Pakistan’ın İslamcı diktatörü Ziya ül Hak 1978’de darbe yapıp işbaşına geldiğinde pan İslamcı emellerini hayata geçirmek için kolları sıvadı. Vakit kaybetmeden ülkesini “cihat otobanı”na çevirerek Afganistan’da Sovyetlere karşı Yeşil Kuşak’ın en önemli mevzisine dönüştürdü. Amerika’nın desteğiyle Sovyetlere karşı Afganistan’da cihatçılara destek verdi. Dünyanın pek çok bölgesinden radikal İslamcı cihatçıları Pakistan’a doldurdu. Buralardaki medreselerde ve eğitim kamplarında Selefi/Vahabi militanları her yönden besledi.

İslamcı diktatör bir taraftan “ABD için komünizme karşı savaş” yürütürken diğer taraftan da Pan-İslamcı “stratejik derinlik” hayaliyle ülkenin nüfuz alanını Afganistan, Özbekistan, Tacikistan ve İran’ı kapsayacak şekilde genişletmek niyetindeydi. Komşu Afganistan’da Taliban ve diğer cihatçı örgütleri yıllar yılı destekledi.

CİHAT VADİSİNDEN GERİYE KALANLAR

Ülkenin batısında Afganistan sınırındaki Hayber-Pahtunhva eyaletinin merkezi Peşaver tüm emellerin hayata geçirildiği merkez konumundaydı. Kâbil Irmağı’nın kolu olan Bara kıyısındaki ünlü Hayber Geçidi’nin 15 km güneyinde yer alan kent stratejik önemdeydi. Ziya Ül Hak “sınır kenti” anlamına gelen Peşaver’i cihat vadisine çevirmişti.

Pakistanlı gazeteci-yazar Farrukh Sohail Goindi bundan 5 yıl önce BirGün’den Onur Erem’e verdiği röportajda bu durumu şöyle anlatıyordu: Böylece Ortadoğu, Güney Asya ve Orta Asya’nın birleştiği noktada yeni bir cephe yaratıldı. Bu vekâlet savaşı o tarihe kadarki en büyük CIA operasyonuydu. Operation Cyclone (Kasırga Operasyonu) adı verilen bu operasyonda mücahitlere her türlü eğitim ve silah verildi. Pakistan’daki dini cemaatler ve partiler, sağcı gruplar da bu amaç için harekete geçirildi. Ziya ül Hak, kendisinin “İslam ümmetini kafirlere karşı birleştiren lider” olduğunu iddia ediyordu.

Bu uzun savaşta 1,5 milyon Afgan öldü. CIA, sıradan köylülere çok teknik eğitimler vererek onları el yapımı bomba hazırlama, intihar bombası yeleği hazırlama gibi konularda uzman haline getirdi. Savaşın ve yetiştirilen cihatçıların etkisiyle hem Afganistan’da hem Pakistan’da şiddet eksik olmadı.

BUGÜNLERE AÇILAN KANLI YOL

Körfez ülkeleri ve CIA’den büyük kaynaklar alan medreselerin dini öğretileri radikalleşti. Sonunda Afgan cihadından geriye kalan şey şiddet, organize suç ve İslam adına gerçekleştirilen terör oldu. Hâlâ bu dönemde yaratılan enkazın bedelini ödüyor Pakistan ve de Afganistan. Bugünkü Taliban da o dönemin ürünü.

Sovyetler’e karşı savaşta İslami referansları da bolca kullanarak bugünlere giden yolu açmıştı. O dönemde Pakistan İstihbarat Servisi ISI’nın büyük ölçüde örgütlemesi, yönlendirmesi, lojistik desteği ABD’nin mali ve askerî yardımı ile Sovyetler’i Afganistan’da alt eden Mücahitlerin devamı bugün hem Pakistan için tehlike oluşturacak hem de ABD’nin yeni dönemdeki “düşman konsepti”ni bu kez de “teröre karşı savaş” anlayışını oluşturacak alt yapıyı ABD ile birlikte kuracaklardı.

KONTROLDEN ÇIKAN CİHATÇILAR

Pakistan-Afganistan sınırındaki Peşaver, Pakistan güvenlik güçlerinin de kontrol edemediği bir küresel cihatçı terör üssü haline gelmiş durumda. El Kaide ve Taliban başta olmak üzere onlarca cihatçı örgüt, buradan tüm dünyaya yayılıyor.

Pakistan komşusu Afganistan’daki Sovyetlere karşı bu ülkedeki cihatçılara destek verdi o günden beri de İslamcıların vahşi saldırılarından kurtulamadı.Pakistan’da yaşananların bumerang etkisini gördük; gün gelip kendisini yetiştireni vurdu, Pakistan Taliban’ı hala ülkenin başına bela. Afgan Taliban’ı üç gün önce ABD ile masaya otursa da değişen bir şey yok.

Aynı röportajda Türkiye’yi de uyaran Goini, “Türkiye cihatçılara karşı mücadelede geç kalırsa geri dönüşü olmaz” diyordu. Haksız da sayılmazdı. İdlib, Suriye’nin ve de tabi ki Türkiye’nin Peşaver’i olmaya aday. Dünyanın dört bir tarafından Suriye’ye doldurulan Selefi/Vahabi cihatçılar, Suriye’nin dört bir tarafından da “yeşl otobüsler”le Hatay sınırındaki İdlib’e dolduruldu. Pakistan cihatçıları besleyip desteklemenin faturasını ödüyor. Pakistanlı liderlerin Afganistan’da cihatçılarla oynadığı tehlikeli oyun dönüp dolaşıp bumerang gibi kendisini vurmuştu. Aynı tehlike bu coğrafya için de geçerli.