‘Sistem çürümüş durumda’
Türkiye’de futbol ve siyaset ilişkisi üzerine kitap yazan İngiliz gazeteci Patrick Keddie, bulgularını ve Passolig’le maça girebilmek için çektiği çileyi anlattı
ONUR EREM @onurerem
Patrick Keddie, Türkiye’de futbol ve siyaset üzerine araştırmalar yapan ve kitap yazmakta olan İngiliz bir gazeteci-yazar. “Futbolu seven bir insanım ve Türk futbolunu da yıllardır ilgiyle takip ederim. Özellikle de Türk taraftarlarının ürkütücü ve fanatik yapıları ilgimi çekiyordu. Gezi eylemleri başladığı zaman taraftar gruplarını eylemlerin en ön cephesinde görmek, farklı taraftar gruplarının güçlerini birleştirdiğini görmek beni çok şaşırttı” diyor. Bunun üzerine konuyla ilgilenmeye başlayan Keddie, Türkiye’de futbolun politik bir savaş alanı olduğunu fark ettiğini söylüyor: “Futbol bir isyan alanı, ama aynı zamanda yöneticiler tarafından siyasi bir araca dönüştürülmüş durumda. Türkiye çok canlı bir ülke ve sürekli değişim içinde fakat Türkiye’nin dinamikleri ülke dışından çok iyi anlaşılmıyor. Bu kitap çalışmasıyla Türk toplumundaki ana meseleleri futbol aracılığıyla ortaya çıkarabilir, modern Türk kimliği ve siyasetini spor aracılığıyla heyecan verici bir şekilde anlatabilirim diye düşündüm”.
Böyle bir kitabı tribünlere gitmeden yazmanın mümkün olmadığını düşünen Keddie, istemeden de olsa Passolig’e başvurmak zorunda kaldı. Öncesinde ve sonrasında yaşadıkları ise sistemin ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor:
>> Ocak ayında ilk defa Türkiye’de maça gitmek istedi. Gişe görevlileri “Maç günü pasaportunla gel, Passolig’i alıp maça girersin” dedi. Maç günü gittiğinde Passolig için internetten başvuru yapmak ve 3 hafta beklemek gerektiğini öğrendi. İki hafta için Türkiye’den ayrılacağı için maça gidemedi.
>> Ağustos’ta kitap çalışmasına başlamak için Türkiye’ye döndü, Passolig başvurusu yaparken kulüp logolu ve logosuz kartlar arasındaki farkı öğrenmek istedi. Konuştuğu Passolig çalışanları farklı bilgiler verince logosuz karta başvurdu.
>> İki hafta sonra kartını Şükrü Saraçoğlu gişesinden almaya gittiğinde kartın Fenerbahçe logolu geldiğini, ama sistemde adına tanımlı bir tane de logosuz kartın olduğunu gördü. Müşteri hizmetlerini arayıp neden iki kart gözüktüğünü sordu, cevap alamadı. İnternetten iki karta da kredi kartıyla para yüklemeye çalıştı, “Bankanızı arayın” hatası aldı. Türk arkadaşlarının kredi kartlarıyla almaya çalıştı, yine aynı hata geldi. Müşteri hizmetlerini aradı “Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine FB taraftarları gidemiyor, o yüzden alamıyorsunuz” açıklaması geldi. Oysa internet sitesinde “Logolu kartın logosuz karttan tek farkı, çok talep olan maçlarda öncelikli bilet alma hakkıdır” yazıyordu.
>> Sonraki gün tekrar gişeye gitti. Saatlerce bekledikten sonra logosuz kartı stadın başka bir gişesinde buldu. Yeni kartı aldığında internetten yükleme yapamadığı için stadda yükleme yapmak istedi, görevliler de yükleme yapamadı.
>> Bir süre sorunu inceleyen görevliler “Size 18 yaş altı Passolig’i verilmiş, bu yüzden yükleme yapamıyor olabilirsiniz” dedi. Gişedeki Passolig çalışanlarının içinden çıkamadıkları bir sorunla karşılaştığında izleyebilecekleri tek yolun Passolig merkezine e-posta atıp birkaç saat beklemek olduğunu da orada öğrendi. Akşama kadar beklemesine rağmen e-postaya cevap verilmeyince gişe kapandı, eve döndü.
