Yeni Zelanda’nın müstakbel Sosyalist başbakanı evsiz sayısındaki artış ve açlık sınırındaki çocuk sayısını işaret ederk ‘kapitalizmin başarısız olduğunu’ söylemiş. Aynı gün Yunanistan’ın eski ekonomi bakanı Varoufakis de ‘kapitalizmi yapay zekanın içerden yıkacağını’ buyurmuş. Sonra ‘aslında bi halt bilmiyorum’ manasında da devam etmiş. Muhtemelen ikinci ifade daha doğru ama görünen o ki kapitalizmin başarısızlığına dair bir ortak kanaat oluşuyor.

Aslında bu kanaat çoktandır var. ‘Sınıflı toplum’ bitti diyen bol olsa da bu sınıf denen nemenem şeyin bitmediğine dair çok işaret var. Evsizler sadece Yeni Zelanda’da değil maalesef dünyanın her yerinde var. İşin kötü tarafı evsizliğin, işsizliğin, yoksulluğun tercih olduğu ve tembellikten kaynaklandığına dair kanı da yaygın. Akşam eğlenceden dönerken sokakta dilenen evsizlere saldıran orta sınıf sevimsizleri İngiltere’nin pek çok yerinde görmeniz mümkün mesela.

Eşitsizlik meselesi hiç olmadığı kadar gündemde olmasına karşın eşitsizliklere dair farkındalık da o derece de düşük. Az buçuk okumuş yazmış kime sorsanız size eşitlikten yana olduğunu söyler. Okumamış yazmamış olanlardan da aynı şeyleri duyabilirsiniz. Ancak bunun yanında hayatın her yanında da herkes her zaman birinci sınıf olmak istiyor.

Bankada ‘premier’ müşteri, uçakta , trende ‘first class’... Sınıflı topluma dair daha fazla onay aramanın pek bir anlamı yok sanıyorum. Hemen herkes biraz önde durmak istiyor ve hepimiz önde dursak diye kaygılananların da sayısı pek az gibi. En nihayetinde birinci sınıf olmanın yolu diğerlerinin ikinci, üçüncü ve daha aşağı sınıflardan olmasına bağlı.

Ortada ciddi bir nevi soyluluk geleneği de mevcut. Yani öyle A okuluna giderek, B klübüne üye olarak falan da sınıf atlamanız çok mümkün değil. İstisnalar kaideyi bozmaz diyerek de geçiştirebiliriz bunu. Muazzam sancılı ve çoğunlukla da başarısız olan bir çabadır sınıf atlama çabası. Kulağınızın arkasında ‘işçisin sen işçi kal’ şarkısının melodisiyle bakakalırsınız. En iyi ihtimalle bir takım muktedirlerin olduğu gibi paralı ve mağdur yolunuza devam edersiniz.

Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda hem yoksulluk hem de eşitsizlikler artmaya devam ediyor. Muhafazakar ve aşırı sağ partilerin etkinliğinin artması da bunun devam edeceğinin işareti. İngiltere’de son yirmi yılda gençler arasında yoksulluk oranı yüzde 30’a çıkmış durumda. Her yönden eşitsizlik haberleri geliyor.

Oxford Üniversite’sinin siyahlara karşı ayrımcı olduğu ileri sürüldü ve kanıtlar da bu yönde. Oxford’a kabul edilen öğrencilerin yüzde 75’i 42bin Sterlin ve üzeri geliri olan ailelerden geliyormuş, yüzde onu ise 16bin Sterlin ve altı geliri olan ailelerden. Ortalama belediye vergisinin dahi yıllık 2-3bin Sterlin olduğu bir ülkede bu dar gelirli aileden gelen çocukların orada karşılaştığı ezilmişlik tahammül sınırlarını zorlar.

Bu sadece Oxford meselesi de değil. Üniversiteler genel olarak dünyanın her yerinde zenginler kulübü haline gelmiş durumda. Buradan kolay kolay sosyal hareketlilik de çıkmaz. Zaten okula girmek için belli bir sınıftan olmak gereği söz konusuyken sınıf atlamaktan konuşmak abes. Sınıf atlamanın içsel bir eşitsizliği ifade ettiğini söylemeye gerek yok.

Dünya genelinde her bir ülkenin iç haline baktığınızda Gini göstergesi gibi bazı göstergelerin eşitsizliğin çok az miktarda azaldığını ya da aynı kaldığını görebiliriz. Ancak genel olarak dünyadaki yoksul ülkeler ve zengin ülkeler dengesinin daha kötüye gittiğini de unutmamak gerek.

Sonuç olarak hem Yeni Zelanda başbakanı hem de Yunan bakana destek verebiliriz. Evet kapitalizm başarısız oldu. Ancak asıl soru Sosyalist başbakanın hedefinin ne olduğu. Kapitalizmi mi doğrultacağız yoksa ne?
İyi haftalar ve bol şanslar.