Geçen hafta, İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin sanal ortamda sunduğu filmlerden yola çıkarak, özellikle Avrupa sinemalarının odaklandığı temalardan söz etmiştik. Çoğunluğu gerçek hikâyelerden yola çıkan filmler insan ilişkileri üzerinde yoğunlaşıyordu. Dünya ‘box office’ listelerinde başı çeken Marvel comics’in “Yenilmezler” dizisinin ya da “Hızlı ve Öfkeli” filmlerinin süper kahramanlarına benzemiyordu bu filmlerin kahramanları.

Bizim sinemamızın süper kahramanları yok (“Dünyayı Kurtaran Adam” gibi birkaç istisna dışında), ama süper(!) komedyenleri var. Recep İvedik, bu kahramanların en birincisi. Bütün zamanların en çok hasılat yapan filmleri listesinde ilk iki sırada “Recep İvedik 6” ve “Recep İvedik 5” yer alıyor, 7 buçuk milyona yaklaşan izleyici sayılarıyla. Üçüncü sırada gene bir güldürü, “Düğün Dernek” var. Kalın çizgili, incelikten yoksun esprilerle donanmış seyirlikler… Onları, hamaset dolu bir tarihsel yapım, “Fetih 1453”, biyografik melodram “Müslüm”, “Düğün Dernek 2” ve Kore Savaşı’nda yaşanmış gerçek bir hikâyeden kaynaklanan “Ayla”, son yılın en çok izleyici toplayan filmi de bir melodram, “7. Koğuştaki Mucize”. Senaryoda Gülse Birsel’in imzasını taşıyan, Engin Günaydın’ın müthiş oyunculuğuyla desteklediği güldürü “Aile Arasında” ve Cem Yılmaz’ın “Arif v 216”sı izliyor.

Hepsi de, dünyada ana akım olarak tanımlanan, izleyici dostu filmlerle ortak yönleri olan komedi ya da melodramlar. Ama, “Recep İvedik”ler ve “Düğün Dernek”leri, dünya hasılat listesinin ilk sırasındaki, genç izleyicinin düş gücüne seslenen, yapım kalitesi tartışılmaz edebiyat uyarlaması “Harry Potter”la karşılaştırdığımızda, bizim liste başı pek parlak görünmüyor.

Sinemamız, 50’li yıllardan başlayarak önemli atılımlar yaptı. Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Memduh Ün, Halit Refiğ, Feyzi Tuna, Duygu Sağıroğlu’nun atılımlarının, Vedat Türkali’nin Ertem Göreç ve Süreyya Duru ile yaptığı işbirliğinin açtığı yolda ilerleyen Yılmaz Güney, Şerif Gören, Zeki Ökten, Erden Kıral, Ali Özgentürk, Bilge Olgaç, Yavuz Özkan gibi yönetmenler toplumsal gerçekçi bir sinemanın adım taşlarını döşedi. Ama, darbeler ve baskıların hiç eksilmediği toplumumuzda bu damar güçsüz düştü. Ömer Kavur, Başar Sabuncu, Orhan Oğuz, Mustafa Altıoklar yaratıcı sinemanın öncüleri arasında yerlerini alırken, 90’ların genç kuşağından Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Semih Kaplanoğlu, Tayfun Pirselimoğlu, Zeki Demirkubuz’un bireye odaklanan filmleri sinemamıza yeni bir soluk kazandırdı. Derviş Zaim, tarih ve çevre duyarlığıyla özgün yapımlar, Ezel Akay mizah ve müzik ögelerini ustalıkla buluşturan filmler yaptı. Yavuz Turgul, Çağan Irmak geniş kitleye hitap eden melodramlarla ana akım (mainstream) sinemaya katkı sağladılar. Toplumsalla bireyseli harmanlayan, toplumumuzun sorunlarını beyazperdeye taşıyan Yeşim Ustaoğlu’nu, Emin Alper, Tolga Karaçelik, Mahmut Fazıl Coşkun, Pelin Esmer, Erdem Tepegöz, Kaan Müjdeci, Mustafa Kara, Çiğdem Vitrinel, Belmin Söylemez, Kıvanç Sezer, Seren Yüce, Özcan Alper, Hüseyin Karabey, Aslı Özge, Vuslat Saraçoğlu, Onur Saylak gibi bilgili ve bilinçli gençler izledi.

Pandemi nedeniyle tamamlanamayan sinema mevsimine dönüp baktığımızda, öne çıkan yapımlar genç yönetmenlerin imzasını taşıyor: Emin Alper’in “Kızkardeşler”i, Cenk Ertürk’ün “Nuh Tepesi”, Kıvanç Sezer’in “Küçük Şeyler”i, Serhat Karaaslan’ın “Görülmüştür”ü, Nihat Durak’ın “Kapı”sı, Ömür Atay’ın “Kardeşler”i, Onur Ünlü’nün “Topal Şükran’ın Maceraları”

Ana akım içinse aynı derecede iyimser olamayacağım. 150-200 arasında seyreden yıllık üretimin büyük kısmını niteliksiz yapımlar oluşturuyor. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Ata Demirer gibi usta komedyenlerin kaliteyi ve seviyeyi düşürmeden seyirci beğenisine uygun filmler yapma çabalarına şapka çıkarsak da, bir zamanların “Züğürt Ağa”, “Kibar Feyzo”, “Zübük”, “Selamsız Bandosu”, “Çıplak Vatandaş“ gibi gerçeklere dayanan komedilerini özlemeye devam edeceğiz gibi görünüyor.

‘Sinemamız ne anlatıyor?’ sorusunun kolaycı yanıtı, ‘seyirci ne istiyorsa onu anlatıyor’ olabilir. Ama, bunun bir ‘yumurta-tavuk’ hikâyesi olduğunu anımsayıp, genç yönetmen ve yapımcılarımıza sahip çıkmayı ihmal etmeyelim derim.