Ülkenin iyi sanılan üniversitelerinden birini kazandığımda, okul yönetiminin ilk oryantasyon toplantısını(uyum sağlama anlamında) isminden dolayı, “Adamlar öğretecek ki oryante ediyorlar” hissiyle karşılamıştım

Şimdi okullu olduk,  okeye de dördüncü olduk

KEMAL CAN KAYAR - kemalkyr@gmail.com

Okullar açıldı. Emin olun ki öğrenciler ve ailelerinden çok, kampüslerdeki terörle mücadele şubeleri hazırlık yapıyor. Ne yazık ki sizin belki büyük umutlarla gittiğiniz okulların, gerçek bilim üretmekten çok uzak olduğunu üzülerek göreceksiniz. Artık Mahmut Hoca’nın ormanda eğitim verdiği idealist eğitimci dönemlerinden çok uzağız, zaten okulu taşıyacak orman da kalmadı piyasada. Mahmut Hoca “Okul sadece tepesinde çatısı olan bir yer değildir,” derdi, bunlar iyice şaşırdı. İmparatorluk saraylarının ismini külliye yaptılar. Görende içerde atom parçalıyorlar diye düşünür. “Evraka” diye sadece bir kere bağırsalar o da b.klarında boncuk bulduklarındandır merak etmeyin.

Üniversite konusunda oldukça tecrübeli sayılırım, Türkiye üniversitelerinde yedi senemi geçirdim. Ama bilimsel yeteneklerimden ziyada başka yeteneklerim gelişti. Mesela bir sivil polisi yüz metreden tanıyabiliyorum. Çünkü benim okuduğum okulda öğrencilere ayrılan dersliklerin yanında polislere ayrılan bürolar var. Birçok üniversitede 12 Eylül’den kalma temeşe (terörle mücadele) yazıhaneleri duruyor. Üniversiteye kayıt zamanında bilumum cemaat, okulun kapısında yurtlarına öğrenci almak için stand açar. Bazı zamanlarda polisin de kapıda hayırlı olsun diye kolonya döktüğü söylenir.

Ülkenin iyi sanılan üniversitelerinden birini kazandığımda, okul yönetiminin ilk oryantasyon toplantısını(uyum sağlama anlamında) isminden dolayı, “Adamlar öğretecek ki oryante ediyorlar” hissiyle karşılamıştım. Ama toplantıda okul dekanın yaptığı konuşma tamamen neleri yaparsak disiplin suçu işleyeceğimizle alakalıydı ve uzun uzun yasaklardan bahsetti. Dekanın uzun konuşması insanları o kadar oryante etti ki, insanlar bir süre kurşun kalemle yazılmış duvar yazılarının bile önünde durmaya korkar oldu. Böylece benim de, üniversitede tüm bu saçma yasaklardan kurtulacağız ümidim suya düşmüş oldu.

BİR NESLİ EVRAKTA SAHTECİLİK UZMANI YAPTILAR

Üniversite, ilkokul, lise hangisi olursa olsun bize ilk öğretilen korkmak oluyor. Sadece öğretmenden ve onun temsil ettiği devletten korkmuyoruz. Karneyi alıyorsun, evde aileden de korkuyorsun. Kendi çıkış yollarını yaratıyorsun. Elimizde çamaşır sularıyla, bir nesli evrakta sahtecilik suçuna itmedi mi bu sistem? Şimdi bilgisayardan kontrol edilebiliyor ama; baskılar yüzünden sahte evrak uzmanı olmuştuk bizler. Daha sonra gazetelerden takip ettik, bazılarımız işi iyice büyütüp sahte evrakla şirket CEO’su bile oldular. Dört nala sistemin tersine koşup sonra yere düştüler bu arkadaşlar da.

OPTİK FORMLAR KORKULARIMIZI OKUYACAK KADAR HASSAS DEĞİLDİ

Şuna çok eminim ki devletin eğitim anlayışı benim kafamda olması gerektiği gibi canlanmıyor. Ne acıdır, ben öğretmenin bize bir şeyler anlatmakla görevli olduğunu uzun süre anlamadım. Öğretmeni bir çeşit güvenlik görevlisi sanıyordum. Bir saat boyunca bizim hareketsiz kalabileceğimizi teyit eden bir güvenlik görevlisi. Peki o sınavlar bizimle ne kadar ilgiliydi. Optik formlara soruların cevaplarını değil korkularımızı kodladık ama o makinalar korkularımızı görecek kadar hassas değildiler. O çok korktuğumuz öğretmenlerin bile en az bizim kadar gariban olduğunu seneler sonra anladık.

4+4+4, 8+4, 1+4 hiç fark etmiyor, hepsinin toplamı bir dünya insanı etmiyor kısacası. Kardeşimin okuluna veli toplantısına gittiğimde üzülerek bakıyorum ünlü Türk büyüklerine, hepsi miğferli bıyıklı adamlar. Aralarında güler yüzlü bir bilim adamı yok. Çünkü okuyan, sorgulayan adam sevilmiyor bu ülkede. Sadece okulda değil her yerde. “Okumaktan çıldırdı” deyiminin olduğu tek ülke burası. O yüzden okumak da sadece para kazanmakla ilgili çoğu zaman. Kariyer sevdasıysa sadece Türkiye’ye özgü değil. Bir kapitalizm hastalığı. Vizör, koordinatör gibi kısa süre önce olmayan terimleri hayatımıza soktular. Ama bu sistem sana sadece vizör olmayı dayatmıyor. Diplomanı kiralayıp; bomba yapacaksın benim için diyor mesela ya da çürük inşaatıma sağlam rapor vereceksin, gıdanın genetiğini bozacaksın. Eğitim sistemi köklerinden kapitalizme zincirli çünkü bu sistemi değiştirebilecek en büyük silahlardan eğitim.

Şu sıralar o kadar uzağız ki bunları tartışmaya. Her gelen devlet bir kısım insanı dışarda bırakıyor, sistemin isteklerine göre. Evimin yanındaki kahve üniversite mezunu işsizlerle dolu. Onlar da dert etmiyorlar durumlarını artık. Yoksa ömür geçmez. Ama ben merak edip soruyorum atanamayan öğretmen Ahmet’e, “N’oldu Ahmet yerleşebildin mi sonunda?” . Ahmet artık konudan iyice uzaklaşmış, önündeki ıstakada tek taşı eksik peri gösteriyor: “Dört eldir dönüyorum abi, valla yerleşemedim bir türlü araya."