Ülkeyi daha iyi yönetecekleri iddiasıyla getirdikleri başkanlık sistemi tıkandı. Tüm kurumlar işlevini yitiriyor, ülke kararname ve genelgelerle yönetiliyor. Kurgusu baştan yanlış, altyapısı iktidarda kalmak üzerine inşa edilmiş sistem ne ekonomiye ne de sağlığa çözüm üretiyor. Ülke felakete sürükleniyor.

Sistem dökülüyor tadilatı imkansız

Mehmet Emin KURNAZ

Parlamenter sistemin açmazlarının “daha hızlı, etkili ve istikrarlı” bir karar alma mekanizması ile aşılacağı iddiasıyla hayata geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi krizden çıkamıyor. Referandumun üzerinden geçen üç yılı aşkın sürede tüm yetki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlanırken TBMM ve bakanlıklar başta olmak üzere bütün kurumlar birer birer işlevini yitirdi. Meclis, Saray’ın gerek duyduğunda kararlarına onay aldığı bir aparata dönüştü. Bakanlıklar ise birer gölge haline geldi. Tüm kamu idarelerinde görevli memurların disiplin amirliği bile doğrudan Saray’a bağlandı.
Saray, gelinen noktada, ülkeyi kararname ve genelgelerle yönetiyor. Büyük meselelerde Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri devreye giriyor. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılıyor. “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin değişmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” şeklinde zincirleme trajikomik kararnameler hayata geçiyor. Daha küçük ölçekli meselelerde ise genelgeler devreye giriyor. Hatta çoğu zaman önce karar alınıyor ardından bir genelge çıkıyor.

‘TELEVİZYONDA SÖYLEDİLER’

Tam kapanma öncesinde yayımlanan genelge ise durumu en net anlatan fotoğraflardan biri oldu. İktidar genelgede yer almamasına rağmen içki satışını valilikler eliyle yasaklamaya çalıştı. Markette ceza kesen bir polisin “tebligat yok televizyonda söylediler” cümlesi durumu özetliyor. Keyfilik bir yönetme biçimine dönüşürken, sokağa çıkma yasağından kimin muaf olacağı sorusuna bile net yanıt verilemiyor. Hemen ek genelgeler çıkıyor, eksikler giderilmeye çalışılıyor. O da yetmezse Valilikler devreye giriyor, parti binalarına pankart asmak da içki satmak da komik bahanelerle yasaklanıyor.

HALK ONAY VERMİYOR

Kamuoyu yoklamaları milyonların yönetimden duyduğu rahatsızlığı anlatmaya yetiyor. MetroPOLL’ün anketine göre AKP’ye destek ilk kez yüzde 27’ye düştü. MHP ise tüm anketlerde baraj altında. Son yayımlanan Türkiye Raporu haftalık bültenine göre halkın yüzde 78’i salgının ekonomi boyutundaki yönetiminin, yüzde 75’i ise eğitim boyutundaki yönetiminin çok kötü olduğunu düşünüyor. Merkez Bankası’nın kayıp rezervleri sorusundan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına, kalabalık kongrelerden kendilerine serbest olan kalabalık cenaze törenlerine dek halk hiçbir konuda Saray ittifakına onay vermiyor.

HER ŞEY İKTİDAR İÇİN

Bugün ülke sorunlarına çözüm üretecek mekanizma çözülmüş durumda. Tüm yönetim Saray’a sıkıştı. Üstelik Erdoğan’ın etrafında güvenebileceği bir ekibi de yok. Yolsuzluklar ve gölge bakanlıklara yapılan atamalar vasatlığın boyutunu gösteriyor. Sağlık Bakanı’ndan İçişleri Bakanı’na tüm kabine diken üzerinde. Başkanlık sisteminin kaçınılmaz bir sonucu olan bu tıkanma üstelik dönemsel değil, bizzat yapısal bir krize işaret ediyor. Tüm yetkinin bir merkeze toplandığı, kurgusu baştan yanlış, tüm altyapısı iktidarda kalmak üzerine inşa edilmiş sistem kısa sürede çöktü. Erdoğan ve küçük ortak Bahçeli için U dönüşü yapmak da neredeyse imkansız. İçinde bulunduğumuz rejim komple bu sistem üzerine kurulu. Saray ittifakı içinse krizleri aşmanın bir yolu bulunmuyor.

HİÇ KİMSE SORUMLULUK ALMAK İSTEMİYOR

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin anlatıldığının tam tersi bir durum yarattığına vurgu yapan Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Berk Esen, son genelgelerin yansımalarını şöyle ifade ediyor:

“Birincisi, başkanlık sistemi söylendiği gibi etkin, başarılı, hızlı karar alan bir sistem değil. Hızlı ama yanlış kararlar alan, aynı hızla da bu kararları değiştiren bir sistem. Bunun yanında bürokrasiyi de hallaç pamuğu gibi atan, bürokrasinin işlemesine de engel olan bir sistem. Normalde bürokrasinin, bakanlıkların yapacağı politikalar sonucu karar alınması gerekirken tam tersi oluyor. Aşılanma nasıl işleyecek, kimler kapanma kapsamı dışında kalacak, bunların hepsi ilgili bakanlıkların rahatça politika üretip düzenleyebileceği alanlarken sistem gereği böyle olmuyor. Herhangi bir politika ortaya konmadan hızla karar alınıyor, karar alındıktan çok sonra genelge çıkarılıyor.

Bürokratik açıdan bu içinden geçtiğimiz dönemin absürtlüğünün bir sebebi de kimsenin sorumluluk almak istememesi. Çünkü tek karar mercii var ve onun dışında hükümet içerisinden de hiç kimse hiçbir kurum bu kararlar ve yasaklar konusunda sorumluluğun altına girmek istemiyor. Sadece İçişleri Bakanlığı yasaklar, kapanma konusunda öne çıkıyor, o da kendine göre süreci işletiyor. Tabii bakanların da yetkileri sınırlanmış durumda bu hükümet sisteminde. Artık bakanlıklar yok, kabine var, bakanlar zaten sorumluluk alabilecek durumda değil. Yani bu sistem sadece parlamentoyu değil bakanlıkları da devre dışı bırakıyor ve etkisiz bir kabineye dönüştürüyor. İkincisi, kapanmayı bahane olarak kullanarak kendi gündemlerini hayata geçiriyorlar. Bu son içki yasağından da gördüğümüz kapanma bahanesiyle kendi İslamcı gerici politikalarına kapanmayı da bahane etmiş oldular genelge yoluyla. Bunun yanında turistlere sağlanan ayrıcalıklar da yurttaşlara sağlanmıyor, bunun da yolu açıldı.”

KARARNAMELERİN KARARNAMESİ ÇIKARILIYOR

Son dört ayda gerçekleşen bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile genelgeler şöyle:

Şubat ayında, Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi isimli bir kararname yayımlandı. Bu kararname ile Erdoğan’ın daha önce yaptığı düzenlemeler değiştirildi, çeşitli birimler yeniden şekillendirildi.

Nisan ayında yayımlanan bir diğer Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de yeni bakanlıklar kuruldu.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi “kararlaştırıldı.”

İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş’ın imzasıyla yayımlanan genelgeye göre, eylemler sırasında polislerin görüntülerini ya da seslerini kaydetmek yasaklandı.

Valilikler ve İl Hıfzısıha Kurulları’nın kararları ile sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günlerde içki satışı sınırlandırıldı.