Sendika özgürlüğünün olmazsa olmaz koşulu sendika çokluğu ilkesidir. Sendika özgürlüğü ve çokluğu, çalışanların hiçbir karışma ve ayrım olmaksızın istedikleri sendikayı kurabilmesi, istedikleri sendikaya üye olabilmesi ve istemedikleri sendikadan ayrılabilmesi demek. Sadece sendikaya üye olma hakkı yetmez, istediği sendikayı seçmek ve istemediği sendikadan ayrılmak da sendika özgürlüğünün olmazsa olmazıdır. Sendika özgürlüğünün evrensel kabul gören kuralı budur. Anayasa’nın 51’inci maddesi de bu özgürlüğü güvence altına alır.

Gelin görün ki sendikaya üye olmak da, sendika seçmek de, beğenmediği sendikadan ayrılmak da kâğıt üzerinde yazıldığı kadar kolay değil. Öyle olsaydı Türkiye’de özel sektörde sendikalaşma oranı yüzde 3-4 seviyesinde olmazdı. Türkiye sendikal tarihinde sendika seçme özgürlüğü en temel sorunlardan biri oldu.

Birinci tercih sendikasızlık olan sermaye, bu olmadığında ikinci seçenek olarak güdümlü-sarı sendikaları tercih eder. Sermaye-hükümet-güdümlü sendika işbirliği ile işçinin sendikasını özgürce seçmesi engellenir. Türkiye emek tarihinde yaşanan işçi direnişlerinin hatırı sayılır bir bölümü sendika seçme özgürlüğünün savunulmasına yöneliktir.

İşçinin sendika seçme özgürlüğüne müdahalenin envaiçeşit yöntemleri var: İşyeri düzeyinde sendika değiştiren işçiye yönelik baskılar, işten atmalar, hükümet düzeyinde baskılar, yasaları değiştirerek sendika seçme özgürlüğünü önleme girişimleri... 1960’lardan günümüze sendikacılık tarihi aynı zamanda özgürce sendika seçme mücadelesi tarihidir. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi de sendika seçme özgürlüğüne vurulmak istenen darbeye karşı bir tepkiydi.

Bugünlerde sendika seçme özgürlüğü Renault işçileriyle yeniden gündemde. Renault işçileri on binlerce metal işçisi gibi 2015 Mayıs ayında üyesi oldukları Türk Metal Sendikası’nın uygulamalarına tepki göstererek bu sendikadan ayrıldılar. Türkiye tarihinin en kapsamlı sendika seçme eylemini gerçekleştirdiler. Türk Metal’den istifa eden işçilerin önemli bir bölümü Birleşik Metal’e üye oldu. İşçinin iradesi tecelli etti. Beklenen, Türk Metal’in, Renault işvereninin ve Çalışma Bakanlığı’nın işçinin iradesine saygı göstermesi idi.

Ancak öyle olmadı. İşçilerin kendi özgür iradesiyle sosyal diyalog komitesi seçmesi konusunda Birleşik Metal ile uzlaşan Renault işvereni, Çalışma Bakanlığı’nın baskısı sonucu bu kararından vazgeçti. Bakanlığın bu hukuksuz tutumunun arkasında ise Türk Metal Sendikası’nın devlet katında yaptığı girişimler rol oynadı. Oysa mesele basit: İşçinin iradesine saygılı mısınız, değil misiniz? Sendikacılığınızla yanınızda tutamadığınız işçiyi hükümet baskısıyla, polis zoruyla tutmak beyhude çaba.

Bugün Renault’da yaşanan sendika seçme mücadelesinin bir benzeri 1969’da Singer Kartal fabrikasında yaşandı. Singer Kartal fabrikasında işçilerin Maden-İş Sendikası’nda örgütlenmesini ve grev yapmasını hazmedemeyen işveren, Çelik-İş Sendikası’nın yetkili hale gelmesi için elinden geleni yaptı. Sonunda Çelik-İş yetkili sendika haline geldi ve işçiye son derece insanlık dışı çalışma koşulları dayatıldı. İşçilerin sendikayı değiştirme girişimlerine işveren işten atmalarla karşılık verdi. İşçilerin yasal haklarını kullanması engellendi. Bunun üzerine işçiler beş yıl süren işveren-sarı sendika işbirliğine karşı Ocak 1969’da fabrikayı işgal ettiler. Polisin fabrikayı boşaltmak için yaptığı bütün girişimler sonuçsuz kaldı. İşçiler yaratıcı yöntemlerle başarılı bir direniş sürdürdüler.

Direniş sonunda işveren Maden-İş Sendikası’nı tanımak zorunda kaldı. Yasal olarak yetkili sendika olmamasına rağmen Maden-İşSinger’de fiilen yetkili sendika haline geldi. Böylece işçiler ayaklar altına alınan sendika seçme haklarını meşru bir mücadeleye dayanarak kazandı. Singer’de yaşananlar Renault’da yaşananlara ne kadar benziyor değil mi?

Singer işçilerin bu zorlu ve yaratıcı mücadele öyküsü, bugünlerde TÜSTAV Sosyal Tarih Yayınları tarafından basılan Zafer Aydın’ın Grevden İşgale Singer Eylemleri (1964-1967-1969) kitabında kapsamlı olarak anlatılıyor. İşçilerin sendika seçme özgürlüğüne saygı duymayanlar için derslerle dolu bir deneyim Singer işgali. Kitabı sendika seçme özgürlüğü için mücadele edenler kadar işçinin iradesine saygı göstermeyenlere de bilhassa tavsiye ediyorum. Şairin dediği gibi: “Tarih’i” “tekerrür” diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?