İzlenen yanlış para politikaları, onların olumsuz sonucunu yine yanlış politikalarla düzeltme çabası, krizin daha da derinleşmesine neden olmakta, sorunlar katlanarak ileri tarihe ertelemektedir.

Sıradan vatandaşın isyanı

Prof. Dr. Nur Keyder*

Yıllarca çalışıp, türlü fedakârlıklara katlanıp, rahat bir emeklilik dönemi geçirebilmek için yapılan tasarruflarının eriyip gitmesi, sıradan vatandaşı kaygılandırıyor. Kur Korumalı Mevduat (KKM)’tan medet umanların tasarrufları bile, Temmuz-Ekim 2022 döneminde kurun yükselmesine izin verilmediği için sadece bankanın verdiği, dönem enflasyon oranının altında kalan faizi almış ve reel olarak değer kaybetmiştir. Oysa, kurun yükselmesine izin verildiği önceki dönemlerde, KKM, göreceli olarak aynı dönem, aynı miktar yatırıma, vadeli mevduat faizinin oldukça üzerinde bir getiri sağlamıştır. Örneğin KKM’ye 22 Aralık 2021’ de ilk giriş yapan gerçek kişiler, 3 aylık vade dolduğunda, dolar 11.60 TL’den 14.80 TL’ye yükseldiği için %27 getiri sağlamış, o dönemde tasarruf sahibinin reel getirisi pozitif bölgede gerçekleşmiştir.

Ekim 2022 itibarıyla bankalar KKM’ye %13.5 faiz veriyor. Aslında bu oran, devletin, 15 Kasım 2022’de geçerli olan politika faizi (%10.5) artı 3 puan, şeklindeki KKM’ye verilebilecek en yüksek faiz önerisi ile uyumlu. (24 Kasım 2022’den sonra politika faizinin %9’a, KKM’ye verilebilecek faiz oranının ise %12’ye düşeceği tahmin ediliyor). Kurun Merkez Bankası rezerv kaybı pahasına yükselmesine izin verilmemesi, politika faizinin düşürülmesi sonucu KKM’ye bankaların verdiği faizin düşük tutulması, KKM’nin reel getirisinin bile eksi bölgede kalmasına neden olmaktadır.

Parasının pul olduğunu gören vatandaş ister istemez alternatif getiri arayışına başlıyor. Bazı bankaların belirli bir süre için 92-95 gün vadeli mevduata yıl bazında %25-27, 3 aylık %6.25-6.75 civarında bir “hoş geldin faizi” verdiğini görüyor, istemeyerek de olsa vadesi dolan parasını o bankaya geçiriyor. Aslında bu oran bile parasının satın alma gücünü korumaya yeterli değil, ancak en azından, kurun değişmediği durumda, KKM’nin verdiğinin neredeyse iki katı, kendi bankasının verdiği vadeli mevduat faiz oranının da hayli üzerinde. Tasarruf sahiplerinin bazıları da borsaya yöneliyor, orada da oynanan oyunlar nedeniyle zarar eden, genelde yine sıradan vatandaş oluyor.

Ülkenin içinde bulunduğu bu süreçte, krizin maddi ağırlığının en çok yoksul ve küçük tasarruf sahiplerinin sırtına yüklendiğini görüyoruz.

Reel faizin yüksek düzeyde negatif olması, dolarizasyonun başlıca nedeni. Pozitif bölgeye çıkarılması için %80’in üzerinde bir faiz verilmesi gerek, bunun da imkânsız olduğunu biliyoruz. Ancak en azından tasarruf sahibinin menfaatini de düşünerek banka mevduat faizlerinin daha makul düzeylere çıkarılması hem tasarruf sahibinin menfaatine olacak hem de KKM’den normal vadeli TL mevduata dönüşü hızlandıracaktır. Aslında normal vadeli mevduata verilen faiz oranı, genellikle KKM’ye verilen faiz oranının üzerinde olmakla beraber, fark oldukça küçüktür.

