Yakıcı ekonomik sorunlar nedeniyle sınıf hareketliliğin artacağını söyleyen Doç. Dr. Coşkun “Örgütlü hareket etmeden eylemlerin iktidar karşıtı bir boyuta evrilmesi, yani baskıcı, otoriter yönetimi yıkması zor. Burada sosyalist partilere ve hareketlere rol düşüyor” dedi.

Sınıfın öfkesi örgütlenmeli

Rıfat KIRCI

Toplum enflasyona ve ücret düşüklüğüne karşı ses yükseltiyor. Kamudan özele tüm emekçilerin ana sorunu alım gücündeki gerileme. Kış aylarını da bu soruna karşı on binlerce işçinin onlarca işyerinde yaptığı direnişlerle geçirdik. Kısmi kazanımlar olsa da şu an hâlâ emekçiler asgari ücrete yeni bir zam yapılması yönünde iktidardan talepte bulunuyor. 1 Mayıs’ta en çok öne çıkan talepler ekonomik sorunlara yönelikti. 1 Mayıs sonrası Türkiye’de siyasal hayat, sınıf hareketlilikleri yavaşlasa da ekonomik koşulları düşünülünce hareketlilik devam edeceğe benziyor. Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun da sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sınıf hareketlerinin yükseleceğine dikkat çekiyor. Coşkun, işçi sınıfının mevcut sendikal yapıları yerine bağımsız sendikaların artabileceğini; sosyalistlerin ise sınıfının bu araçlarıyla organik bağlarını geliştirmesi gerektiğini söylüyor.

Emek mücadelesinin öne çıktığı bir yıl geçiriyoruz. Ocak ayında kuryelerle başlayan eylemlilik birçok iş koluna yayıldı. Peki bunun 1 Mayıs’a yansıması sizce nasıl oldu?

Öncelikle 2022 yılının sadece ilk iki ayında, sizin de belirttiğiniz gibi işçi sınıfının sahneye çıktığı aylar oldu. Çoğu insan kuryelerin mücadelesini hatırlayacaktır ama bunu dışında tekstil, sağlık, petrokimya, metal gibi iş kollarında da önemli mücadeleler yaşandı bu iki ay. Hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik derken bu mücadelenin büyümesini beklemek yanlış olmaz sanırım. Ancak sadece bu ilk iki aydaki işçi sınıfı eylemliliğinin doğrudan 1 Mayıs’a etki edeceğini düşünmek de pek doğru olmaz, daha doğrusu bu bir süreç içerisinde gerçekleşecektir.

sinifin-ofkesi-orgutlenmeli-1011295-1.
Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun

Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle, bahsettiğimiz ilk iki ayda gerçekleşen eylemlerin yaklaşık yarısı sendikalı olmayan işçiler tarafından gerçekleştirilmişti, yani sınıfın daha önce örgütlü olmayan kesimi. Bunun önemsiz olduğunu söylemiyorum, ama bunun hemen 1 Mayıs’a olumlu yansımasını beklemenin hata olacağını düşünüyorum. Yine de Ankara’daki 1 Mayıs için söylendiğinde geçmişe göre epey bir kalabalık geçtiğini söylemek mümkün. Ama başta KESK ve DİSK olmak üzere sendikalar katılımda oldukça zayıftı. Siyasal örgütlerin katılımının daha iyi olduğu görülüyordu. Onun dışında çoğu örgütsüz insanlar belki de bu katılımı artırdı. İşçi sınıfının mücadelesi geliştikçe bu ve benzer eylemliliklere katılım da giderek artacaktır.

1 Mayıs örgütlerin de bir aynası oluyor aynı zamanda. Sendikaların örgütlülüğünü ve mücadele çizgisini nasıl değerlendirirsiniz?