>> Sonraki gün Passolig müşteri hizmetlerini tekrar arayarak 18 yaş altı kart verilmesinin nedenini sordu, “18 yaş altı kartlar çocuklara ve yabancılara veriliyor” yanıtı aldı.
>> Beşiktaş’taki Passolig gişesine giderek sorunu bir de oradan çözmeye çalıştı. “Passolig’le ilgili çok sorun yaşadık ama bunu ilk defa görüyoruz” yanıtı aldı. Görevliler 18 yaş altı Passolig’i iptal edip yeni bir logosuz kart vererek sorunu çözmeye çalıştı. Bu sefer de yanlışlıkla Beşiktaş logolu bir kart verdiler. Hatayı fark edince logosuz bir kart daha verdiler. Beşiktaş logolu kart dışında eline geçmiş olan diğer 3 kart için ayrı ayrı para ödemesi gerekti.
>> Yeni logosuz ve yetişkin Passolig’ine de ne kendisi, ne de gişedeki görevliler yükleme yapabildi. Gişe görevlisi aklına gelen son fikri denedi: Kendi kartına bilet alıp Patrick Keddie’nin kartına transfer etmek. Bu yöntem işe yaradı, başkasına aldırdığı biletle 2 maça gitti.
>> Kartına yükleme yapabilmek için diğer yöntemleri araştırdı. Yöntemlerden biri banka ile havale yapmaktı. Fakat Türkiye’de banka hesabı yoktu ve uluslararası transfer yapması gerekiyordu. Pahalı olmasına rağmen bu yöntemi denemek istedi, Passolig sitesindeki yönerge ile havale ekranındaki seçenekler birbirini tutmadığı için vazgeçti.
>> Bir diğer yöntem olarak postanelerdeki bir otomattan ödeme yapmaktı. Fakat otomatı sadece TC vatandaşlarının kullanabileceğini gördü: TC kimlik numarası girmeden işlem yapılamıyor, pasaportların numaraları TC kimlik numarasından bir hane kısa olduğu için sistem kabul etmiyordu.
>> Denediği son yöntem ise postanedeki gişede sıra bekleyip yükleme yapmak oldu. Kartına yükleme yapmayı başardı ama Passolig’in sitesinde karta yüklenen bakiye görülmediği için bilet alacağı zamana kadar geçen iki haftada karta yükleme yapılıp yapılmadığından emin olamadı. Sonunda bilet almayı denedi ve başardı.
>> Şu an bilet almak için kullanabileceği iki yöntem var: Postanede bir saat sıra bekleyip gişeden ödeme yapmak veya Passolig’i olan bir tanıdığına bilet aldırıp kendine transfer etmek.
>> Bütün bu süreçte telefon üzerinden müşteri hizmetleriyle iletişime geçmekte büyük sorunlar yaşadı. İngilizce müşteri hizmetlerinde telefonun açılmadığı veya İngilizce bilmeyenler tarafından açıldığına tanık oldu. Her görevliye yaşadığı tüm sorunları baştan anlatması gerekti. Anlattıktan sonra ise “Sizi arayacağız” yanıtı aldı ancak kimse aramadı.
Kendi yaşadığı sıkıntıların dışında Passolig’in diğer sorunlarını, İngiltere’deki sistemle farklarını ve Türkiye’de futbol-siyaset ilişkisini Patrick Keddie’ye sorduk:
>> Türkiye’de yaşayan bir yabancı olarak Passolig’in başka hangi dezavantajlarını gördünüz?
Örneğin Britanyalı arkadaşlarım beni ziyarete geliyor, çoğu futbolu seven kişiler ama onları maça götüremiyorum. Arkadaşlarım arayıp ‘1-2 haftaya yanına geleceğim’ diyorlar ama Passolig almaları üç hafta sürüyor ve o sürede ülkelerine geri dönmüş oluyorlar.
