Google Play Store
App Store

Salgın sonrası yeni kapitalizme tanık olacağız. Kapitalizmin yenilenmesinin karakteri de sınıf mücadelelerine bağlı olacak. Ortaya çıkacak kitle hareketlerinin bunu değiştirip değiştirmeyeceği bir soru olarak duruyor.

Sınıf mücadelesi her şeyi belirler

Didem MERCAN

Bütün dünya koronavirüs salgınının yol açtığı sorunlarla boğuşurken hayatın her alanında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Covid-19 çalışma yaşamından ekonomiye, insan psikolojisinden toplumsal ilişkilere her alanda büyük kırılmalar yaşanacak. Mevcut politik uygulamalar, ekonomik koşullar ve pandemi sonrası bizi bekleyen senaryoları İngiltere'deki York Üniversitesi’nden siyaset bilimci Prof. Dr. Werner Bonefeld ile konuştuk. ‘’The Strong State and the Free Economy’, ‘Critical Theory and the Critique of Political Economy’ gibi birçok kitabın da yazarı olan Prof.Dr. Bonefeld Açık Marksizm kitabının da editörlerinden.

► Covid-19 pandemisi mevcut alışkanlıklar üzerinde ne tür bir etki yaratacak?
Pandeminin mevcut siyasi inanışları değiştireceğini düşünmüyorum. Bazı hükümetler salgın yönetiminde diğerlerinden daha iyi şeyler yaptı. Hükümetler, ideolojik tercihlerden dolayı değil, işleri kötü yönettikleri için değiştirilebilir. Örneğin İtalya’da hükümet çoktan teknokratik hükümete dönüştü, çünkü bunun gerçekleşmesi için bir seçime gerek yoktu. Pandemi, hükümetlerin yönetim yeteneklerini test etti. Dünyanın dört bir yanındaki devletlerin aldığı tüm koruyucu önlemler, devletin gerçekten sizin için orada olduğu, yani gerçekten bir sosyal koruma aracı olduğu görüşünü pekiştirdi. Tabii ki, herkes buna inanmadı. Karantina karşıtı büyük gösteriler oldu ama aynı zamanda bu protestolar devletlerin aslında doğru şeyi yaptıkları yönündeki genel görüşü pekiştirdi. Abartıyor olabilirim ama insanların işe gitmeyi özlediklerini ve normal çalışma koşullarına dönmek istediklerini düşünüyorum. Kapitalizmi özlediklerini söyleyemem ama normal günlük deneyimlerini özlüyorlar. Yani, Covid- 19 pandemisi sonrası gelecek en büyük değişiklik normalliğe dönüş olacaktır.

► Pandemi sonrası bizi bekleyen senaryolar neler olacak?
Pandemi sona erdiğinde, birçok insan geri dönecek bir olmadığını fark edecek ve verilen hükümet desteği sona erecek. Ekonomi toparlanabilir ya da toparlanmayabilir ama toparlansa bile, toplam iş kayıplarını tolare edemeyecek. Özellikle de gençler bundan etkilenecek ve tabi ki kadınlar da. Aslında salgın özellikle kadınları etkiledi. Pandemi, dünya çapında kadın cinayetleri de dâhil olmak üzere ataerkil yapıları ve ataerkil davranışları güçlendirdi. Devletler destek paketleriyle durumu kurtarmaya çalıştı. Salgınla ilgili fazladan harcamalar yaptı. Ama bir hesaplaşma olacak.

► Nasıl bir hesaplaşma?
Tartışma gerçekten de pandeminin sonuçlarıyla nasıl başa çıkılacağıyla ilgili. Yaşadığım Birleşik Krallık'ta şu anki hükümetin mali durumu üzerine tartışmalar yapılıyor. Bazıları hükümetin ekonomik gerilemenin sosyal etkisini yumuşatmaya devam etmesi gerektiğini ve işsizlik nedeniyle gerçekleşebilecek isyanı pasifleştirmeye devam etmesi gerektiğini söylüyor. Diğerleri, destek yardımlarının durması gerektiğini ve salgın sona erdiğinde, devletin olağanüstü geçim desteği yoluyla insanların gelirlerini idare etmeyi bırakması gerektiğini savunuyor. Devlet, refah ve istihdam desteğini finanse etmeye devam ederek korkulan isyanı yatıştırmalı mı yoksa zamanı geri döndürmeli mi? Bunun nasıl sonuçlanacağına ilişkin net bir cevap yok. Bu, 'huzursuzluğun' derecesine ve özenti popülist liderler tarafından ifade ediliş tarzına bağlı olacak. Birleşik Krallık'ta son zamanlarda bağımsız protesto hareketleri deneyimi yaşanmadı, ama yine de kim bilir? Protestoların kendi dinamikleri ve tetikleyicileri vardır.