Ankara’da sendikaların katılımı epey düşüktü. İşin önemli tarafı şu bence: Sendika olmadan da eyleme gidiliyor, grev yapılıyor bu ülkede. Zira sendikalar zaman zaman bu eylemlilikler önünde engel bile olabiliyor. İşte 2022’nin ilk iki ayında bu görülmüştü. Ancak bu durum sürekli devam ettirilemez, bir biçimde bunun örgütlü bir biçim alması gerekir. Sendikaların mücadele etmek gibi bir amaçları varsa işte o sendikasız, örgütsüz ama mücadeleye girişen işçilerle bir temas kurmak, onları örgütlemek zorunda. Ya da bu işçilerin kendi sendikalarını kurmaları gerekir. Şu durumda var olan sendikaların pek böyle bir niyetinin olmadığı görülüyor. Dolayısıyla giderek yeni ve bağımsız sendikaların ortaya çıkabileceğini düşünüyorum ben, Umut-Sen vb. gibi. Bu bir taraftan iyi bir şey, sendikasız işçilerin sendikalaşması anlamında, ama mücadelenin de en azından sınıf mücadeleci bir perspektif izleyen sendikalar anlamında birleşmesi gerek. Şimdilik bu pek olası görünmüyor; ama sınıf mücadelesi geliştikçe bu mücadelelerin birleşmesi de olanaklıdır her zaman.

Emekçilerin sorunları artarak devam ediyor. Özellikle enflasyon nedeniyle ücretlerin artırılmasına yönelik taleplerle yapılan direnişlere tanık oluyoruz. İşverene karşı yapılan eylemlerin iktidar karşıtı bir boyuta evrilmesi sizce mümkün mü?

Elbette mümkün. İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı, asgari ücretin açlık ücreti seviyesine düşmesi sınıf mücadelesini giderek artıracaktır önümüzdeki günlerde. Bakın şuradan bakalım; 1 Mayıs işçilerin sadece sekiz saat çalışma talebiyle başlamıştı 1886’da ve zamanla tüm dünyada bu kabul edildi. Fakat sermaye bunu her zaman aşmak isteyecek, işçileri daha fazla çalıştırmak isteyecektir. Tıpkı şu an olduğu gibi. Evden çalışma diye bir şey çıktı bu pandemide, insanların çoğu 12 belki 14 saat çalışmak zorunda kaldı. Ya da kuryeleri düşünün, çoğu sekiz saatten fazla çalışıyor. Bu nedenle ben mücadelenin büyüyeceğini düşünüyorum. Diğer taraftan bu mücadele birlik olmadan, örgütlü olmadan, safları sıklaştırmadan başarılı olamaz. Örgütlü olmadan, örgütlü hareket etmeden eylemlerin iktidar karşıtı bir boyuta evrilmesi, yani baskıcı, otoriter yönetimi yıkması zor. Burada işte sosyalist partilere/hareketlere rol düşüyor. Çoğunun sınıf ile organik bir bağı yok, ama bunu oluşturmaları gerekiyor. Aksi taktirde işçi sınıfı sizi izlemeyecek, size güvenmeyecektir. Sosyalist hareket emek mücadelesine ancak işçi sınıfı ve onların örgütleri ile organik bağlar kurarsa, işçi sınıfının taleplerini öne çıkararak politika yapmazsa emek mücadelesine pek bir katkısı da olmayacaktır.

Enflasyonu göz önünde bulundurduğumuzda kitlesel işçi eylemleri yeniden ortaya çıkacak mıdır? Yeni bir eylem dalgası öngörüyorsanız bunun yaratacağı etki nasıl olacaktır?

Daha önce söyledim, ben işçi sınıfı mücadelesinin sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada giderek artacağını düşünüyorum. Bunun başarılı ve etkili olması, giderek tüm dünyada oluşan otoriter yönetimleri alaşağı edebilmesi ne kadar örgütlü ve birleşik davranabildiğine bağlı. Bu mücadelede kimi zaman yenilecek, kimi zaman kısmi zaferler elde edecektir işçiler. Ama mücadelenin gerçek değeri, işçi sınıfının giderek genişleyen birliğinde yatar.