Uygulanan algı yönetimi ve giderek şeffaflıktan uzaklaşma sonucu vatandaş gerçekleri göremez hale geldi. Örneğin TUİK Ekim 2022 yıllık enflasyonunu %85.5 olarak açıkladı. Bu oranın Aralık 2022’de %70’e Ocak’ta %65’e inmesi öngörülüyor ve enflasyon düşüşe geçti deniliyor. Halbuki bu baz etkisinin oluşturduğu bir yanılgı. Kur şoku nedeniyle Aralık 2021, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Ocak 2022 aylarında TÜFE endeksi aşırı sert bir yükseliş kaydetti (aylık artış sırasıyla %14 ve %11). Aralık 2022 ve Ocak 2023 aylarında ise endeksin göreli olarak daha ılımlı bir yükseliş sergileyeceği düşünülüyor. Bu nedenle Aralık 2022 ve Ocak 2023 için bir önceki yılın aynı ayına göre hesaplanan yıllık enflasyon oranının düşüş sergilemesi bekleniyor. Şubat 2023’ten itibaren baz etkisinin ortadan kalkması ile birlikte, yıllık enflasyonun yeniden yükseleceğini tahmin ediyoruz. Yüksek bütçe açıkları (Ekim 2022 itibarıyla 12 aylık bütçe açığı 242 milyar TL) ve seçim ekonomisinin gerektireceği parasal genişleme, artı enerji ve üretimde yaşanan aksaklıkların, 2023 Şubat ayından itibaren, TÜFE endeksinde bir önceki yıla göre daha sert bir yükselişe, bu gelişmenin de bir önceki yılın aynı ayına göre hesaplanan enflasyon oranında artışa neden olacağını düşünüyoruz.

Sıradan vatandaşın yanıltıldığı diğer bir uygulama da Gelire Endeksli Senet ile ilgili olmuştur. Bir yandan “gelire endeksli” denilirken, diğer yandan “azami dönemsel getiri %5.85’i, yıllık getiri ise %25.5’i aşamaz” denilmiştir. Diğer bir yanılgı da KKM ile ilgili. Kura endeksli deniliyor, kur arka kapıdan kamu bankaları üzerinden yapılan döviz satışları ile baskı altında tutuluyor, son aylarda olduğu gibi vatandaş kur farkı oluşmadığı için yıllık bazda %13.5 faiz oranı ile yetinmek zorunda kalıyor.

İzlenen yanlış para politikaları, onların olumsuz sonucunu yine yanlış politikalarla düzeltme çabası, krizin daha da derinleşmesine neden olmakta, sorunlar katlanarak ileri tarihe ertelemektedir.

19 Mart 2021 de Merkez Bankası politika faizi %17’den %19’a çıkarılmıştı. Altı ay boyunca %19’da tutulan oran, “faiz neden enflasyon sonuç” söylemi sonrası 23 Eylül 2021’de %18’e indirildi. Tedricen devam eden indirim sonrası politika faizi Aralık 2021 tarihinde %14 olarak gerçekleşti. Takip eden 7 ay boyunca %14 düzeyinde tutulan oran, Ağustos 2022’de %13’e, Eylül 2022’de %12’ye ve Ekim 2022’de %10.5’e indirildi. Oranın, 24 Kasım’da tek haneye düşürüleceği tahmin ediliyor.

Dünya konjonktüründeki olumsuz gelişmelerden etkilenen makro büyüklükler, Türkiye’nin uyguladığı yanlış politikalar sonucu, olması gerekenden daha da kötü düzeylere geldi.

Ağustos 2021’de; politika faizi %19 iken enflasyon %19.25, dolar kuru 8.48 TL.

Ağustos 2022’de; politika faizi %13 iken enflasyon %80.2, dolar kuru 18.37 TL.

Ekim 2022’de; politika faizi %10.5 iken enflasyon %85.5, dolar kuru 18.60 TL.

Ocak-Ağustos döneminde dış ticaret açığı %132,3 artarak 30.5 milyar dolardan 71.5 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı bu dönemde %81.3’ten %68.5’e gerilemiş durumda. Ayrıca, ülkede üretim ve istihdam da çok olumsuz etkilenmektedir.

Test edilen “faiz neden enflasyon sonuç” hipotezinin gerçeği yansıtmadığı, politika faizinin %19’lardan %10.5’e indirilmesinin enflasyonu da kuru da olumsuz etkilediği, ticaret açığını düzeltemediği ortada. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ülkede yaşanan kriz diğer ülkelere nazaran çok daha derin seyretmekte. Böyle bir ortamda sıradan vatandaş elindeki paranın satın alma gücünü koruyabilmek için çırpınmakta, ancak çabaları çoğu zaman hüsranla sonuçlanmaktadır.

*ODTÜ emekli öğretim üyesi.