Aklı başında taraflı yazarlar, 31 Mart’ta AKP’nin ilk defa seçim kaybettiğini kabul ediyorlar.

Ancak bu güne kadar hep iktidar olan bir partinin, muhalefete düştüğünü ekleyerek yöneticileri de uyarıyorlar. Haklılar!

AKP bir gerçeği görmeli! Artık muhalefetteler

Türkiye nüfusunun yarısından fazlasında yerel iktidar değiller!

Büyümüş egolarından uzaklaşmaları gerekir…

Artık yeni bir dönem başladı farkına varmalılar!

En azından hemen duruma uyum sağlayan yerel bürokrasinin davrandığı gibi tarafsız ve yurttaş öncelikli hizmetlere odaklanmalılar!

17 yıllık şaibeli bir dönem sonrası AKP, bu duruma ayak uydurmakta zorlanacak ancak başka çıkar yolu da şimdilik yok!

****

Aslında AKP ilk kez seçim kaybetmiyor.

7 Haziran 2015 deki seçimi de kaybetmişti.

Hem de tam yol giderken yani 400 milletvekili beklerken, iktidar çoğunluğunu elinden kaçırmıştı.

HDP ilk kez barajı aşmış, MHP ile aynı sayıda milletvekili elde etmişti.

CHP, parti içi demokrasinin en son örneği ile milletvekillerinin büyük çoğunluğunu, ön seçim/ üye eğilim yoklaması yöntemiyle belirlemiş, dolayısıyla tabana dayalı güçlü bir grup oluşturmuştu.

Bir yandan “seni başkan yaptırmayacağız” Diyen HDP, TBMM’de yer almıştı.

Diğer Yandan ilk kez, toplumun desteğine sahip güçlü siyasi kişiliklerden oluşan bir CHP grubu Meclis’teydi…

Türkiye rahatlamıştı.

AKP için durum hiç de iç açıcı değildi.

O günden sonra müthiş bir gerilim yaşanacağı belliydi! AKP’nin imdadına MHP yetişti. Bahçeli “bu seçim sonucu erken seçimi getirir” diyerek, adeta AKP’nin yol haritasının tüyosunu verdi.

Sonrası malum...

Önce MHP, Meclis Başkanlığı seçiminde HDP’yi bahane ederek toplumsal muhalefetin çoğunlukla oy verdiği partilerden birinin temsilcisini başkan seçtirmedi, hükümeti de kurdurmadı!

Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu göstermelik arayışlar içinde oldu.

Suruç’ta patlayan bombayla Türkiye tarihinin en kanlı dönemi başladı!

Yurttaşlarımız hunharca katledildi.

Adeta Derin Güçler sahneye çıkmıştı!

Nitekim kan gölüne dönen Gar Katliamı sonrasında Davutoğlu’nun;” Canlı bombayı biliyoruz ama eyleme geçmeden yakalayamıyoruz. Eylem sonrası parçalarını toplayıp yargıya teslim ediyoruz!”

Ardından Van’daki, “AKP’ye oy verirseniz bombalar patlamaz, Beyaz Toroslarda buralarda dolaşmaz” açıklamaları tarihe kara leke olarak geçti.

1 Kasım seçimlerine bu vahşet içinde gidildi. Zorla, baskıyla ve de korkutarak oy alınıp AKP iktidarı devam etti.

Tam burada; Ahmet Davutoğlu’nun Sakarya konuşmasını dikkatle irdeleyelim.

Davutoğlu dedi ki; “7 Haziran ve 1 Kasım arası terörle mücadelede kritik dönemdir. Terörle mücadele defterlerini açarsak insanlar, insan içine çıkamazlar!

Bu vahim açıklama; “2015 yılında meşru olmayan örgütlerle yasadışı faaliyetler yapıldığının itirafı olarak değerlendirilmelidir!”

Diğer yandan Davutoğlu’nun sözleri en hafif deyimle tehditten öte, bir özeleştiri olarak alınabilir!

Ancak, insan içine çıkamayacak kişilerin kimlikleri ve yaptıkları eylemler, ivedilikle açıklanmadığı sürece, şaibe ve şüphe Davutoğlu ile AKP Genel Başkanı üzerinde sonsuza kadar kalacaktır!

Akıtılan kanın hesabı verilmedikçe, o dönemin tüm yetkilileri yaşanan vahşetin failleri olarak vicdanlara yerleşecektir!

Ayrıca, devletin derin gücünün ya da yaratılan başka derin ilişkilerin ortaya çıkarılması, bir yurtseverlik görevidir!

AKP yaşattığı kara dönemleri unutmadan, halkın verdiği yeni görev gereği, düzeyli ve yapıcı bir muhalefet sergilemelidir.

Diğer yandan, AKP’nin zor anlar yaşadığı açık…

Ekonomi çok kötü durumda.

Terör bahanesiyle milliyetçi duyguların kullanılması da artık yeterli olmuyor.

Halk aç ve insanlar işsiz!

Öte yandan, “Yeni Parti” girişimlerini de küçümsememek gerekir.

17 yıl önce Erbakan’ın karizmasına rağmen kurulan AKP, şimdi aynı üst akıl tarafından yeni bir parti ile yok edilebilir!

Yaşadığı tüm bu olumsuzluklar dengesini bozarak AKP’yi, yeni bir maceraya sürükleyebilir! İşte tehlikede burada

AKP artık bir muhalefet partisi olduğunu içine sindirmelidir!