Sınavların eğitim sisteminin sonucu olduğunu düşünenlerin de kullandığı “Sınava dayalı eğitim” kavramsallaştırması, sınavların eğitim sistemi üzerindeki baskısını anlatır. Bizce sınavlar, ölçme ve değerlendirme aracı olmadığı gibi sistemin üstünde ayrı bir denetim aracı işlevi görüyor. Haliyle eğitimin içeriğini oluşturan müfredat, öğretim yöntem ve teknikleri ile süresi gibi diğer tüm planlamaları sınavlara göre belirleniyor. Adnan Gümüş’ün deyimi ile o nedenle “Okul ve üniversiteler sınavla anılır olmakta, sınavla özdeşleştirilmekte; YÖK ve MEB okul ve üniversiteyi sınavlara indirgemektedir.” (Evrensel, 24 Mart)

Karantinanın sona ereceği 17 Mayıs sonrası eğitimde izlenecek yol konusunda belirsizlik devam ederken Eğitim Bakanlığı sınav takviminin detaylarını açıkladı. Buna öre; ortaöğretim Hazırlık, 9, 10, ve 11. sınıflarda ikinci dönem sınavına katılıp katılmaması öğrencinin isteğine bağlı olacak (İki dönem sınavı tamamlanan 12. sınıflar sınava girmeyecek); sınava katılmayan öğrenciler için birinci dönem sınav sonucu geçerli olacak ve ikinci dönem sınavına giren öğrenci aldığı notu beğenmezse birinci dönem notunun geçerli kabul edilmesine isteyebilecek!

Aklı başında biri, hiçbir ilkeye, amaca ve gerekçeye dayanmayan; ölçme ve değerlendirme kriterlerini taşımayan, sınıf geçmeyi etkilememesi gereken böyle bir sınava ne gerek var diye düşünür. Ama biz ne düşünürsek düşünelim sistem bizim gibi düşünmüyor. Sınavlar illa da yapılacak, çünkü sistemin ve öğrencilerin denetlenmesi lazım! Öğrencilerin sınavların iptal edilmesine ilişkin talepleri sorulduğunda Ziya Selçuk da sınavların, öğrencileri uzaktan eğitimi müfredata uygun olarak takip etmeye zorlayıcı tarafı olduğunu söylüyor.

Bakan, bile sınavın ölçme değerlendirme amaçlı olduğunu iddia edemiyor, edemez de… Ölçüp değerlendireceğiniz şey her ne ise onun hakkında yeterli bilgiye sahip olunması gerekiyor. Siz öğrencinizden, öğrenciniz sizden bihaberse, ölçeceğiniz bilgiye öğrencinin ne kadar sahip olduğundan emin değilseniz ölçek geliştirmeniz, ona değer biçmeniz olanaksızdır. Uzaktan eğitim, değerlendirmeye kıyas teşkil edecek örneklerin de ortaya çıkmasını engellemiştir.

Yüz üzerinden altmış alan öğrenciyi kırk alan öğrenciden üstün kılan nedir bilmeniz gerekiyor. MEB öğrencisi hakkında, öğrenci kendinde aranan nitelikler hakkında yeterli bilgiye sahip değilken adil ve doğru bir değerlendirme nasıl yapılabilir? Kaldı ki test usulü standart sınavlar değerlendirmeye izin vermez. MEB’in yapmayı düşündüğü sınavlar sınıf geçmede kullanılacak. Hâlbuki değerlendirme olanağı sunmayan bu sınavların sınıfta kalma veya geçmede kullanılması da doğru değildir.

İkna edici yöntem bulamıyor ve öğrenmeyi sınav baskısıyla gerçekleştirmeye çalışıyorsa o eğitim sistemi bitmiş demektir. Esasen eğitim sistemi değerlendirebilecek bir değer üretemediği için ikna kabiliyetini yitiriyor ve baskı araçlarına başvuruyor. Sınav da bu baskı araçlarından birisi ve en acımasızıdır. Oysa amacı ölçme ve değerlendirme olmayan sınavlar eğitim sürecinin olağan aşamalarından biri değil, olmaması da gerekir. Bundan dolayı sınav yöntemine bakmanın eğitim sistemlerine ilişkin daha anlaşılır fikirler verebileceğini, eğitim sistemini düzeltmeye sınavlardan başlamak gerektiğini düşünürüm.