Haziran'da iki önemli sınav yapılacak. LGS ile ortaöğretime, YKS ile yükseköğretime yerleştirilecek adaylar belirlenecek.

Bu gün, aralarındaki fark soruların okul türüne ve düzeyine göre belirlenmesinden ibaret olan bu iki sınavın, tüm itirazlara ve öngörülebilir olumsuz sonuçlarına rağmen yapılıyor olmasına değil de seçme ve yerleştirme yöntemine bir göz atalım. Sorular çalınmadan çocukların geleceği nasıl çalınıyor görelim.

Her ikisi de seçme ve yerleştirme amacıyla yapılan sınavlardan biri (LGS) öğrencileri kazandıkları okula değil istemedikleri okula yerleştiriyor. Çocukların sınavlarda ve sınav sonunda uğradığı haksızlığın nedeni, bir dönem olduğu gibi soruların çalınmasından veya puan hesaplama yöntemi ile oynanmasından kaynaklanmıyor. Doğrudan ve resmen, mevzuatla ve gayet legal yöntemlerle öğrencilerin kazandığı okula kayıt olmasının önüne geçiliyor.

Anlaşılır olması bakımından önce ÖSYM'nin yaptığı YKS'ye bakalım: Üniversite adayı, YKS puanı ile istediği üniversiteye giremeyebilir fakat aday tercih etmediği programa da yerleştirilmez. Temel Yeterlilik Testi (TYT)'nden 150 ve üzeri puan alan aday bir önlisans programına (eğer sayısal, sözel, eşit ağırlık ve dil puanlarıdan biri 170 üzeri ise aday lisans programına da yerleşebilir). Yani YKS, öğrenciyi puanına göre bir şekliyle 24 tercihinden birine yerleştirilir. Ama ben senin için şu okulun şu bölümünü uygun buldum diyemez.

LGS, zorunlu eğitim sürecinde Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı bir sınav. Zorunlu eğitimin sınavına girmek zorunlu değil. Fakat sınava girilmişse tercih yapmak zorunlu! Tercih yapmak zorunlu ama bu tercihi sizin adınıza MEB yapıyor. Başına gelmeyen anlamaz ama yine de anlatmaya çalışayım:

8. sınıftan mezun olan ve sınava giren bir öğrenci, sınavla öğrenci alan Anadolu Lisesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesinden en fazla 8 okul tercih edebiliyor. Bu 8 okulun ilk 3'ünü Kayıt Alanı'ndan yani yerleşim alanındaki okullardan seçmek zorunda. Aday diğer 5 tercihini başka bölgelerdeki okullara kaydırabilir. Diğer bölgelerden tercih edeceği okullar genellikle sınava giren rakiplerinin de tercihleri arasındaki öğrencinin gitmeyi arzu ettiği yüksek puan gerektiren okullar olduğu için öğrenci şansını Kayıt Alanı'nda aramak zorunda. Kayıt Alanı'nında genellikle biri Anadolu Lisesi, biri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, diğeri Anadolu İmam Hatip Lisesi olmak üzere üç okul türü bulunur. Çocuk Anadolu lisesine gitmek istiyorsa bu bir okulun belirlediği sınırlı sayıdaki kontenjanı tuturması gerekiyor. Çocuk Anadolu lisesinde yer bulamamış ve eğer tercih etmek zorunda kalmışsa ya meslek lisesine ya imam hatip lisesine gidecek. Eğer aday herhangi bir tercihte bulunmamışsa MEB onu otomatik olarak açık liseye kaydedecektir. Başka şansı var mı? Var tabii! Çocuk tercih etmediği okula gitmek istemiyorsa seçeneksiz değil! Devleti onun için ruhsatlandırdığı bir müteahhite parasını ödeyerek gidebileceği bir lise açtırmıştır!

Türkiye'de özel okulculuk ilköğretimle başladı, liselerle büyüdü. Özel okul bu ülkede çok az kişinin tercihi. Buna rağmen devletin çocukları özel okullara pazarlamasıyla büyüyor. Bu kalpazanlıktır. İmam hatip okulları da tercih edilen bir okul türü (aslında okul değil) olmamasına rağmen yukarıda anlattığım, aşağıda anlatacağım gibi devletin dalavereleriyle büyüyor.

Yeri gelmişken sınava girmeyen ortaokul mezunlarının lise kayıt kabusuna da bir örnekle bakalım: Ankara'nın Ayaş ilçesinde 3 lise türünden (Anadolu Lisesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi) birer okul var. Geçtiğimiz yıl ortaokuldan mezun olacak öğrenci sayısı üçe bölünerek bu okullara eşit sayıda kontenjan verildi. Fakat orta okuldan mezun olan öğrencilerin tamamına yakını Anadolu Lisesine gitmek istedi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü olmaz Anadolu Lisesinin kontenjanı doldu dedi. Veli ve öğrenciler ısrarlıydı, meslek ve imam hatip lisesine kayıt olmayı reddettiler. İtirazlarını hep bir ağızdan dile getirdiler içeye, ile, bakanlığa ilettiler. Küçük çaplı isyanın ardından Anadolu Lisesinin kontenjanı yasaya aykırı olarak artırıldı ve 102 öğrenci Anadolu Lisesine, 7 öğrenci İmam Hatip Lisesine, 8 öğrenci de Meslek Lisesine kaydoldu.

Normalde aklı başında biri (hele bu bir devletse) bundan bir ders çıkarır değil mi? Ne mümkün! Bu yıl Ayaş ortaokullarından 144 öğrenci mezun olacak. 2019 kayıt döneminden ders almayan yöneticiler üç okulun kontenjanını yine eşit sayıda (68'er olarak) belirledi.

Aslında bu yöntemin pedagojide, hukukta, ahlakta yeri olmdığını bilen aklı başında insanlar yok değil. Hatta Eğitim Bakanlığında bile var! Hatta ve hatta ilgili bakan yardımcısının ve de Ziya Selçuk'un da "Bu iş böyle olmaz!" dediğini biliyorum. Ne yazık ki masada birbirine "Bu iş böyle olmaz!" diyenler sözlerini saraya taşıyamıyorlar. Bir sınav ve kayıt dönemi daha geldi. Onlar diyemiyorsa (Ayaş ve başka birçok yerde olduğu gibi) "Bu iş böyle olmaz!" demek halka düşüyor.