Ülkemizde belediyecilik çok ilerledi, hatta o kadar ilerledi ki ülkemiz sınırlarını bile aştı. Hatta o kadar aştı ki, hizmeti ülkede veriyor, hizmetin devamı da yurt dışında geliyor… İşte gönül belediyeciliği, işte hizmet pasaportu belediyeciliği, işte yasal yollardan insan ticareti…

Bu haberleri duyunca ben de sizin gibi önce çok şaşırdım. “Belediyelerin böyle bir imkânı var mıymış?” diye düşündüm. Sonra da bu hizmeti sağladıkları için belediyelerimizle gurur duydum, ardından da gurura bağlı olarak müthiş bir şekilde sevindim. Bir de güzel organize olmuşlar ki sormayın ya. Belediyeden “Bu arkadaşlar bizim sincap severler fındık geliştirme eğitimimiz kapsamında Almanya’ya gidecekler” diye belge hazırlanıyor. Bu belgenin gittiği merci “E tamam belediyeden eğitim için gidiyorsa bu arkadaşlar tamamdır” diyor, sincap sevdalılarına hizmet pasaportları hazırlanıyor. Sincap sevdalıları Avroları belediyeye veriyor, belediye sincap sevdalılarını Almanya’ya götürüyor, sonra verdiği özel hizmet pasaportlarını toplatıp Türkiye’ye geri getiriyor. Sincap sevdalıları da artık Almanya’da kaçak olarak hayatlarına devam ediyor…

***

Vallahi muhteşem. Tek kelimeyle CERN’e olsun Pfizer’e olsun, Moderna’ya olsun verilecek bir cevap. İstediğiniz bilim insanını getirir, bu dümendeki Ar-Ge teknolojisine hayran olur, karşısına geçer tövbe ister. Gördüğünüz gibi aslında bilim hayatımızın her yerinde, önemli olan onu görebilmek. Belediyelerimiz bunu güzel bir şekilde görmüşler ve kendi aralarında görev dağılımlarını da yapmışlar. Tabii ki seri bir şekilde pasaportları sağlayan herkese de ayrıca teşekkür etmek, bu insanlar geri dönmeyip de sadece pasaportları geldiğinde durumdan en ufak bir şekilde haberdar olamayan tüm yetkilileri de gözlerinden öpücük yağmurlarında şemsiyesiz bırakmak lazım. Ülkemiz AB’ye giriyor işte. İsteseniz de istemeseniz de AB’ye giriyoruz…

Bakın Ticaret Bakanlığı’ndan bu hafta duyduğum başka bir inovasyon. Yani adeta “Ticaret böyle yapılır alın görün” dercesine bir hareket… Olay şu: Ticaret Bakanlığı, Ticaret Bakanı’nın eşiyle birlikte ortağı olduğu şirketten, Ticaret Bakanı’nın da iznini alarak, 9 milyon liralık dezenfektan ticareti işine girmiş… Muhteşem bir iş ahlakı. Hatta aradığımız hep sorduğumuz o “Güzel ahlak” var ya işte bu. Yani Ticaret Bakanı ticaret yapamasın mı? Koskoca Ticaret Bakanı, düz bir bakanlıkla mı ticaret yapsın? Tabii ki Ticaret Bakanı’nın ticaret için Tercihi de Ticaret Bakanı’nın da onayladığı Ticaret Bakanlığı ile ticaret yapmak olacak… Hani eskiden başkasının üzerine olurdu şirketler, ticaret yapılırdı. İşte artık ona gerek yok. Ticaret Bakanlığı bir sürü gereksiz bürokratik fasa fisoyu bir kenara bırakmış, ülkemiz nasıl daha iyi ticaret yapabilir diye düşünüyor. İşte muhalefet bunu görmüyor. Kılıçtar Bey anca sarı mutfak bezli mutfağında otursun. İktidar partisinin vekillerinin bir tane benzeri mutfağa sahip evi var mıdır? Koskoca vekiller Maybach mutfaktadır kesin. Muhalefetin çapsızlığı mutfağından belli. İnsan dolapları bi şey eder. Neyse…

***

Bir tek gün içinde 340 kişinin hayatını kaybettiği şu günlerde bakın sağlıktan sorumlu bakanımızın tivitleri kadar insanı manen destekleyen başka bir şey var mı sorarım size? Bir onlar, bir de kamyon arkası yazıları. Beni edebi olarak çok besliyor. Çekemeyen anten taksın. Aşı maşı yok ama siz antenle idare edersiniz.Bakın hizmet dedik, yolu hizmetten geçen herkesin buluştuğu bir nokta var. Malum parti tabii ki. Malum partili belediye başkanı, bilim kurulunun “Bunları çocuklara yedirmeyelim” diye yasakladığı ürünleri ne yaptı? Tabii ki Ramazan’ın en güzel duygularıyla öğrencilerle paylaştı. Ya muhalefet var ya iki koyun güdemez, koyun.

Sanki ülkeyi çobanlara emanet etmemiz gerekiyormuş gibi…