Irak, Gara’ya yapılan harekât, fiyasko olarak değerlendirildi. İktidar, başarısızlığın sorumluluğunu almadı. Çok kullanışlı olan ‘güvenlik’ ve ‘terör’ kavramları üzerinden yeni dönem yaratma ısrarı da sürüyor. Savaş politikalarından vazgeçilmeyeceği, AKP-MHP kitlesinin yeni operasyon arayışları ile kemikleştirilmeye çalışılacağı anlaşılıyor.

YENİ OPERASYONLAR!

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta partisinin Trabzon’daki İl Kongresi’nde bunu açıkça söyledi zaten: “Bir süredir yürüttüğümüz ve önemli mesafe aldığımız askeri harekâtları önümüzdeki süreçte tehditlerin yoğun olduğu bölgelere genişleteceğiz…” Sık kullanılan argüman; ‘ülke güvenliğinin, sınır dışında başladığı’.

Bu önermenin makul hale gelebilmesi için, sınırın cihatçılarla dolu Suriye tarafında da ‘gereken hassasiyetin’ gösterilmesi gerekmez mi? Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Suriye’den Türkiye’ye yasadışı yollarla girmeye çalışan 16 kişinin yakalandığına ilişkin bilgi paylaştı. MSB’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

REYHANLI SINIRI!

“Hatay’ın Reyhanlı ve Narlıca bölgelerinde görevli hudut birliklerimiz, Suriye’den ülkemize yasadışı yollarla girmeye çalışan 16 kişiyi yakaladı. Yapılan incelemede, yakalanan şahıslardan 2’sinin HTŞ, 2’sinin de DEAŞ terör örgütü mensubu olduğu tespit edildi.”

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, İdlib’i halihazırda ‘dünyanın en büyük cihatçı çöplüğü’ (Dumping Ground) olarak tanımlıyor. Bu açıdan idlib’in, Afganistan’ı bile gölgede bıraktığını aktarıyor. Bölgede yer alan militan sayısı 30 binin altına düşmedi.

“TÜRKİYE KİM İÇİN ASKERİNİ SAHAYA SÜRDÜ?”

‘Ilımlılar’ dışında, HTŞ, IŞİD ve Bağdadi’yi saklamaya çalıştığı iddia edilen Husreddin Tugayları (Had Grubu) gibi sert gruplar var. “Türkiye burada kimi koruyor ya da askerini kime karşı, kimlerin hamiliğini üstlenmek için sahaya sürdü ve ölümlerin yaşanmasına neden oldu?” soruları hâlâ gündemde.

REYHANLI’DAN RAKKA’YA

Reyhanlı’dan başlayan bu cihatçı hattı, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrol ettiği bölgelere, yakın geçmişte IŞİD’in kontrol ettiği Rakka’ya kadar uzanıyor. Radikal İslamcılar örgütlenmeye devam ederken, şimdilik daha çok yuvalanıyor ve hücrelerinde uyuyor.

MSB’nin yakalandığını duyurduğu silahlı unsurlar gibi pek çok organizasyon görevi üstlenen cihatçılar da sınır boylarını tutuyor. Özellikle 2013’ten sonra Türkiye üzerinden Suriye cihadına akan savaşılar şimdi Türkiye’ye dönmek istiyor. Sadece erkekler değil. SDG’nin kamplarındaki kadınlar da kaçmak ve Türkiye’ye sığınmak için fırsat kolluyor.

RADİKALLERLE TEMASTAKİ SELEFİ VAKIFLAR

Kamplardaki kadınlar için yapılan, “Bacıların zor durumda, yardımı esirgeme” gibi kampanyalar Türkiye’de örgütleniyor. Radikallerle birebir temasta olan çok sayıda selefi dernek ve vakıf var. Tam bu noktada Türkiye’nin tıpkı, Gara’da yaşamını yitiren askerlerde olduğu gibi yükümlülüklerini yerine getiremediğinden söz etmek mümkün.

Şöyle ki; iktidar, bir dönem, cihada gidenleri ve delik deşik edilen sınırları görmezden geldi. Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Suriye cihadına katılanların Antep, Bingöl, Konya’da örgütlenen aileleri sayısız kez devlete, yakınlarının akıbetini öğrenmek için müracaat etti. Ama devlet onları giderken görmediği gibi akıbetlerine de sessiz kaldı.

İHD, IŞİD’E KATILANLARIN AİLELERİNE DE YARDIM ETTİ

Peki, yardımlarına kim koştu dersiniz? İhanet ile suçlanan, PKK’ye yataklık ettiği iddia edilen ve terörize edilmeye çalışılan İnsan Hakları Derneği (İHD)! Sınır güvenliği; cihadizm ile iş tutarak, sonra da cihatçıyı bile tanımayarak mı sağlanıyor? Bu, ‘silahların Türkiye’ye dönmesine neden olacak’ bir risk taşımaz mı?

GÜVENLİK Mİ PEŞAVER Mİ?

Boğaziçi Üniversitesi’ne, ‘iletişim’ ve ‘hukuk’ fakülteleri açılmasına ilişkin kararnamede, çok önemli bir başka madde de vardı. Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı Suriye’nin kuzeyinde Çobanbey Tıp Fakültesi ile Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu açılacak.

Türkiye, halihazırdaki cihatçı bölgelerine karakol, okul, valilik faaliyetleri taşıyor. ÖSO çeteleri ile ‘paralel’ güvenlik programları yürütüyor. Bitmeyen ‘büyük Türkiye masalı’ ve ‘fetih tutkusu’ ile Türkiye’den Suriye’ye, Suriye’den Türkiye’ye uzanan Peşaver’den de tehlikeli bir alan yaratıldı. Soruyu, “Türkiye’nin içerideki güvenliği bu şekilde mi sınır dışından başlıyor?” diye yinelemekte fayda var!