Unutmak ya da unutmamak, işte bütün mesele bu! Olmak ya da olmamak değil! Hafıza dediğimiz, bizi biz yapan şey. Bireyi birey, toplumu toplum yapan şey; anılar, hatıralar, yaşanmışlıklar

‘Sivas’ adında bir film

SİNEMA VE SINIRLAR

“Unutmadık, unutturmayacağız” diyoruz anma yıldönümlerinde. Sevdiklerimizi hatırlıyoruz, ölüm yıldönümlerinde. Sivas’ı da anıyoruz her yıl.

Sivas en büyük yaralarımızdan. Hâlâ kanamaya devam ediyor. Sivas’ın failleri huzur içinde özgürce yaşıyor ve evlerinde ölebiliyor. Zaman aşımından yararlanabiliyorlar. Aynı anda valilik Sivas’ı anma toplantılarını yasaklıyor. Yasağa rağmen anmak isteyenlerin üzerine biber gazı sıkılıyor. Anma plaketlerine kurbanlarla birlikte katillerin de adları yazılıyor. Sivas denilince katliam gelmesin istiyorlar akla. Unutulsun istiyorlar. “Bir kazadır oldu”ya getirmek istiyorlar.

Sivas’ta ne olmuştu uzun uzadıya anlatacak değilim ama şunu unutmayalım: Orada yaşanan gerici bir ayaklanmaydı. Orada laiklere ve aydınlara saldırıldı. Aziz Nesin, fikir özgürlüğünü savunduğu, ‘Şeytan Ayetleri’ni de okuyabilme hakkımızı savunduğu için hedefe kondu. Ve onca insan bu nedenle öldürüldü.

“Hiroşima” denilince herkes gibi benim aklıma da atom bombası ve on binlerce, yüz binlerce ölü gelir. Böyle olduğu için adında Hiroşima geçen bir film muhakkak Hiroşima’da yaşanan bu insanlık suçundan söz eder. Ama Hiroşima koca bir şehirdir de.

“Auschwitz” denilince aklıma, herkesin aklına toplama kampı gelir. Böyle olduğu için adında Auschwitz geçen bir film muhakkak oradaki toplama kampında yaşananlara değinir . Ama Auschwitz (Oswiecim) koca bir yerleşim yeridir de.

Kimse tutup da filmine ‘Hiroşima’, ‘Auschwitz’ adlarını verip, orada yaşanan acılara değinmekten kaçınamaz. Kaçınırsa sanat camiasından aforoz edilir, filmini gösterecek sinema salonu, festival bulamaz. Niye böyle olur? Film kötü olduğu için değil. Belki de film çok iyidir. Ama acıların unutulmasına katkıda bulunacağı için, yarayı görmezden geleceği için buna izin verilmez. Böyle bir girişim bile skandal sayılır.

Mesela ‘Roboski’ diye bir film yapıldığını, filmde bir köpeğin ya da derenin adının Roboski olduğunu, filmin de adını buradan aldığını var sayalım. Ve film Roboski filminde Roboski katliamından hiç söz edilmediğini düşünelim. Olabilir mi böyle bir şey? Buna kimse izin vermez.

Hiçbir örnek birbiriyle tıpatıp aynı olamaz. Auschwitz, Hiroşima, Roboski, My Lai, Sabra ve Şatila, Der Zor, hepsi yerleşim yerlerinin adıdır. Hepsinde büyük bir trajedi yaşanmış, insanlar katledilmiştir. Ortak yanları budur. Ve bu yerleşim yerlerinde yaşananlar unutulmamalıdır.

Peki nasıl oluyor da ‘Sivas’ diye bir film yapılıyor ve film adını filmdeki köpekten alabiliyor ve katliamdan söz etmeyebiliyor? Sivas, iddia ettiğimiz kadar sahip çıktığımız bir acı değil mi? Bunu soruyorum, çünkü Fatih Özgüven dışında benim meslek grubumdan kimse bu konudaki kaygılarıma katılmadı.

Kimseden daha duyarlı olduğumu düşünmüyorum. Fakat benden çok daha duyarlı, çok daha aktivist ruhlu arkadaşlarım nedense bu konuda çok sessiz kaldılar. Bunu anlayamadım, anlayamıyorum. Nasıl oluyor da bunca ince düşünceli, bunca hassas insan böyle bir hatanın parçası olabiliyor? Yönetmen Kaan Müjdeci, elbette Sivas denilince akla katliam gelmesin diye bir hedef koymadı kendine. Ama sonuçta tam da buna hizmet etmiş oldu. Ortama bakılırsa da böyle yapmaması için hiçbir neden yoktu. Çünkü bunu dert edenler çok ama çok küçük bir azınlık.

‘Sivas’ isimli sonunda hayvanlara zarar verilmediği yazıyormuş. Hayvanlara zarar verilmemiş olabilir ama insanlara, hafızamıza çok zarar verildiğini düşünüyorum.