Adalet” yürüyüşü nasıl sonlanacak, nasıl sonuçlar elde edilecek ve nihayetinde 15 Temmuz haftası ülke nasıl bir siyasal iklime uyanacak merak konusu. Yürüyüş farklı söylemlerle, farklı siyasal çevrelerin katılımıyla sürüyor. Kılıçdaroğlu’nun ağzından somut ideolojik bir tarif çıkmadı, lâkin yürüyüşe katılanlar gönüllerinden geçenleri iletiyor kamuoyuna. Kimi ses getiriyor, kimi kaybolup gidiyor. CHP vekil ve yöneticilerinin işin tadını kaçıracak türden PR(!) çalışmalarını kenara bırakıyorum. Ben de “adalet” deyince somut olarak bu pazar gününden ne beklediğimi yazayım…

Pazar günü takvim 2 Temmuz’u gösterecek. Yani “Sivas Katliamı”nın yıldönümü olacak. AKP genel başkanı RTE’nin dava zaman aşımına uğradıktan sonra “hayırlı olsun” dediğini asla unutmadım. Ben de “Sivas 93” için, yani tarihin belki en büyük gerici ayaklanmasında yakılan insanlar için adalet istiyorum. Bunu unutturmamak adına yürüyüşe katılacağım. Sivas 93 aydınlanır, suçlular bulunursa, bu ülkenin gidişatının akışının değişeceğine inanıyorum. “Sivas Katliamı” örgütlü, farklı gerici grupların ortak eylemidir. Aydın düşmanlığının, Alevi düşmanlığının, Cumhuriyet düşmanlığının simgesidir o gün ve eğer dava yeniden görülüp, gerçekler açığa çıkmazsa, başımıza gelen belalardan kurtulmamız mümkün değildir. Soyut “adalet” temennisi ile bir yere varılmaz. Benim talebim açık!

Aziz Nesin’in içinde bulunduğu yazar, müzisyen, aydın grup Pir Sultan için düşmüştü yola. Şehir merkezinde ilk kez yapılacak anma için heyecanla, dostluk duygusuyla vardılar Sivas’a insanlar. Kitaplar imzalanacak, türküler söylenecek, halk oyunları oynanacak ve nihayetinde boyun eğmeyen bilge Pir Sultan anılacaktı. Elbette ‘dün’ diye söz ettiğimiz ne varsa, geleceğe bakışımızı da biçimlendirir. Pir Sultan ismi bir simgedir. Barışın, kardeşliğin, özgürlüğün ve zalime direnmenin simgesidir. 93 yılında yine Anadolu karanlık dönemlerinden birindeyken, daha da koyulaşsın diye bu karanlık katliam gerçekleşti.

Devlet ve gericilerin işbirliği gizli değil. O dönem Sivas belediyesi RP’de. Vahşilere “Gazanız mübarek olsun” diyen Temel Karamollaoğlu şimdi SP genel başkanı. Saldırganların başında görev yapan Cafer Erçakmak belediye meclis üyesi RP’den. Hakkında çıkan kararlara karşın bir türlü bulunamadı(!) ve geçende Sivas şehir merkezinde sıcak yatağında öldü. Devlet bulamamış işte, bakın şu işe! O dönem RTE ve Abdullah Gül bu partinin ileri gelenlerinden. Dava görülürken yaşananları okumak için kaynak bol. Açık biçimde sanıklar korundu, kollandı ve üstü örtüldü bu gerici ayaklanmanın. RP’nin adalet bakanı Şevket Kazan’ın sanıkları gidip ziyaret etmesi, yaptığı görevin tarafsızlığına biçimsel olarak bile saygı göstermemesi yeterince meseleyi ortaya koyuyor. Sanık avukatlarının çoğu AKP döneminde ödüllendirildi. Hayati Asılyazıcı bakan oldu mesela…

Diyeceğim; neden sonuç ilişkisi sağlıklı kurulmadığı takdirde, bir eylemin anlam kazanması ve başarıya ulaşması söz konusu değildir. Karşımızda ideolojik yönü belli bir siyasal yapı var. ‘Evrim’ bilgisi ders kitaplarından çıkarılıyor, yerine dini kimi bilgiler konuyor; dünyanın hiçbir yanında bilimsel veri sayılamayacak bu acayipliklerin çocuklarımıza dayatılması somut göstergedir. Sivas Katliamı rastlantı değildir, bir hesaplaşmanın en somut adımıdır. O halde soyut “adalet” talebi yerine somut konuşmanın zamanıdır. Elbette herkese gerekli adalet… Lâkin hukuk ayakaltına alınırken göz yumanlarla ya da hukuksuzluğu yaratanlarla kol kola olmanın ne anlamı olabilir?

Eğer “adalet” arayışı bir sonuca erişecekse, talepler net olmalıdır.