► Avrupa Birliği için neler öngörülüyor? Aynı senaryo Avrupa Birliği içinde de yaşanır mı?
Hem evet ve hem hayır. Evet, çünkü salgın sona erdiğinde, insanların istihdamı ve geçim kaynakları üzerindeki uzun vadeli etkisi kabaca benzer olacak diye düşünüyorum. Yine de üye devlet demokrasileri İngiltere'den farklı bir bağlamda faaliyet gösteriyor. AB'de para politikası, ulusal hükümetler tarafından değil, uluslarüstü kurumlar tarafından katı kurallara dayalı olarak yürütülmektedir. Maliye politikası, biçimsel olarak ulusal nitelikte, ancak gerçekte AB kuralları tarafından koordine edilir. Ekonomik uyum, işgücü piyasalarına odaklanır ve bunlar tarafından yürütülür. Para birliğinin temel yapısı Avro bölgesi krizini atlattı. Aslında, Avro krizine yönelik 'çözümlerin' piyasa disiplini mantığını güçlendirdiği iddia edilebilir. Aynı zamanda, 'çözüm', üye devletlerin mali durumları açısından 'AB çapında' sorumluluğun kabul edilmesine olanak sağladı, ulusal hükümetlerin faaliyet gösterebileceği çerçeveyi belirledi. Covid-19 sonrası, milliyetçi partiler tarafından aşı tedariğindeki eksiklikler eleştirilerek AB'ye yönelik mevcut muhalefet güçlendirilecek. AB krizi sırasında başlayan Avrupa mali sorumluluğuna doğru kademeli geçiş hızlanacak. Bununla birlikte, ekonomik uyumun birincil aracı olan ulusal işgücü piyasalarının, AB'nin mevcut temelini ve varlığını hiçbir şekilde sorgulamayacağına inanıyorum.

► Salgın neyin üstünü perdeledi?
Koronavirüs salgını dikkatleri çok sayıda ekonomik sorundan uzaklaştırdı. Yani ekonomi de ters giden her şey, pandeminin ekonomi üzerindeki etkisine bağlanabilir. Uzun vadede iki senaryo öngörüyorum. Avrupa konseyinde daha sıkı yürütme koordinasyonu ve Covid-19 sonrası ekonomik iyileşmeyi teşvik etmek için daha fazla AB harcaması. Diğer senaryo ise önümüzdeki yıl Fransa'da yapılacak seçimlerin sonucuna da bağlı. Macron’un yeniden seçilmesi ilk senaryoyu daha da pekiştirecek. Ancak diğer yandan olası Marine Le Pen zaferi kediyi güvercinlerin arasına sokacak.

► Öyleyse, Covid-19 sonrası yeni bir kapitalizm biçimine mi tanık olacağız?
Evet, yeni bir kapitalizme sahip olacağız. Kapitalizmin en dikkat çekici özelliği, kendini sürekli yenileme yeteneğidir. Kapitalizmin mevcut yenilenmesinin karakteri sınıf mücadelelerine bağlı olacaktır.

► Aşırı sağcı Le Pen’in olası zaferinden bahsettiniz. Peki solun durumuna dair ne söylersiniz?
Kulağa sağ kanattan, milliyetçi senaryolardan bahsediyormuşum gibi gelebilir ancak şu anda ne Birleşik Krallık’ta ne de Avrupa’da ortaya çıkan inandırıcı bir sosyalist devlet alternatifi yok gibi görünüyor. Tabii Covid-19 sonrası ortaya çıkacak kitle hareketlerinin bunu değiştirip değiştirmeyeceği açık bir soru. Her halükârda, eğer böyle bir kitle hareketi ortaya çıkarsa, sosyalist partiler önem kazanabilir ve eğer böyle bir durum yaşanırsa her zaman yapılan yapılacaktır, yani olası protestolar sisteme entegre edilecek ve böylece ayaklanmalar yatıştırılacaktır. Kriz zamanlarında, kapitalizmin ince kabuğunun kırılmadan korunabilmesi için biraz sosyalizm gereklidir.