İrlanda tarihinde devrim niteliğinde bir seçim zaferine imza atan Sinn Fein’in başarısının temelinde sosyal adaletsizliğe ve eşitsizliğe dikkat çekmesi var. 18-24 yaş arası genç seçmenler üzerindeki popülerliği göze çarpıyor

Sinn Fein’in tarihi zaferi ve gelecek öngörüleri

Ilgın Damla OMAY-Faik Anıl SEZER Dublin

İrlanda’da Pazar günü yapılan genel seçimde İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun (IRA) siyasi kanadı olarak adlandırılan Sinn Fein oyların yüzde 24,53’ünü alarak seçimin galibi oldu. Yaklaşık 3 milyon 300 bin seçmenden yüzde 62,9’unun katılım gösterdiği seçimlerde, sağ kanat partilerden muhalefetteki Fianna Fail oyların yüzde 22,18`sini alırken, “Taoiseach” (başbakan) Leo Varadkar’ın iktidardaki partisi Fine Gael’in oy oranı ise yüzde 20,86’da kaldı.

Bunu takiben parlamentoya girmeye hak kazanan 21 bağımsız aday oyların yüzde 15,39’unu garantilerken Yeşiller Partisi ise yüzde 7,13 oy oranına ulaştı.

Katılım oranının yüzde 65 olduğu 2016’daki genel seçimde Fine Gael yüzde 25,5; Fianna Fail yüzde 24,3; Sinn Fein ise yüzde 13,8 oy almıştı. Bir önceki seçime göre oy oranını yüzde 10,7 artırarak neredeyse ikiye katlayan Sinn Fein, bu zamana kadar ülke yönetiminde söz sahibi olan merkez sağ partilerin tekeline de son verdi. Ancak parlamentodaki milletvekili sayısı ikinci sırada kalan Sinn Fein’in bu tarihi başarısı tek başına hükümet kurması için yeterli olmadı.

Seçim sistemi ve koalisyon ihtimalleri

Nispi temsil sisteminin olduğu İrlanda Cumhuriyeti’nde iki adet parlamento bulunuyor. Bunlardan ilki olan “Seanad Éireann” İrlanda Senatosu olarak bilinirken, 160 parlamento üyesinden oluşan “Dáil Éireann” ise İrlanda Halk Meclisi olarak adlandırılıyor. Hükümet kurabilmek için 160 meclis üyesinden 80’inin güvenoyu gerekiyor.

Genel seçimin galibi Sinn Fein gösterdiği 42 adaydan 37’sini parlamentoya gönderirken, en yüksek ikinci oy oranının sahibi Fianna Fail 38; oyları yüzde 4,6 oranında gerileyen Fine Gael ise 35 milletvekili ile parlamentoda temsil edilecek.

Son 30 yıllık siyasi tarihinde koalisyonlarla yönetilen İrlanda’nin tek parti yönetimine pek de alışkın olduğu söylenemez. Güncel veriler doğrultusunda Sinn Fein’in merkez sağ partilerden biri (Fine Gael ya da Fianna Fail), Yeşiller ya da bağımsız adaylarla koalisyon kurma ihtimali üzerinde tartışılıyor. Fine Gael ve Fianna Fail’in ise yine bağımsız adaylarla koalisyon kurabileceği ihtimalleri üzerinde duruluyor. Seçimlerden önce Fine Gael ve Fianna Fail Sinn Fein ile koalisyon olanağının bulunmadığını açıklamıştı.


Önümüzdeki günlerde hız kazanacak koalisyon görüşmelerinden bir sonuç çıkmaması ve hükümetin kurulamaması durumunda yeniden seçime gidilmesi ihtimali de söz konusu olabilir.

Sinn Fein’in başarısının altında ne yatıyor?

