Bütün TİS sürecinde imza yetkisi en çok üyeye sahip konfederasyon olan Memur Sen 1 milyon 20 bin üyesi olmasına rağmen 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisinin geleceğini belirliyor. 700 bin civarında üyesi olan diğer konfederasyonların masada yetkisi yok.

Şimdi 'mikrofon' sırası emekçilerde

MEHMET AYDOĞAN

AKP kurulduğu günden bugüne politik varlığını sürdürebilmek için tüm gücü tekelleştirmeye çalışıyor. Yaşamın tamamını bu tekçi hatta tabi kılabilmek için de elinde bulundurduğu kamuyu yönetme erkini bu amaca dönük kullandı. TİS süreci de bu tablonun kamu emekçileri açısından somutlanmış halidir. Tek adam, tek parti, tek ‘sendika’... Yandaş sendika gereken rolü oynar, partiden görevlendirilmiş kişi-ler- oyunu devam ettirir ve sonuçta tek adam karar verir.

Evrensel olarak çalışma yaşamının tartışılmaz “Her sendikanın kendi üyesi adına toplu sözleşme imzalama hakkı vardır” ilkesinin yok sayılarak, çoğunluk sendikaların ve en fazla üyeye sahip konfederasyonun tek yetkili olarak belirlenmesi amaçlandı.

Bu yaklaşım iktidarın kontrolünde olan konfederasyonun sürekli çoğunluk olacağı kabulüne dayalıdır. Çoğunluğun kaybedilmesi, siyasi iktidarın da el değiştireceği bir dönemde olabilecek bir durum olarak kabul edildiği için, bu olasılık onlar açısından kısa vadede olası değildir. Bundan dolayı da, çoğunluk konfederasyonu ve kamu işveren heyeti emekçilerin her türden muhalefetine ve itirazına kayıtsız kalabilmekte, akıl sınırlarını zorlayan metinlere “Toplu Sözleşme” adı altında imza atabilmektedirler. Ekonomik kriz, enflasyon artışı emekçilerin yaşamında varlığını her geçen gün daha fazla hissettiriyor. Açlık sınırının 2100, yoksulluk sınırının 6800 TL’ yi aştığı, elektrikten, doğalgaza, çaya zamların devam ettiği koşullarda neoliberal politikaları fütursuzca hayata geçiren AKP kaybediyor ve kaybetmeye devam edecek. Kamu emekçileri mücadelesi tarihi bir fırsat ile karşı karşıyadır. TİS süreci ile sınırlı kalmayan bütçe görüşmelerine uzanan güçlü mücadele araçlarının nasıl kullanılacağı meselesi aynı zamanda kamu emekçileri mücadelesinin önümüzdeki dönemini belirleyecektir.

EMEĞİN TEMSİL SORUNU

3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisini ilgilendiren toplu “sözleşme” süreci 1 Ağustos tarihinde başladı ve şu an “Kamu Hakem Heyeti” aşaması ile sürmektedir. Sendikalara ve sendika yöneticilerine dair tartışmalar, şimdi de boş cüzdan atma etkinliğinde, cüzdanındaki kartların çokluğundan dolayı uzun süre cüzdanı ile vedalaşamayan Memur-Sen başkanı ile devam etmektedir.

Mevcut 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar yasasının içeriği; yasanın gerçek bir toplu sözleşme olmadığının, anlaşmazlık olması durumunda sendikanın olmazsa olmazı olan grev hakkını dahi kullanamadığı bir antidemokratik yazılar, uygulamalar düzeninden ibarettir. Buna göre Hakem Kurulu’nun 11 üyesinin 7’sini doğrudan veya dolaylı olarak işveren devlet ve iktidar belirliyor. Yani yandaşlaşma sadece bazı sendikalarla sınırlı değil hakem olarak düşünülen kurullar içinde geçerlidir. 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi adına görüşmelere üç kamu görevlisi konfederasyonu katılıyor. Bütün TİS sürecinde imza yetkisi en çok üyeye sahip konfederasyon olan Memur-Sen 1 milyon 20 bin üyesi olmasına rağmen 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisinin geleceğini belirliyor. İşçi sendikaları sadece kendi üyeleri için TİS imzalarken, Memur-Sendikalarına bu hak tanınmadı. Herkes en çok üyeye sahip konfederasyonun imzaladığı sözleşmeye mahkûm... 700 bin civarında üyesi olan diğer konfederasyonların masada yetkisi yok. TİS masasında temsil sorunu sadece 1 milyon 20 bin üyesi olan konfederasyonun (Memur-Sen) 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini temsil ve imza yetkisiyle sınırlı değil. Aynı zamanda işveren devlet, konfederasyonların görüşme heyetlerinin oluşumuna da müdahale edebiliyor. Son örneğini Mardin, Diyarbakır ve Van Büyükşehir Belediyelerine kayyum atanmasında gördüğümüz süreklileşmiş OHAL hukuksuzluğu ve keyfiliğinin bir örneği de 2 dönemdir TİS görüşmelerinde yaşanıyor. KESK eş başkanları bakanlık tarafından görüşme heyetine kabul edilmiyor. KESK’in görüşme heyetindeki eş başkanlarının isimlerini haksız hukuksuz KHK'lerle işlerinden ihraç edilmelerini gerekçe göstererek veto edebiliyor.

