Birkaç tedavi, Covid-19 hastalığı bağlamında bağışıklık sisteminin virüse aşırı tepki vererek “dosttan düşmana dönüşmesi” olarak tarif edilebilecek bir bağışıklık cevabı olan “sitokin fırtınası”nı dindirmeye odaklanmış durumda

'Sitokin fırtınasını’ dindirebilecek tedavi denemelerinden olumlu sonuçlar

Dış Haberler Servisi

Sitokin fırtınası, Kovid-19 hastalığının özellikle akciğerde ve başka organlarda yarattığı ölümcül tahribatın sebebi olarak gösteriliyor. Bağışıklık hücreleri; vücuda giren bir patojenle karşılaştıklarında, daha fazla hücreyi savaşa davet etmek için sitokin denen moleküllerini salıyor. Tehlike geri çekildiğinde, bağışıklık sistemi genelde kendini kapatıyor ancak bazen de kapatmayıp sürekli savaşa devam ediyor. İşte Covid-19 hastalığı bağlamında bağışıklık sisteminin virüse aşırı tepki vererek “dosttan düşmana dönüşmesi” olarak tarif edilebilecek bir bağışıklık cevabı olan “sitokin fırtınası” bu şekilde gerçekleşiyor.

Bu olgunun kontrol altına alınması, hastanın hayatta kalması için anahtar önemde kabul ediliyor. Bu nedenle birkaç tedavi, enfeksiyonu önleyici bir aşı veya virüsü yok edecek bir ilaç yerine, hastalığı ölümcül hale getiren sitokin fırtınasını dindirmeye odaklanmış durumda.

New York Times’dan Apoorva Mandavilli’nin haberine göre, koronavirüsü tedavi etme amacı taşıyan en az bir düzine ilaç adayı bu yaklaşımı temel alıyor. Hatta diyaliz makineleri gibi kanı temizleyen cihazlar deneniyor. Bu açıdan Roche’un ürettiği umut veren bir ilaç, klinik deneme aşamasında remdesivir adlı anti-viral ilaçla birlikte hastalara uygulanıyor. Öte yandan 5 Haziran tarihinde Science Immunology dergisinde yayınlanan bir araştırmada, sitokin akışını kaynağında keserek hızlı iyileşme sağlayan bir kanser ilacı olan Acalabrutinib’e ilişkin olumlu deneme sonuçlarına yer verildi.

Pandeminin başlarında Çin ve İtalya’da doktorlar, sitokin şoku yaşayan bir vücudun belirtilerini tanımlayarak hastaları tocilizumab adlı bir ilaçla tedavi etmeye çalıştılar. Roche’un Actemra ismiyle pazarladığı bu ilaç, Interleukin-6 (IL-6) adlı sitokini bloke etmeyi hedefliyor. Anekdotlara dayanan çalışmalar ve ön klinik denemeler de bu yaklaşımı teyit eder nitelikte. O zamandan bu yana yapılan birçok araştırma ise yüksek IL-6 değerlerinin solunum yetmezliğinin işareti olduğu ve ardından ölümle sonuçlandığını, Actemra’nın ise bu riskleri azalttığını gösterdi.

Farklı bir sitokin olan IL-1’i sakinleştiren bir ilaç olan Kineret gibi başka ilaçlara yönelik denemelerden de umut verici haberler geliyor.

Bazı uzmanlar ise, tek bir sitokini bloke etmektense inflamasyon döngüsünü kırmanın daha etkili bir çözüm olacağı görüşündeler. Örneğin, sitokinlerden önce gelen kimyasal sinyalleri dindiren tansiyon ilaçları farelerde fayda sağladı ve insanlar üzerinde deneniyor.

ACALABRUTINIB ADLI İLACIN ÖN DEMESİNDEN OLUMLU SONUÇLAR

Science Immunology dergisinde yayınlanan araştırmada, AstraZeneca tarafından üretilen ve acalabrutinib olarak da adlandırılan kanser ilacı Calquence’nin sitokin akışını kaynağında kesebileceği saptandı.

ABD’de yürütülen çalışmanın sorumlularından olan Ulusal Kanser Enstitüsünden Dr. Louis Staudt ise tocilizumab gibi ilaçlarla hasta tedavi etmek “bir ağacın dallarını kesmek gibidir” diyerek, “Acalabrutinib’in ağacın gövdesini hedeflediğini” belirtiyor.