Kısa süre önce bir kulüp yöneticisiyle konuşuyordum, Passolig’in ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatıp “Birleşik Krallık’ta da aynı sistem var. Benzer bir kartla hem maçlara gidiyor, hem otobüse biniyor hem de alışveriş yapabiliyorsunuz” diyordu. Oysa bu gerçek değil. Kendisine “Bilet satışları çok düştü, taraftarlar maç izlemiyor” dediğimde “Demek ki onlar gerçek taraftar değilmiş, stadyumda istemediğimiz sorun çıkaran kişilermiş” dedi.
>> Birleşik Krallık’ta nasıl bir sistem uygulanıyor?
Kesinlikle böyle bir sistem yok. Birleşik Krallık’ta maça gitmek çok basit. Çoğu maç için stadyumdaki gişeye gidip bilet alabiliyorsunuz. İnternetten de alabiliyorsunuz. Herhangi bir karta sahip olmaya gerek yok. Bilet alabilmek için hiçbir kişisel bilgi vermiyorsunuz. Yabancılar da istedikleri maça bilet alabiliyor.
Bunun dışında kulüplerin kendi üyelik kartları var, kulübe üye oluyorsunuz. O kartları alanlara talebin çok olduğu maçlarda öncelikli bilet alma hakkı veriliyor. O kartları almak için isim, adres gibi kişisel bilgilerinizi kulüplerle paylaşıyorsunuz ama kulüpler sizin bilgilerinizi başkalarıyla paylaşamıyor. Örneğin Passolig’de olduğu gibi polise, İçişleri Bakanlığı’na, bankalara ve diğer şirketlere vermiyor. Tribünlerdeki şiddet olaylarıyla mücadele etmek ve kimlikleri tespit etmek için de stadyumlardaki kameralar kullanılıyor.
Böyle bir sistem sadece Birleşik Krallık’ta değil, bildiğim kadarıyla başka hiçbir ülkede yok. Yalnızca bir sezon İtalya buna benzer bir şey uygulamaya çalıştı, Passolig’in sorunlarına benzer sorunlar nedeniyle uygulanamadı: Sistemde çok teknik hata vardı, taraftarlar tepki gösterdi, bilet satışları çok azaldı ve bunun uygulanabilir olmadığına karar verdiler.
>> Passolig sistemiyle bu kadar sorun yaşamış biri olarak nasıl değişikliklerin yapılmasını tavsiye edersiniz? Sizce Passolig kaldırılmalı mı?
Hâlâ kitabım için araştırma aşamasındayım. Henüz Türkiye Futbol Federasyonu ile görüşemedim, sezon başından beri iletişim taleplerime yanıt vermiyorlar. Sistemi tam olarak anlayabilmiş değilim…
>> Passolig sistemi hakkında kimse tam bilgiye sahip değil galiba.
(Gülüyor) Doğru. Yani bir sonuca varmadan önce onların da neler diyeceğini, bu sistemi nasıl savunduklarını dinlemek isterim. Yine de bugüne kadarki gözlemlerim sonucu şunları söyleyebilirim:
Öncelikle, sadece teknik açıdan bile çok sorunlu bir sistem.
Pek çok kulüp yetkilisiyle konuştum, bu sistemi savundular. Ama bana göre Passolig, çözeceğini iddia ettikleri sorunların hiçbirini çözmüyor. Örneğin karaborsayı çözeceği iddia ediliyordu. Fakat karaborsa bir anlamda kolaylaştı. Yüksek talep olan bir maça önceden bilet alıp sonradan başkasının kartına aktarabiliyorsunuz. Üstelik eskiden insanlar bir yerde buluşup parayı almak ve bileti vermek zorundaydı, artık yüz yüze bile gelmeden evlerinde oturdukları yerde karaborsa bilet satıp alabiliyorlar.
