Fazla antibiyotik kullanımı ya da kulaktan dolma ve bilimsel temeli olmayan diyetler bağırsaklarımızdaki bakterilerin varlığını tehdit etmekte ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açmakta

Sindirim sistemi bakterileriyle beyin korunabilir mi?


Beslenme ile sağlık arasında bir ilişki kurmak için işin uzmanı olmanıza gerek yok. Yediklerimizin, birçok biyokimyasal mekanizma ile vücudumuzun işleyişini düzenlediğini hepimiz biliyoruz. Son yıllarda, diyetimize dikkat ederek belli hastalıkları önleyebileceğimize, yaşam kalitesini artırabileceğimize ve yaslanmayı geciktirebileceğimize dair deneysel çalışmaların sayısı gittikçe artmakta. Özellikle son zamanların gözde konularından birisi, sindirim sistemindeki bakterilerin vücudun önemli işlevlerini düzenlediği.

‘EN ÇOK SİNİRİN BULUNDUĞU İKİNCİ YER SİNDİRİM SİSTEMİ’

Sindirim sistemimizde milyonlarca bakteri yaşamakta. Gastrointestinal mikrobiyota diye adlandırılan bu canlılar topluluğu, belli vitaminleri sentezlemekten belli maddelerin emilmesine yardımcı olmaya, patojenlerin vücutta tutunmasını önlemekten bağışıklık sistemini güçlendirmeye kadar birçok göreve sahip. Bu bakteri topluluğunun son zamanlarda ortaya çıkan ilginç bir görevi ise beynimizin fonksiyonlarını düzenlemek. 2004 yılında yapılan bir çalışmaya göre laboratuvar ortamında tutulan ve sindirim sistemlerinde bazı bakterilerin olmadığı fareler, doğal yaşamdakilere göre daha fazla stres yaşıyorlar (1). Bunun nedenlerinden birisi, HPA ekseni denen, beynin ve sindirim sisteminin belli bölgelerinin iletişimini sağlayan endokrin sistemi düzeneğinin etkili çalışması için sindirim sistemi mikroplarının varlığının gerekmesi. Sindirim sistemindeki bakteriler, asetilkolin, butirik asit ve melatonin gibi sinir sistemini etkileyen çeşitli maddeler üretmeye yardımcı oluyorlar. Beynimizden sonra en fazla sinirimizin olduğu yer sindirim sistemimiz. Bu sinirler, vagal sinirler denen bir sinir ağı ile beyne bağlanıyor ve sindirim sistemi mikrobiyotasının ürettiği maddelerce etkilenen vagal sinirler, beyinde hormonal değişikliklere yol açıyorlar. Farklı diyetler, antibiyotikler ya da bazı hastalıklar, sindirim sistemindeki bakteri kompozisyonunu değiştirdiği için sinir sistemini de önemli ölçüde etkiliyor. Dolayısıyla fazla antibiyotik kullanımı ya da kulaktan dolma ve bilimsel temeli olmayan diyetler bağırsaklarımızdaki bakterilerin varlığını tehdit etmekte ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açmakta. Bu konudaki bilgileri mutlaka bilim çevrelerince genel kabul görmüş bilimsel yayınlarla desteklenen açıklamalardan edinmekte fayda var.

Sindirim sistemindeki canlıların beyni etkileme metodlarından bir diğeri ise bağışıklık sistemi ile olan ilişkileri. Örneğin, Bacteroides türü bakteriler, bağışıklık sisteminin önemli hücrelerinden olan T hücrelerinin işlevi için önemli (2). Bu bakteriler, T hücrelerini etkin hale getiren bir maddeyi üretmekteler ve sindirim sisteminde sayıları azaldığında T hücrelerinin de sayısı azalmakta. Bu durum, enflamasyon denen bağışıklık sistemi tepkisinin süresini artırmakta ve birçok hastalığın ilk aşamalarında ortaya çıkan bu enflamasyon uzun vadede vücudun başka yerlerinde diğer hastalıklara davetiye çıkarmakta.

‘HENÜZ KANITLANMIŞ BİR TEDAVİ YÖNTEMİ YOK'

Fiziksel egzersiz de son yıllarda sindirim sistemindeki bakterilerin etkisini düzenleyen bir faktör olarak düşünülmeye başlandı. 2018 yılındaki bir çalışmada, koşu çemberinde koşturulan fareler ile hareketsiz kalan fareler arasında yapılan karşılaştırmada, fiziksel aktivitenin bağırsaktaki Faecalibacterium, Clostridium ve Allobaculum bakterilerini artırdığı gözlenmişti (3). Bu bakteriler, bağırsağın sağlıklı işleyişi için gereken bazı kimyasal maddeleri üreten canlılar ve sayıca artmaları sağlık açısından yararlı. Yine 2018 yılındaki bir çalışmada, sağlıklı ve düşük kalorili diyetle beslenen farelerin sindirim sistemindeki bakteriler daha genç farelere aktarıldığında, genç farelerin enflamasyon yaratan hastalıklara daha dirençli oldukları gözlenmişti (4). Daha önceki yıllarda yapılan çalışmalarda, egzersizin beyinde yeni sinir hücresi yaptığı bilinmekteydi. Fakat beynin, sindirim sistemindeki bakterilerin etkinliği ve bağışıklık sistemi ile kontrol edilmesi yeni ve ilginç bir çalışma alanı. Şimdiden birçok araştırmacı, “beyin hastalıklarının tedavisi için sindirim sistemi kullanılabilir mi?” sorusunu sormakta. Önceki yazılarda bahsettiğimiz, Çin’de geliştirilen oligomannate adlı bir kimyasalın Alzheimer hastalığına karşı sindirim sistemindeki bakterileri düzenleyerek etkili olduğunun öne sürülmesi de bu yaklaşımlara bir örnek. Sindirim sistemimiz ve bakterilerle ilgili çalışmalar bizi nereye götürür bilinmez ancak bu ilginç araştırma alanı kendinden çok söz ettirecek. Son olarak, henüz kanıtlanmış bir tedavi yöntemi olmadığı için bağırsak florası ile ilgili tıbbi bir yönelimin olmadığının altını özellikle çizmek gerekir. Kendinen menkul uzmanların sözlerine itibar ederken oldukça dikkatli davranılmalı.

1. https://doi.org/10.1113%2Fjphysiol.2004.063388
2. https://immunology.sciencemag.org/content/4/32/eaau9079
3. https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0150502
4. https://www.nature.com/articles/s41467-018-07359-8

cukurda-defineci-avi-540867-1.