Pazar günü yapılan 8. Olağanüstü Kongre’yle ÖDP bir manifesto yayınlayarak yoluna Sol Parti olarak devam etme kararı aldı.

Gerekçesi çok açıktı: “Siyasal İslamcılığın ve ona eşlik eden neoliberal kapitalizmin yarattığı tahribatı gidermek ve emekçi halk sınıflarının yararına bir düzen kurmak ancak ve ancak sol bir politikayla mümkündür.”

Memleketin hali ortada ve bu halden kurtulmanın çeşitli yolları aranıyor. Kimi sağcılar döner kavşağı çözüm yolu gösteriyor, şu iktidardan kurtulmak için dolanıp geri dönelim diyorlar; CHP’nin başını çekenler “biz de herkesin gittiği sağ yoldan gidelim, bizi takip edin başka yolunuz yok” dayatmasındalar.

ELBETTE BAŞKA BİR YOLU VAR!

Ve “Şimdi Sol zamanı” diyen devrimciler, sosyalistler elbette kendi yollarında yürümeye devam ediyorlar, edecekler. Sol Parti atılımıyla işte o yoldaki engelleri de aşmak amaçlanıyor.

ÖDP, sosyalizmin tarihsel bir döneminin bittiği vakitlerde, 23 yıl önce kurulmuştu. Geçen yıllar boyunca Dünya da değişti, Türkiye de. Böylece değiştirilmesi gereken olguda önemli değişiklikler meydana geldi. Değiştirilecek olgu değişince, değiştirenin de değişmeye mecbur kalması kaçınılmazdı. Elbette yol aynı yol, yolculuk aynı yolculuk, ama yolcuların, yoldaşların önüne aşılması gereken yeni engeller çıkınca, yeni örgütlenme tarzları ve yeni mücadele biçimleri bir ihtiyaç haline gelir.

Son yıllarda mevcut sömürü düzeninin ve İslamcı rejiminin iç içe geçmiş krizi derinleşerek devam ederken, halk sınıflarındaki tepkiler artsa da, sosyalistler devrimci bir siyasi seçeneği ortaya koymada yetersiz kaldıklarını tespit ettiler. Özellikle yerel seçimler sonrasında eski dönemin yapılarının, örgüt tarzlarının, mücadele biçimlerinin miadını doldurduğu görüşü öne çıkmıştı.

Çünkü sosyalist sol da, muhalefette olduğu sürece kendini (değiştirmeyi iddia ettiği) muarızlarına göre her yeni durumda yeniden kurgulamaya, şekillendirmeye ve donatmaya mecburdur. Ayrıca sosyalizmin yeni bir tarihsel dönemini başlatmak için de yeni bir atılım şarttır. Devrimcilik, elbette, dünü-bugünü-yarını aynı anda yaşayabilmektir, geçmiş birikiminden güç alıp geleceği bugünden kurabilmektir.

Evet rejim de değişti, siyasi İslami bir faşizm altınayız. Ama bu faşizm karşısında, emekçilerin ve ezilenlerin doğal tepkisi yanı sıra direnen iki önemli faktör daha var. Kadınlar ve gençler. Kadınlar şeriat baskısına ve cinayetlere karşı seslerini yükseltiyorlar. Ve AKP’li ebeveynler bile ellerinde cep bilgisayarları olan kendi genç çocuklarını ikna edemiyorlar. Siyasi İslam karşısında deizmin artması, cami sayısı çoğalırken cemaatin azalması ve gençleri karşılarına almaları en büyük kâbusları…

Öte yandan makineleşme ve mekanik zihniyet üzerinde yükselen sanayi devrimi ve onun ürünü kapitalizm karşısındaki itirazları da yine günümüz gençliği farklı yollarla yeniden üretebiliyor. Genç kuşaklar mekanik/analog kapitalizm yerine geçen bir nevi dijital kapitalizm karşısında, bilişim devriminin nimetlerinden yararlanabilen yeni bir devrimci zihniyetin damgasını vurduğu bir tepki sergiliyorlar. Böylece gençler sosyalizmi de kendi dilleriyle, yani geleceğin diliyle ve tahayyülüyle ifade edebilmek istiyorlar. Bunu da ancak gençleşen ve dinamikleşen yeni bir parti hayatı sağlayabilecek ve Sol Parti işte bunun da bir imkânı ve aracı olabilecek.

Şimdiki sosyalizm yeni neslin, gençlerin tahayyülünün ürünü olacaksa, o halde “Sosyalizm, hemen şimdi” demek, gençlerin sosyalizmin gereklerini bugünden kendi dilleriyle ve kendi yordamlarıyla yerine getirmeye başlaması demektir.

Merhaba Sol Parti:

Sosyalizm, hemen şimdi!