Şiddet sorununu çözeceği iddia ediliyordu ama Passolig şiddet sorununu da çözmüyor. Argümanları “Passolig olunca şiddete karışanları daha rahat belirleyebiliriz” idi. Eğer neden buysa, neden hâlâ suça karışan taraftarları bulmak yerine kolektif cezalandırma yolunu seçerek tribün kapatıyorlar açıklamaları lazım. Neden İstanbul derbilerinde deplasman taraftarlarının maç izlemesini engelliyorlar açıklamaları lazım. Madem Passolig’i şiddete karşı çıkarttınız neden hâlâ bu uygulamalar var?
>> Passolig’in siyasi gerekçelerle uygulandığı, meydanların kitlelere yasaklanmasının ardından binlerce insanın bir araya gelebildiği ve darp edilmeden siyasi slogan atabildikleri tek yer olan tribünlerden uzaklaştırılmaları için çıkarıldığını düşünenler de var.
Kesinlikle, bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Gençlerbirliği tribününde barış pankartı açtıkları için gözaltına alınan taraftarlarla tanıştım. Yalnızca barış çağrısıydı nedeniyle gözaltına alındılar, pankartlarına el konuldu ve ceza aldılar.
Bence bu sistemi tamamen yıkmak lazım çünkü sistem politik ve finansal açıdan çürümüş durumda. Passolig’i ilk olarak 2011’de uygulamak istediler, tepkiler nedeniyle uygulamaya girmedi. Ama Gezi’nin hemen ardından uygulamaya başlandı.
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Politik açıdan da öyle. İnsanlar neden tribünlerde politik ifade özgürlüklerini kullanamasın? Stadyumlarda şu anda sadece bazı politik sloganlara izin veriliyor. Örneğin Kasımpaşa maçında “Recep Tayyip Erdoğan” sloganı atılıyor. Neredeyse tüm maçlarda taraftarlar milliyetçi veya PKK karşıtı sloganlar atıyor. Bunlara izin verilip hükümet karşıtı, sol ve hatta liberal sloganlara izin verilmemesi kabul edilemeyecek bir tutarsızlık.
Geçenlerde konuştuğum kulüp yöneticisi ‘stadlar siyaset alanı değildir, insanlar politik sloganlar atmak istiyorsa yürüyüş yapsın, oy kullansın’ demişti. Ama bugün insanlar sokakta yürüyüş yapmaktan çekinir hâle geldi. Tribünler ise sokağa göre daha güvenli ve toplumun parçası olan bir alan. Burada insanlar kendilerini ifade edebilmeli.
Passolig’le ilgili en büyük şikayetlerden biri Aktifbank’la çalışmak zorunda olunması. Bu bankanın başında Erdoğan’ın damadı bulunuyordu ve pek çok kişi böyle bir kuruma para kazandırmak istemiyor.
***
Meşhur maç atmosferleri yok oluyor
>> Passolig’in kaldırılmaması durumunda futbola ne gibi zararlar vereceğini düşünüyorsunuz?
Britanyalı taraftarlar Türk futbolundan bahsedince heyecanlanıyorlar, onların gözünde en tutkulu taraftarlar Türkiye’de, dünyadaki en iyi maç atmosferlerinden biri Türkiye’de… Ama Passolig ile Türkiye’deki futbol ile özdeşleşen özellikler kayboluyor. Maçlara gelen kişi sayısı azalıyor, en tutkulu taraftarlar artık stadlara gelmiyor bu sistemden nefret ettikleri için. Türkiye’de farklı taraftar gruplarının haklarını savunmak için biraraya gelebilmesi lazım ve son dönemde bunun gerçekleşmeye başladığını görüyoruz.
Passolig’i destekleyen insanlara “Maçlara gelen kimse kalmadı” dediğimde “Bu bir geçiş süreci, o yüzden. İnsanlar alışacak ve gelmeye başlayacak” veya “Gelmeyenler şiddet yanlısı insanlarmış demek ki. Onların yerine bir süre sonra gerçek taraftarlar, çocuklu aileler gelecek” gibi ifadeler kullanıyorlar. Sistemden hiç rahatsız olmayan geniş bir kesim var ama bence onlar da kendilerini kandırıyor.