Memur-Sen’in yandaşlığını sadece siyasal yakınlık olarak da görmemek gerekiyor. Önceki yıllardaki toplu sözleşme dönemlerinde altına imza attıkları sözleşmelere bakıldığında mikrofon azizliğiyle(yardımıyla) işbirlikçiliğin, uzlaşmacılığın ve kamu işçilerinin haklarının masada satışının gözler önüne serildiği; Türk İş Genel Başkanı’ nın ‘’şansızlığının’’ yaygın bir davranış olduğu yandaş sendikaların; Memur-Sen’ in de gerçekliğidir. Gece yarısı kapalı kapılar ardında yapılan görüşme ve imza atılan sözleşmeler mikrofonun açık unutulmasının yardımına ihtiyaç duyulmayan gerçeklerdir. Önceki TİS sürecindeki satış sözleşmeleri, mikrofon açık unutulsa da unutulmasa da ‘yetkili’ konfederasyon Memur-Sen in bütün kamu emekçilerinin bildiği en önemli özelliğidir.

Kamu İşveren Heyeti’nin Memur-Sen’le ne zaman ve nerede yapıldığı bilinmeyen son görüşme sonrasında TİS görüşmeleri uzlaşmazlıkla sonuçlandı. Hakem Heyeti’nin 28 Ağustos’a kadar karar vermesi gerekiyor. Hakem Heyeti’nin oluşumu ve yapısı farklı bir sonucun çıkmasını yani emekçilerin lehine sonuç üretmesini pek olanaklı kılmıyor. Memur-Sen, TİS sürecini Hakem Heyeti’ne götürerek Türk İş başkanına yapılan eleştirilerin benzerlerinden kurtulma eğilimi içerisindedir. Yaptığı açıklamalarla TİS masasında kendisinden başka konfederasyon istemeyen Memur-Sen Başkanı anlaşılıyor ki hükümetle beraber danışıklı dövüşü de içeren bir oyunun içerisindedir. Hakem Heyeti siyasi iradeden bağımsız bir kurul değildir, dolayısıyla tarafsız değildir. Oyunun bir figüranı da Hakem Heyeti’nin kendisidir. Sendikal literatürde sarı sendikacılık: İşçi ve emekçilerin hakları yerine uzlaşmayı seçen, işçilerin mücadele isteğini işbirlikçi tavrıyla kıran ve sermayenin istediklerini karşılayan sendika olarak biliniyor. Yukarıda anlattığımız duruma bakınca iktidar güdümlü sendikalar için fazlası var eksiği yok denilebilir...

YENİ BİR MÜCADELE İÇİN...

Kamu emekçileri açısından gelinen süreç bir bitiş değil, bütçe görüşmelerine ve sonrasına uzanacak yeni bir mücadele döneminin başlangıcıdır. Kamu kaynakları, sermaye ve AKP uzantısı cemaatler, yapılar tarafından Türkiye tarihinde görülmemiş boyutta yağmalanırken emekçiler için, halk için açlığın, yoksulluğun, sefaletin dayatılmasına karşı Tekel eylemlerinden bugüne uzanan biriktirilmiş güçlü bir mücadele zemini vardır.

KESK; TİS öncesi dört koldan yürüyüş kolları başlatarak ülkenin her yerinde örgütlediği basın açıklamaları ve 1 Ağustos’ta Ankara’da gerçekleştirdiği eylemle kamu emekçilerini ve tüm yurttaşları birlikte geleceğimize sahip çıkmaya çağırdı. Ve şimdi de 27 Ağustos Salı günü tüm kamu emekçilerine birlikte mücadele çağrısı yaparak; ‘’İnsanca Bir Yaşam, Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İçin’’ 1 günlük iş bırakma çağrısı yaptı. TİS sürecinden bütçe görüşmelerine ve sonrasına uzanacak kamu emekçilerinin hak mücadelesini, tüm yurttaşların kamusal hizmet hakkı mücadelesini birlikte örgütleyebilecek tarihi bir fırsat önümüzde durmaktadır. Kamu emekçilerinin hakları, tüm yurttaşların kamusal hizmet hakkı tekçi rejimin dayattığı çembere sığmaz... Milyonlarız... Bu memleketin gerçek sahipleriyiz... Birlikte başarabiliriz.