Dr. Staudt’un başında bulunduğu bu araştırma küçük bir araştırmaydı ve kontrol grubu yoktu ancak sonuçlar umut vericiydi: Yaklaşık 2 haftalık tedaviden sonra, tamamlayıcı oksijene ihtiyacı olan 11 kişiden 8’i ve solunum cihazına bağlı olan 8 kişiden 2’si kendi başlarına nefes almaya başladılar ve taburcu edildiler. Solunum cihazına bağlı olan iki kişi makineden çıkarıldı, diğer iki kişi ise yaşamını yitirdi. Araştırmacılara göre ölen iki kişi uzun süredir hastaydı. Tedaviye cevap verenler ise IL-6 seviyelerinde hızlı bir azalma gösterdi.

Araştırmacılar, bakteri ve virüslerle savaşan çöpçü hücreler olan makrofajları Kovid-19 hastalığı esnasında sitokin artışının temel kaynağı olarak tanımladılar.

Dr. Staudt, “Bu hastaların başı belada çünkü evlerinin akciğeri yanıyor. Bu ilaç makrofajları engelleyerek bu inflamatuar yangını söndürebilir” diye belirtti.

ABD’DE FDA KANDAKİ AŞIRI SİTOKİNLERİ FİLTRELEMEYE DAYALI YÖNTEME ONAY VERDİ

Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), diyaliz makinesinin toksinleri süzmesi gibi kandaki aşırı sitokinleri filtreleyen bir sistemin kullanılmasına onay verdi. Bu sistemle arıtılmış kanın vücuda geri pompalanması amaçlanıyor. Bir su bardağı boyutunda olan CytoSorb adlı cihaz, vücudun kan hacmini 24 saatte 70 kez arıtabiliyor.

CytoSorb’un 2013 yılından beri ticari kullanımda olduğu Avrupa’da cihaz, daha serbest bir şekilde kullanılıyor. Ancak ABD’de cihazın kullanımı için diğer tüm tedavi seçeneklerini tüketmiş olmanız gerekiyor. ABD’de şu an bile, sadece kritik durumdaki koronavirüs hastalarında bu cihazın kullanılmasına izni veriliyor.

Almanya Ibbenbüren’de bir hastanede yoğun bakım servis şefi olan Dr. Stephan Ziegeler, şu ana kadar 8 kişiye CytoSorb kullanarak tedavi uyguladığını belirtiyor. Tedavi sonucunda bu kişilerden 3’ü taburcu oldu, üçü solunum cihazından çıktı ve ikisi ise hayatını kaybetti.

CytoSorb, kandan sitokin arıtmak için kullanılan tek cihaz değil. FDA, Kovid-19 hastaları için Oxiris adında başka bir cihazın da kullanımına onay vermiş durumda.

SİTOKİN FIRTINASI NEDİR?

Üsküdar Üniversitesi TRGENMER Müdürü Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, Kovid-19’un özellikle akciğerde yarattığı tahribatın sebebi olarak gösterilen bu olguyu 10 Nisan tarihinde twitter’de yayınladığı bir tweet dizisiyle şu şekilde açıklamıştı:

“#coronavirus akciğerlerinizde, bu alveollerdeki, pnömosit denilen hücrelere girerek, bu hücrelerde bölünür ve yeteri sayıya ulaşınca bu hücreleri patlatır ve diğer hücrelere saldırır. Bu süreç devam ederken, makrofaj denilen savunma hücreleri çeşitli moleküller salar. Bu moleküllere sitokinler denir. Bu sitokinler diğer savunma hücrelerinizi örneğin nötrofil, T-B lenfositler gibi savaşılan alana çağırır. Tabi bundan sonra asıl savaş başlar, hücre içinde veya dışında olsun virüs partiküllerine korkunç bir akın başlar. Yok edilmeleri için her türlü yöntem kullanılır. Hücreleri içine erişilemediği için, hücreler kendi savunma askerlerimiz tarafından kaleler gibi yıkılır ve parçalanır. Daha çok parçalanma, daha çok askerin gelmesine, daha fazla sitokin üretilmesine neden olur. Tabi daha fazla akciğer hücresinin ölmesine... Tabi bu arada, yapısı bozulan ve içi hava dolu olması gereken alveoller, yıkılan hücrelerden çıkan sıvılar, damarlardan giren sıvılar ile dolar. İşte buna ödem denir. Savaş alanı o kadar yoğundur ki, her yer ölmüş hücreler ve savaşa katılan ölü ve diri askerlerle doludur. Bu arada komutanlar, yani makrofajlar daha çok asker çağırır, bunun için daha fazla sitokin üretir. Bazı insanlarda öylesine fazla sitokin üretilir ki, buna sitokin fırtınası denir. Öylesine fazla üretilir ki, askerler adeta tüm akciğeri parçalamaya başlar. Bu da geri dönüşü olmayan akciğer hasarına, buzlu cam görüntüsüne yol açar...”