BirGün’de Mustafa M. Bildircin’in haberini okumuşsunuzdur: “İçeride ve dışarıda dökülen iktidar ‘algı’yı yönetecek: Psikolojik savaş dairesi! İletişim Başkanlığı’na ‘Manipülasyon ve dezenformasyona karşı faaliyette bulunmak’ yetkisi verildi.”

Aslında yeni bir gelişme yok. 12 Eylül’den bu yana bir var olup bir ‘yok’ olan bu tür kurumlara yeni bir isim verilmiş. Çünkü psikolojik savaş toplumsal muhalefeti bastırmak için kontrgerillanın bir parçası olarak dünya çapında sürdürülen bir uygulamadır. 12 Eylül öncesinde ve 12 Eylül sırasında epey öne çıkmıştı.

Şimdi yine algı yönetimi derdine düştüler. Birkaç istisna dışında neredeyse tamamını ele geçirdikleri medyaları, trol ordulardı da yetmedi demek ki. Böylece İletişim Başkanlığı’na “psikolojik harekât” görevi de verilmiş oldu. Farklı kurumlar aracılığıyla zaten sürdürülen dezenformasyon, manipülasyon, telefon dinleme tekelleşti.

“Algı operasyonlarıyla mücadele edeceğiz” derken elbette kendi imal ettikleri bir algıyı dayatmayı daha da artıracaklar. Faşizmlerde örnekleri görülen Gobbels’in propaganda bakanlığı gibi bir şeyleri var güçleriyle devreye sokuyorlar.

Önder İşleyen bu yeni yalan makinesinin sebebini pek güzel açıkladı: “Şimdi daha büyük yalanlar söyleyebilmek için daha büyük propaganda makineleri oluşturuyorlar.”

Geçen yıl mart ayında da sormuştum: “Psikolojik savaş nedir?” Cevabını da vermiştim: “Hasmın psikolojisini bozmaktır.”

İktidar dönüp dönüp aynı şeyleri köpürterek yaptıkça müsaadenizle ben de söylediklerimi bir parça tekrarlamış olacağım: Evet, aslında memlekette psikolojiyi bozmak için özel çabaya gerek yok. AKP iktidar olduğundan bu yana tam teşekküllü bir psikolojik savaşa maruz kalmaktayız. Haber, tevatür, yorum kirlenmesiyle kafalar cacık halde; yapılacaksa eğer, önümüzdeki seçimlerden hükmen galip çıkma gayretiyle yine psikoloji bozma savaşındalar.

Bakın işte, muhalefeti topyekûn zillet- illet- düşman ilan ederek tam bir psikolojik ‘iç savaş’ yaşatmıyorlar mı?

Bu arada kendi tabanlarını konsolide etmek, bir arada tutmak istiyorken kutuplaştırma daha da önem kazanıyor, karşı kutbu daha da düşmanlaştırıp hedef kitlesini de ikna etmek için onları da korkutmaktan başka çareleri yok. Psikolojik savaş ile sadece hasmının psikolojisini bozmayı değil böylece kendi hedef kitlesinin psikolojisini bozmayı da amaçlıyorlar: “Bakın biz gidersek elinizdekinden de olursunuz. Tanzim olun, konsolide olun ve mutlaka yine bizi iktidarda tutun.” Zaten muhalefet kitlesine psikolojik savaş yetmeyince terörist muamelesi yapıp resmen bam güm girişiyorlar.

Peki, kendi seçmenini neden korkutmaları lazım? Çünkü moral vererek, vaat ederek konsolide edebilmeleri artık mümkün değil, çünkü moral verecek gerekçeleri veya yalanları da kalmadı. Bahçeli’nin homurtularından ne dediğini pek anlayamıyorduk ama yürek ferahlatmadığını kestirebiliyorduk. Şimdi o da anlaşılmadığının farkında ki Twitter aracılığıyla asıp kesmeyi tercih ederek psikolojik iç savaş meydan muharebesine katılıyor. AKP’nin çaldığı her davulun önünde halay çekmeyi muhalefet sanan CHP yönetimi ise “psikolojik savaş Niyazileri” payesiyle yetiniyor.

Kısacası, “Yalanın ikna edici olması için bir miktar doğru katmak gerekir” şeklindeki psikolojik savaş ilkesi aklımıza gelse bile, o bir miktar doğru da kalmamış ki ellerinde, topyekûn ve katıksız yalanlara maruz kalacağımız aşikâr.

Faşizmin iki ayağı var: Terör ve demagoji. Psikolojik savaş, kirli savaştır ve silahlı savaştan daha tehlikeli ve etkilidir. Tecrübeyle sabittir: Kirli savaş, siyasetin sefilleştirilerek devam ettirilmesinden başka bir şey değildir. Psikolojik savaş, korkutarak yönetmek ve kazanmak üzerine kurulu bir siyaset tarzının olmazsa olmazıdır.

Onların psikolojik harekâtları varsa bizim de sosyolojik harekâtımız var! Çünkü toplumsal muhalefet hareketleri psikolojik savaş zehirlerinin en etkili panzehiridir.

Yani değil mi ya, bizim BirGün gazetesi bugün itibarıyla 6001 gündür yayında ve bu da psikolojik savaşa karşı yeni bir adımdır işte…