Google Play Store
App Store

Sistemin kendilerini dışladığını iddia eden büyük kulüpler sistemin ta kendisi. Yakındıkları bozuk düzeni kendileri oluşturan kulüp yöneticilerinin ise bu çürümüşlükten kurtulmaya niyeti yok.

Sistem sizsiniz!

Eren TUTEL

Türkiye futbolu özellikle son 10 yıldır kısır bir döngüye girmiş durumda. Dört büyük takım hemen hemen her sezon kendi deyimleriyle mağdur oluyor. Bu sezonda şu ana kadar aşağı yukarı bu yakınmalarla geçti. Her hafta başka bir büyük camia hakemler nedeniyle mağdur oluyor, önü kesiliyor veya sistemin kendisi tarafından şampiyon olmaması için önüne türlü türlü engeller çıkarılıyor.

Peki yayın gelirinden en çok parayı alan, Anadolu ekiplerine göre ürün satışından kat be kat lisanslı ürün satan, hemen hemen her dönem devletin ‘şefkatli kolları’ arasında borçları affedilen ve ne kadar dibe batarsa batsın bir şekilde zirvede kalan camialar nasıl oluyor da hemen hemen her sene mağdur olabiliyor?


HEM GÜÇLÜ HEM MAĞDUR

Bu cevaplanması zor bir soru. Fakat ülkenin genel durumunu da anlatan bir durum. Türkiye ligi profesyonelleştiğinden bu yana şampiyonluğu başka takımlara sadece iki defa kaptıran camiaların kendilerini lokomotif olarak değil ‘mağdur’ olarak tanımlaması sosyolojik bir vaka. Ve ülke futbolunu da günden güne uluslararası arenada rekabetçi pozisyondan uzaklaştıran bir unsur.

Ülkenin en köklü başarılı takımlarının her sezon sportif başarısızlığı gizlemek için hakemden, federasyondan dert yandığı bir futbol ortamında var olma mücadelesi veren diğer ekiplerin hatta futbolcuların nasıl gelişmesini bekleyebiliriz. Sistemin kendilerini dışladığını iddia eden büyük kulüpler sistemin kendisi ve bu sistem baştan aşağı çürümüş. Çürümüşlüğün ortasında yaşam mücadelesi veren Türk futbolu da kendi kuyruğunu kovalayan kediler gibi aynı tartışmaları tekrarlamaya devam ediyor.

POPÜLİZM GEÇER AKÇE

Bu durumu anlatmaya çalışan birkaç realist yazar, gazeteci, yorumcu ve antrenörler sistemin kendisi tarafından dışlanıyor. Taraftarın duymak istediğini söyleyen, hakemlerden başka bir şey konuşmayan ‘gazeteciler’ ise her zaman gündemde. Yani işin ne teorik ne de pratik kısmında sağlıklı bir yapıya sahip değiliz.

Sonuç olarak hamasetin hâkim olduğu düzenden nasıl kurtarabiliriz? Cevap basit: Sistemin kendisi olan kulüplerin saçmalamayı bırakıp doğru bir yapıyla düzgün bir adım atmaya başladığı zaman. Büyük kulüpleri yönetenlerin kuru popülizmi bırakıp ülke futbolunun çıkarı için doğru kararlar almaya başladığında her şey çok farklı olacak. En azından uzun vadede ligimiz, uluslararası düzeyde rekabetçi hale gelebilecek.

KOÇ’UN DEĞİŞİMİ

Ancak yöneticilerin çok büyük bir çoğunluğu ‘çürümüş’ düzenin konforuna alışmış. 3 sene önce Ülke futbolu için radikal sayılacak fikirlerle Fenerbahçe’ye başkan olan Ali Koç’un üç senede ‘Emre Abi’ formülüne geçmesi bir hayli ironik. Zaten ülkede futbolun hali başından sonuna kadar ironik. Ve maalesef bu karamsarlıktan kurtulmak için geçerli bir sebebimiz yok. Özetle en yakın gelecekte kendi kör döğüşümüzde kalmaya devam edeceğiz.

***

Sıfır

Avrupa kupalarında son yıllarda başarı elde etmekte zorlanan Türkiye takımlarının hiçbiri grup aşamasını geçemedi. Üç büyüklerden Fenerbahçe iki Avrupa kupalarında yer almazken Galatasaray ve Beşiktaş elemelerde veda etti.