin çeşitli yerlerinde Askeri Garnizo’ların kapılarında “Güçlü Ordu-Güçlü Devlet” yazardı. Şimdi bu tabelalar kalktı. Acaba niye? Bence “güçlü” niteliği yok edildi o nedenle! Ordu ve devlet var! İç içe girmiş… Onlarda tek adam rejimine bağlı!

Öteden beri aklı başında olanlar bir bilmeceyi çözmeye çalışıyor! Türkiye, Suriye Savaşı’nda nerede? Kimin yanında? Önce dostum Esat, sonra Emevi Camii’nde kılınacak namaz. Ve sonunda Düşman Eset! (Eset Arapça, Aslan demek)

Astana Ruhu gereği, İran ve Rusya ile düşman Eset’in varlığını korumak görevi.

Ama ÖSO ile Esat güçlerine karşı savaş.

ABD stratejik ortağımız. G20’de birlikte çalışma uzlaşması.

ABD/YPG birlikteliğine karşı.

YPG terör örgütü.

Ama YPG’nin hamisi ABD ile güvenli bölge kurma hazırlığı yapılıyor.

Rusya’dan S400 alındı. Milyar dolar verildi.

NATO’nun Rus S400’lerini yok etmek için yaptığı F35‘leri de ABD’den alıyoruz Onlara da milyarlar veriyoruz !

Çelişen soru ve davranışları daha da sıralamak mümkün.

Sorulara tam cevap bulamadan onlarca gencimizi şehit veriyoruz. Bu savaş için ülke milyonlarca dolar para harcıyor…4 milyonu aşan “geçici koruma altındaki” Suriyelilerin maliyeti de çabası... Bu bataklık devam ettikçe, bir yandan terör sürecek, diğer yandan terörü bitirmek ve savaşı kazanmak için silahlanmaya para harcanacak.

Çelişkili, başı ve sonu düşünülmeden, uluslararası diplomasiyi uygulamadan, ülke çıkarlarını öncelemeden acemice yapılan dış politika bizi bu çelişkili noktaya getirdi. Şimdi çözüm arıyoruz!

Önceki gün Erdoğan, Rusya’ya silah fuarını gezmeye gitti. Yeni savaş araç ve gereçleriyle silahlar alma çalışmaları başlatıldı.

Erdoğan, Rus SU35 savaş uçağının uçtuğunu öğrenince! Putin’e “alabilir miyiz?” diye sordu. Putin olumlu baktı. Hatta SU57’leri de birlikte yapabileceğimizi söyledi. Yani yeni bir masraf kapısı daha açıldı… Şimdi neyi çözdük?