Simurg, küllerinden yeniden doğduğu söylenen, Zümrüdü Anka diye de bilinen bir efsane kuşudur.

***

Hep birlikte izledik, dinledik; tekrarlarsam siniriniz bozulacak ama mecburum. Tamam, yangındır yanar, ama “orman yanar iktidar bakar” durumu hâsıl olunca tabii ki öfkeden beynimiz bile yanar. Yangınlar henüz başlamışken “milletimiz cömerttir” diyen Dışişleri (evet Dışişleri!) Bakanı Çavuşoğlu “yardım hesabı açılacağını” ilan etti. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, yangınlardan tam 20 gün önce ne demişti? “Çakmak yaksalar haberimiz oluyor. İHA’lar ve 776 gözetleme kulesiyle yangınlara müdahale eden Türkiye, bu alanda lider ülkedir.” Sonra yangınlar başladı ve “THK uçakları işe yaramaz” dedi, “bizde üfürükten tayyare var” diyemediğinden “başka uçak getirmiyoruz, kalabalık yapıyorlar, aslında yangından belediyeler sorumlu” diyebildi. Aynı iddiayı Reis’i de “Yerleşim bölgelerindeki yangının sorumluluğu büyükşehir belediyesinin” diye devam ettirdi. Ardından yurttaşlara otobüsten keyif (!) çayı paketi fırlattı.

Ardından evladı ölmüş aileyi taziye için ayağına çağırdı. Yangınlar bile TOKİ reklamına tahvil edildi. Evleri kül olanlara AKP’li Gündoğmuş Belediye Başkanı “Evleri kullanılamaz hale gelenler için TOKİ tarafından cüzi faizlerle 20 yıl ödemeli evler yapılacak. Çok eski evi olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler” diye caka sattı. Ya RTÜK ne yaptı? Yangın genelgesiyle televizyonlara “yanan yerleri değil, sönen yerleri gösterin” talimatı verdi. Halk TV’nin canlı yayınına baskın yapıldı. Yardım merkezlerine saldırdılar. Yol kesip kimlik sordular. Bir yandan yangınları teröristler çıkarıyor dediler, bir yandan kendi dediklerini yalanladılar. Yardım çağrısında bulunanları suçladılar. Canlı yayında Türkiye’de kaç ağaç dikildiği tartışılırken AKP’li Cumhurbaşkanı, eski AKP’li vekil Resul Tosun’u arayıp 5 milyon değil 5 milyar ağaç dikildiğini söyledi. Yazıyla beş milyar tuğrayla 5 milyar. Daha ne olsun?

***

Peki, niye böyle yapıyorlar, böyle konuşuyorlar? Hep yalan söylüyorlar, tamam da… Şaşkınlar mı? İyice ipin ucunu mu kaçırdılar? Mahsus mu yapıyorlar? Şimdilik sadece öfkeyle ve acıyla ve şaşkınlıkla dinliyoruz. Sanırım sonraki yıllarda bunun asıl sebeplerini tanıklarıyla, belgeleriyle öğreneceğiz.

***

Görün bakın, arsızca bu yangınlara bile “Allah’ın bir lütfü” diyecekler. Ve bundan yine nemalanacaklar. Yaşanan felaketi BirGün manşeti özetledi: “Ağacın yeşilini doların yeşili için yok ettiler.” 9 yılda yangın sonrası 320 bin metrekare (32 hektar) ormanlık alanda 15 turistik tesis kurulmuş olması, son yanan yerlerin de yine imara açılacağı endişesini haliyle depreştiriyor. Yurttaş olduk. Horlandık. İşsiz kaldık. Kul sayıldık. Yurttaş diye bir şey tanımıyorlar, yurttaşları tebaa/kul yerine koyuyorlar ve öyle davranıyorlar. Hayat ile ölüm arasında bitmeyen Covid salgını, ekonomide mutfak yangını da herkesin canına tak etmiş durumda devam ediyor.

***

Geçen Haziran ayında, henüz yangın çıkmamışken yazmıştım: MS 64 yılında ve yine bir Temmuz ayında bir gece vakti Büyük Roma yangını çıkmış ve tarihe geçmişti. Bazı tarihçiler Neron’un çıldırmış halde, adamlarını şehri yakmaya gönderdiğini ve yangını şarkı söyleyerek ve Lir çalarak seyrettiğini yazmıştı. Günümüzde ise Lir çalmıyorlar, sadece çalıyorlar işte…

Önce memleketi koyu bir karanlığa mahkûm etmişler ve ardından yolsuzlukla, arsızlıkla, hırsızlıkla, açlıkla, zulümle yangın yerine çevirmişlerdi. Ve son orman yangınları alevleri sayesinde bir kez daha karanlıklarında gizlemeye çalıştıkları her bir şey aşikâr hale gelmeye başladı.

Emekçi olduk. Sömürüldük. Yoksul kaldık. Aç bırakıldık. Kürt’tük. Komşu olduk. Katledildik. Maktul sayıldık. Ülkeydik. Ormandık. Yandık. Bittik. Kül olduk.

***

Belli ki bundan böyle o darbı meseli hakikat kılacağız. Kul değil çoğul yurttaş olmak ve Zümrüdü Anka kuşu misali “küllerimizden doğmak” zorunda kalacağız.