Halk arasında artan popülaritesine rağmen seçim öncesi yapılan anketlerde beklediği karşılığı alamayan Sinn Fein, seçimlerde rakiplerine karşı en yüksek oy oranını elde ederek İrlanda siyasi tarihinde adeta bir devrin kapanmasına neden oldu. 2016 seçimleri sonrasında parlamentoda 12 milletvekili ile temsil edilen Sinn Fein, 39 seçim bölgesinde gösterdiği 42 adayından 37’sini parlamentoya göndererek önemli bir başarıya imza attı. Bu başarının arkasında parti lideri Mary Lou McDonald’ın iyi giden İrlanda ekonomisine karşın kronikleşen “evsizler” sorununa yönelik halk evleri vaatlerinin etkili olduğu biliniyor.

Seçim sonrası görüşünü aldığımız Dublin Ballymun Keelings Logistic çalışanı 30 yaşındaki Stephen W., bugüne kadar merkez sağ partilerin büyük toprak sahipleri ve iş adamlarından yana bir tutum içinde olduklarını, kendisinin de dahil olduğu işçi sınıfının sorunlarını göz ardı ettiklerini söyledi. Sinn Fein’e oy vermesindeki en büyük etkenin yeni ve farklı bir yönetim anlayışı beklentisi olduğunun da altını çizdi.

Bir kamu kurumunda öğretmenlik yapan 57 yaşındaki Martina R. ise, secim sonuçlarını mevcut hükûmete karşı bir tepki olarak değerlendiriyor. Kendisi tamamen aynı düşüncede olmasa da hükûmetin bir değişime ihtiyacı olduğuna inanıyor. Bugüne kadar parlamentoda pek de fazla sandalye sahibi olmayan Sinn Fein’in ülkeyi yönetmek için yeterli tecrübesi olmadığını ifade ediyor. Bu nedenle Sinn Fein’in Fine Gael veya Fianna Fail ile koalisyon kurmasını tercih edeceğini belirtiyor.

İrlandalı seçmenlerin tercihlerini etkileyen bir diğer önemli konu ise sağlık sistemindeki yetersizlikler ve halkın bu hizmetlere ulaşmasındaki zorluklar. Zira acil servise bile gidildiğinde karşılaşılan uzun bekleme süreleri, bekleme listeleri gibi olumsuzluklar bu konuda vaatlerde bulunan Sinn Fein`in zaferinde önemli bir rol oynamış gibi görünüyor.

Öte yandan Sinn Fein’in çevre sorunlarına ilişkin iyileştirici söylemlerinin özellikle genç nüfusun partiye oy vermesinde ciddi bir etkisi olduğu söylenebilir. Sinn Fein seçim manifestosunda atık yönetimi, sürdürülebilir enerji, çevre bilinci, karbon vergisi gibi birçok konuya yer vermişti.

sinn-fein-in-tarihi-zaferi-ve-gelecek-ongoruleri-687996-1.

IRA faktörü ve etkisi

Silah bırakan IRA, Birleşik Krallık’a bağlı ve Protestan nüfusun ağırlıkta olduğu Kuzey İrlanda ile Katolik nüfusa sahip İrlanda Cumhuriyeti’ni birleştirmeye yönelik silahlı faaliyetlerde bulunan bir örgüt. Sinn Fein’in IRA’nın siyasi aktörü olarak görülmesinin yanı sıra seçim öncesi bağımsızlıkçı duruşu nedeniyle ciddi eleştirilere konu olduğu biliniyor.

Irish Independent gazetesi yazarlarından Eilis O`Hanlon, 9 Şubat tarihli köşe yazısında Sinn Fein’e oy veren gençlerin “Troubles” (1968 ve sonrasında devam ederek 1998`e kadar süren, IRA`nin faaliyette olduğu çatışma zamanları) dönemini hatırlamamalarının bu tercihlerinde etkili olduğunu belirtiyor.
Sinn Fein her ne kadar IRA’nın siyasi kolu olarak adlandırılıp uçlarda bir parti olarak görülse de, özellikle seçim öncesi eşitsizlik ve adaletsizliklere yaptığı vurgu ile farklı kesimden birçok seçmen grubunun desteğini kazanmayı başarmış görünüyor. Sinn Fein’in 18-24 yaş aralığındaki genç seçmenler arasındaki popülerliği göze çarpıyor.

