Sınıf kavramını hafızalardan silmeye çalışmışlardı, virüs bulaştırmışlardı, devre dışı bırakmışlardı ama pandemi ve hayat pahalılığı karşısında hayatta kalabilmek çabası hayat kavgasına dönüştüğünde, haliyle sınıf kavgası da yeniden programlanıyor, yeniden yükleniyor.

Sınıf reloaded

Bu başlığı gençler anlar. Genç olmayanlar için “sınıf yeniden yüklendi” diyelim. Yani sınıf kavramı tekrar devreye girdi.

Zaten bilgisayar kullananlar da bilir; reloaded, bilgisayar hafızasına yeni bir program yüklendiğinde, yeni bir durum ortaya çıktığında, bilgisayarı kapatıp açarsınız ve yeniden yüklenmiş olur.

Sınıf kavramını (programını) hafızalardan silmeye çalışmışlardı, virüs bulaştırmışlardı, devre dışı bırakmışlardı ama pandemi ve hayat pahalılığı karşısında hayatta kalabilmek çabası hayat kavgasına dönüştüğünde, haliyle sınıf kavgası da yeniden programlanıyor, yeniden yükleniyor.


Hep açlığın konuşulduğu bir memlekette, hafızalarda din, mezhep, milliyet ikinci plana düşer, açlık çekenler sınıfı bir numara olur. Ezilenleri kimlikleri üzerinden birbirine düşman etme, kutuplaştırma siyasetleri boşa çıkar. Ki AKP’nin en iyi bildiği siyaset buydu ve böyle güç kazanmıştı ve şimdi o kitle gücü de eriyor.

Nitekim KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır şöyle diyor: “Türkiye çok uzun süredir bir kültürel kimliklere sıkışma ve kimlikler üzerinden bir kutuplaşma yaşıyordu. Pandemi ve ekonomik kriz nedeniyle şimdi kültürel kimliklerle olan kutuplaşmada erimeler var, zayıflamalar var. Onun yerine sınıfsal olan, özellikle kalıcılaşan adaletsizlik ve yoksulluk üzerinden bir başka hemhal olma hali var toplumda.”

DIŞ GÜÇLER DEĞİL

Hükümet de bunun farkında, zaten yeni Hazine Bakanı da yatırımcılara yaptığı açıklamada, ekonomik krizin asıl nedeninin (yıllardır tekrarladıkları “dış güçlerin” saldırısı değil!) ekonomi politikalarına ilişkin güven sorunu olduğunu söylemiş. “Dış güçler” olarak Nomura Bankası’nın ve Carnegie Europe’un Türkiye raporlarında ise “bir takım beklenmedik gelişmelerin yaşanması imkânsız değil” deniyor. Ama Türkiye’de yaşayan “iç güçler” açısından mesela OHAL beklenmedik bir gelişme sayılmaz.

12 Mart faşizmi öncesinde generaller “sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı” gerekçesini ileri sürmüşlerdi. Şimdi MGK’nin ekonomiyi bir güvenlik sorunu olarak ilan etmesinin gerekçesi, açıkça dile getirilmese de “sosyal açlık ekonomik gelişmeyi aştı” tespitinden kaynaklanıyor olabilir.

Önce SOL Parti ve ardından CHP mitinglerinden sonra sınıfın diğer bilinçli temsilcileri de meydanlara çıkıyor. DİSK, KESK mitinglerinde taleplerini haykırıyorlar. Peki, toplumdaki genel huzursuzluk ve öfke kendiliğinden bir solculuk sayılabilir mi? Maalesef ezilen sınıflar öfkeli ve çaresizler diye otomatik bir solculaşma olmuyor. Olamaz. Çünkü yoksullar vaatler kataloguna kulak asmıyorlar, dertlerine derman arıyorlar. Sol adına dile getirilen talepler ete kemiğe bürünmedikçe dikkate almaları mümkün değil, onların tek derdi hayat kavgasında ayakta kalabilmek. Dertlerine ne derman olacaksa önce bunların gerçekleşmesini (örgütlenmesini!) istiyorlar. Artık “inançlı” kalmalarının yetmediği biliyorlar, ne olursa olsun yeter ki dertlerine çare olarak söylenenler “inandırıcı” olsun istiyorlar. Velhasıl, birileri gelsin bizi örgütlesin peşinde değiller. Öyleyse çözüm de, gidip onları örgütleyelim demek değil, onlarla birlikte örgütlenmek, onların olduğu yerde, onların dertleriyle, onların hayatta kalma kavgalarıyla birlikte direnmek. Çünkü sınıf mücadelesi reloaded!

ASGARİ ÜCRETLİLER ÜLKESİ

Bakın işte AKP’nin en yoksul kesimden aldığı oy oranı yüzde 54’ten yüzde 21’e düşmüş durumda. Bu yüzden uzun vadeli tedbirlerden bile söz edemiyorlar, kısa vadeli, asgari ücret gibi aldatıcı hamlelerden medet umuyorlar. Asgari ücret ise azami aldatmacadır. Asgari ücret azami enflasyon, azami işsizlik anlamına geliyor. Varsın yandaşların alkışları ortalığı inletsin. Hayri (Kozanoğlu) Hocam “Bu olsa olsa freni patla(tıl)mış yokuş aşağı seyreden bir arabanın ilk metrelerde hız kazanmasından heyecana kapılıp alkış tutmaya benzer” derken olup biteni özetlemiş oluyor. Ve aslında bizim iktisatçıların vurguladığı üzere, asgari ücret ile ortalama ücret arasındaki fark azalırken, sınıf reloaded hale geliyor ve Türkiye asgari ücretliler sınıfı ülkesine dönüşüyor.

Yirmi yıl önce krizle geldiler şimdi krizle gidecekler. Faizi, enflasyonu, döviz kurunu mıncıklarken her bir şeyi tarumar ettiler. 2013 yılındaki “paraları sıfırladın mı” sözüyle bilinen 17 Aralık günü gibi, 2021 yılında da doların 17 lira olduğu bir 17 Aralık gününde paranın değerini sıfırladılar. Elde var sıfır demek bile mübalağa, her alanda eksiye geçtiler.

Öyleyse şimdi sınıf kavgasında artıya geçme zamanıdır.