Sine-i Millet ne getirir,  ne götürür?

ALİ ŞEKER - CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

16 Nisan Referandumu’nda yaşanan hukuksuzluklar, YSK’nin açık yasa maddesine rağmen mühürsüz oyların sayılmasıyla ilgili olarak aldığı yasadışı karar ve ardından partimizin yaptığı iptal başvurusunun reddedilmesiyle “sine-i millet” tartışması yeniden gündemimize girdi.

Yurttaşlar, özellikle yaşadığımız açık hukuksuzlukların yarattığı umutsuzluk ve kırılganlıkla, sosyal medyadan sine-i millet çağrısı yapıp “çekilin o meclisten, maaşlar tatlı geldi değil mi, AKP’ye yancı oluyorsunuz” gibi paylaşımlar yaptılar.

Kamuoyu özellikle sosyal medya üzerinden bu konuyu tartışırken, önceki gün, Parti Sözcümüz Selin Sayek Böke’nin MYK toplantısı ardından düzenlediği basın toplantısında sorulan bir soru üzerine verdiği “Meclisten çekilmek de dahil, her alternatifi değerlendiriyoruz” yanıtı, hukuksuzluktan ve umutsuzluktan bunalmış yurttaşlar üzerinde bir umut etkisi yarattı. Kısa süre sonra Grup Başkanvekilimiz Levent Gök’ün “Sine-i milleti tartıştık. Uygun olmadığına karar verdik” açıklaması ise, bu umutları söndürdü.

Peki nedir bu sine-i millet mevzusu? Kitleler üzerinde yarattığı umut etkisi beklenen sonuçları doğurur mu ve içinde bulunduğumuz dönemde hiçbir demokratik teamülü ve etik anlayışı benimsemeyen bir AKP iktidarı ve sarayı varken, istediğimiz amaca ulaşmamızı sağlayacak doğru bir yöntem midir?

Sinei-i millet parlamentonun terk edilmesi, halka dönmek anlamında kullanılan bir sözdür. Harbiye Nazırlığı teklifini kabul etmeyerek kurtuluş mücadelesini başlatan Mustafa Kemal Atatürk’le siyasi hayatımıza girmiş bir kavramdır. 94 yıllık Cumhuriyet tarihinde, neredeyse her seçim döneminde gündeme gelmiş olmasına rağmen sine-i millete dönen tek parlamenter, Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu olmuştur.

Sine-i Millet, muhalefet partilerinin iktidar partisini “genel seçimlere gidilmesi için” zorlayabileceği demokratik yöntemlerden birisidir. İktidar partisini genel seçimlere zorlamak ve yapılacak genel seçimlerde parlamentoyu yenileyerek yeni bir çıkış yaratmak amaçlanır.

Saray ve/veya iktidar, CHP 133 milletvekili ile sine-i millete dönerse, iktidar partisi genel seçim kararı alır mı? CHP ile birlikte, HDP ve MHP’nin “Hayır” diyen milletvekilleri de istifa ederse sonuç ne olur?

Anayasa’ya göre parlamentoda milletvekili sayısının yüzde 5’ine tekabül eden 28 milletvekilliği boşalırsa ara seçim kararı alınır. Ara seçimin gerçekleşmesi için iki şart var. Birincisi, istifaların Meclis’te kabul edilmesi gerekiyor. İkincisi, ara seçimin yapılabilmesi için genel seçimlerden itibaren 30 aylık bir sürenin geçmesi ve seçime 1 yıldan fazla süre olması gerekiyor. Yani, 4 yıllık süre içinde sadece 6 aylık bir dönemde ara seçim yapılabiliyor. Bunun için en erken tarih 1 Mayıs 2018. Anayasa’da ya da içtüzükte “şu kadar sayıda milletvekili boşalırsa, istifa ederse, sine-i millete dönerse parlamento erken genel seçim kararı alır” diye bir açık hüküm yok. TBMM karar alabilmek için 1/3 184 üye ile toplanmalıdır hükmü var. Meclis çoğunluğuyla 4 yıllık süre dolmadan erken seçim kararı alınabilir deniyor sadece.

Diyelim ki 133 milletvekilimiz ile birlikte sine-i millete döndük. Saray ve/veya iktidar bu durumda ne yapar tartışmak gerekli bence.

7 Haziran seçimlerinin “Ya 400 vekil ya kaos” yazan gazete başlıklarını hatırlayın lütfen.

Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmek isteyen, fiilen bir yasa maddesi haline indirgenmiş olmasına rağmen laikliği ortadan kaldırmaya hevesli Saray ve iktidar partisi, referandumun yasadışı bir karar ve şaibelerle birlikte yüzde 51’le geçtiği bir ortamda, genel seçim kararı alır mı sizce? Dahası, milletvekillerinin istifa kararını kabul eder mi?

Ben, “demokrasiyi amaç değil araç gören, ortadan kaldırmak için fırsat kollayan bir araç olarak gören” iktidarın bir genel seçim kararı almak yerine, ara seçim kararı alacağını düşünüyorum. Anayasa’da ve içtüzükte genel seçim için bir açık hüküm olmadığı düşünüldüğünde iktidardan herhangi bir demokratik tavır da beklemiyorum.

İktidarı genel seçimlere zorlamak için sine-i millete dönen partinin, yapılacak bir ara seçime girmesinin anlamsızlığı düşünüldüğünde; 400 vekil için yanıp tutuşan, her türlü baskıya, kaosa rağmen bu sayıya ulaşamayan Saray ve/veya iktidar bir ara seçim yaparak muhalefet milletvekillerinin yerine seçtireceği milletvekilleri ile 400 sayısına rahatlıkla ulaşabilir.
Hayır cephesini korumak ve büyütmek hepimizin görevidir elbette.

Sokakta protesto etmek, iç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından AİHM başta olmak üzere tüm yasal hakları kullanmak, Meclis çalışmalarından çekilmek, dikta/uyum yasalarının hazırlanmasına katkı vermemek doğrudur, konuşulmalıdır. Alternatif mücadele alanları olarak üretimden ve tüketimden gelen gücümüzü kullanmak denenebilecek yöntemlerdendir. Ama tüm bu seçeneklerin artı ve eksilerinin düşünülmesi, tartışılması ve ona göre karar verilmesi gerekir.

Demokratik mücadelemizi, parlamenter demokrasinin bize sağladığı mevzileri halk yararına kullanmak bizlerin görevidir. Sine-i millet, bugünkü koşullarda, bize kazandıracaklarından çok daha fazlasını kaybettirebilir.

Mesele, “maaşlarınız tatlı geldi, AKP’ye yancı oldunuz” eleştirisinden çok daha kapsamlı bir bakışla tartışılmalıdır. Halkın yararına olacak ve demokrasiye katkı sağlayacaksa elbette Sine-i millete de dönülebilir.

Mesele demokrasi ve memleket meselesidir, gerisi ise teferruattır.