Sinemaya bir nefes: Ankara Film Festivali

MURAT TIRPAN

Bu yılın ilk online olmayan film festivalinde ödüller sahiplerini buldu. Ulusal Uzun Metraj yarışmasının sonuçlarına baktığımızda Bilmemek, Aşk Büyü Vs. ve Topal Şükran’ın Maceraları olmak üzere zaten öne çıkan üç film vardı ve en iyi film ödülü de onlardan birine gitti. Ümit Ünal’ın Aşk Büyü Vs. filmi ikidir ödüle ulaşamıyor, önce Antalya’da tuhaf bir kararla Bozkır sonra da şimdi Bilmemek bence aslında Ünal’ın alması gereken ödülleri topladı. Büyülü Fener’in ortamında büyülü bir filmin ödüllendirilmesi güzel olurdu ama film Ankara’dan sadece Selen Uçer’in Eni yi Kadın Oyuncu ödülüyle döndü ki gerçekten de oyuncunun performansı ödüle layıktı. Tesellimiz bu yıl İstanbul Film Festivali’nin Aşk Büyü Vs.’nin değerini bilmiş olması.

KISA FİLM VE BELGESELDE GÜÇLÜ YILLAR

Festival jürisinin “Bencil, sıkışmış dünyalarından çıkamayan bireylerin, büyümekte olan bir çocuğu anlamadaki acizliklerini çok etkileyici bir dille anlatabilme becerisi ve toplumsal çürümeye yaptığı vurgudan dolayı” ödül verdiği Bilmemek’in ıskaladığı şeyin asıl meselenin bilmemek değil “bilmek ama buna rağmen bir şey yapmamak” olduğunu daha önce BirGün’de kaleme almıştım, meraklısı okur. Jürinin bu didaktik sosyal mesaja ödül verip son yılların en etkileyici ve “büyülü” aşk hikâyelerinden Aşk Büyü Vs.’i (hatta belki Topla Şükran’ı da) es geçmesi zamanın ruhuyla ilgili sanki, giderek bir sorunsal haline gelmeye başlayan politik doğruculuk endişesi ile.

Cihan Sağlam’ın yazıp yönettiği “Uzun Zaman Önce”nin ise atmosferi, meselesi, müziği ve oyunculuklarıyla En İyi İlk Film ödülünü almayı hak ettiğini söyleyebiliriz. Bilmemek’in En İyi Yardımcı Rolde Kadın Oyuncu (Senan Kara) ve En İyi Yardımcı Rolde Erkek Oyuncu (Emir Özden) ödüllerinden çok emin olamasam da Serdar Orçin’in Uzun Zaman Önce’de çok iyi bir iş çıkardığı aşikâr.

En iyi yönetmen ve Siyad ödülünü alan Onur Ünlü ise Topal Şükran’ın Maceraları ile -eleştirilere bakılırsa- görünüşe göre uzun süre sonra iyi bir film yapmış görünüyor. Ne yazık ki izleyemediğim bu diyalogsuz filmin Jane Champion’un Piyano’suyla ciddi akrabalık bağları olmasını şiddetle temenni ediyorum. Yılmaz Özdil’in “Barê Giran (Ağır Yük)” adlı kısa filmi ve Ayten Başer Yetimoğlu’nun “İçimdeki Küller”inin ödüllerinin ise gayet yerinde olduğu söylenebilir. VEKAM ödülünü alan Yasin Semiz’in “Asfaltın Altında Dereler Var!” adlı filmini ise izlemedim ama film Ankara’nın sorunlarını estetik bir dille anlatan sağlam bir belgesel gibi görünüyor. Zaten ülkemizde son yıllarda kısa film ve belgesel kategorisinde gayet güçlü işler çıktığı malum, yeter ki festivaller bu işleri görmeye ve hakkını vermeye devam etsinler.

Özetle bu yıl Ankara Film Festivali’nde, özellikle uzun metrajı düşünürsek, çok güçlü bir seçkinin olmadığını, tartışmaların birkaç film üzerinden döndüğünü söyleyebiliriz. Büyülü Fener’in salonlarının da elbette çok dolu olamayacağını tahmin ediyorduk. Ama açıkçası bunlar çok da önemli değil, kendimizi festivallerin online olmaya devam edeceğine alıştırmaya çalıştığımız bu zor zamanlarda Ankara bir umut, bir nefes oldu sinema camiası için.