Birleşik İrlanda Referandumu ve Brexit

Seçim öncesindeki ana sloganı “Eğer gerçekten bir İrlanda Cumhuriyeti istiyorsan Sinn Fein için oy ver!” olan Sinn Fein`in temel siyasi ideolojisi bu hayale dayanıyor. Sinn Fein’in olası bir hükümet görevini üstlenmesi halinde, beş yıl içinde iki İrlanda’nın birleşmesi için bir referanduma gidilme ihtimali de olası görünüyor.

Brexit süreci boyunca Birleşik Krallık’a bağlı Kuzey İrlanda ile İrlanda arasındaki sınır sürecin ana gündem maddelerinden biri olmuştu. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere ile İrlanda arasında 1998 yılında imzalanan Hayırlı Cuma Anlaşması’na göre iki ülke arasında herhangi bir sınır kontrolü yapılmaması kararlaştırılmıştı. Brexit sonrası bu durumun değişme ihtimali her iki ülkede de çatışmaların yeniden başlayabileceği korkusuna neden oldu.

Kuzey İrlanda`nın 23 Haziran 2016 tarihli Brexit oylamasında yüzde 55,78 oy çoğunluğu ile Avrupa Birliği’nde kalmak istemesi, her iki ülkede de faaliyet gösteren Sinn Fein’in Birleşik İrlanda için yeniden harekete geçmesine zemin hazırladığı söylenebilir.

Seçim sonrası belirsizliği: Şimdi ne olacak?

Avrupa Birliği’nde yer alması, İngilizce’nin ana dil olarak konuşulması ve şirketlere yapılan büyük vergi muafiyetleriyle İrlanda, son yıllarda yabancı yatırımcıların cazibe merkezi haline geldi. Ülke, Amerikan menşeli birçok dünya devi firmanın Avrupa Merkez ofislerine ev sahipliği yapıyor. Özellikle Brexit süreciyle birlikte İngiltere’den elini çekme kararı alan yabancı yatırımcıların İrlanda’ya olan ilgisi günden güne artarak devam ediyor. Ancak Sinn Fein`in seçimden birinci parti olarak çıkması yatırımcıların kafasını biraz karıştırmış olabilir. Zira seçim kampanyalarında sosyal politikalara ağırlık verileceğini ilan eden Sinn Fein ile yabancı yatırımcıların uzun vadede uzlaşıp uzlaşamayacağı da merak konusu.

İsmini vermek istemeyen bir Fine Gael seçmeni, daha önceki seçimlerde merkez sağ partilerin birinci parti olarak çıkmasının yabancı yatırımcıyı şimdiki kadar ürkütmediği ve seçim sonrası durgunluğun hızlı bir şekilde atlatıldığından bahsediyor. Ancak şu anki belirsizlik halinin Sinn Fein’in gelecek günlerdeki tutumuna göre şekilleneceğini düşünüyor.

Koalisyon görüşmeleri hız kazandı

8 Şubat’taki seçimin ardından hafta başından itibaren partiler arasındaki koalisyon görüşmeleri hız kazandı. 12 Şubat’ta Yeşiller Partisi ile bir araya gelen Sinn Fein lideri Mary Lou McDonald, görüşme sonrası her iki partinin görüş farklılıklarına vurgu yaptı. Bununla birlikte Fine Gael lideri ve bir önceki dönemin başbakanı Leo Varadkar 12 Şubat tarihli açıklamasında, Sinn Fein’in en çok oy alan parti olarak sorumluluklarını yerine getirmesi ve gerekli adımları derhal atması gerektiğini belirterek topu Sinn Fein lideri McDonald’a attı. Varadkar ayrıca Fine Gael olarak iki veya daha fazla partili bir koalisyon içinde yer almayacaklarını da vurguladı.

Parti liderlerinin son açıklamaları değerlendirildiğinde, seçimler İrlanda gündemini daha uzun süre daha meşgul edecek gibi görünüyor.